Mimesis Söyleşi / 4 Kasım 2018 günü Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Tiyatro Salonu’nda Yerevan Tiyatro ve Sinema Enstitüsü’nde (Yerevan State Institute of Theatre and Cinematography) öğretim görevlisi Tatevik Melkonian yürütücülüğünde “Stage Speech” (Sahnede Ses) adlı bir atölye gerçekleşti. Atölye yürütmesinde Melkonian’ın öğrencileri Lilit Muradyan ve Hrachya Gyumbalyan da yer aldı. Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’ndan, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’ndan ve İstanbul Fen Oyuncuları’ndan tiyatrocuların katıldığı atölyede ses ısıtma ve nefes egzersizlerinin yanı sıra yüz mimiklerinin kullanımı, harflerin doğru telaffuz edilmesi ve ses tınlatma üzerine çalışmalar yapıldı. Atölyenin son bölümünde katılımcıların daha önceden ezberledikleri şiirler ve atölyede yapılan egzersizler ile birlikte bir doğaçlama yapıldı. Yapılan doğaçlamada şiirler farklı aksiyonlar (korkarak, sevinçle vb.) eşliğinde icra edildi.
Atölyenin ardından grup çalışmayı değerlendirdi. Katılımcılar, bu çalışmada alınan deneyimi kendi ses-nefes çalışmalarına ekleyebileceklerini ve atölyenin sonunda yapılan doğaçlama çalışmasının sahne çalışmalarında geliştirilmek üzere faydalı bir başlangıç olduğunu belirtti. Çalışma sonrasında Tatevik Melkonian ile İstanbul ziyaretleri ve atölye çalışmasına dair kısa bir söyleşi gerçekleştirme şansımız oldu:
Söyleşi: Nihal Albayrak, Maral Çankaya
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ben, Tatevik Melkonian, Yerevan Tiyatro ve Sinema Enstitüsü’nde öğretim görevlisiyim. 1997 yılında Tambov Devlet Üniversitesi’nde kukla tiyatrosu oyunculuğu eğitimimin ardından Yerevan Devlet Üniversitesi’nde Tiyatro ve Sinematografi eğitimi aldım. Tiyatro oyunlarının yanısıra pek çok festival organizasyonu, televizyon programı ve sinemada da rol aldım.
Peki İstanbul seyahatinizi biraz anlatabilir misiniz?
Bu seyahat Ermenistan’da bulunan Gyumri Genç İnisiyatifler Merkezi’nin desteği ve Hrant Dink Vakfı’nın sağladığı Türkiye-Ermenistan Seyahat Fonu sayesinde gerçekleşti. Sahneye uyarlayacağımız Orhan Pamuk’un meşhur eseri “Benim Adım Kırmızı” adlı romanın geçtiği İstanbul’u ve kültürünü araştırmak için öğrencilerim Lilit Muradyan ve Hrachya Gyumbalyan ile birlikte buraya geldik. Öğrencilerim bana Hrant Dink Vakfı’ndan bahsetmişlerdi, ben de oraya başvurmuştum ve olumlu sonuçlandı.
İstanbul’da günleriniz nasıl geçti?
İstanbul’da tabloları, minyatürleri, hat sanatını, aynı zamanda müziği, eski İstanbul’u, yöresel kıyafetleri, camileri ve daha bilmediğimiz birçok şeyi inceledik, gördük. Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, İstanbul Fen Oyuncuları ve bgst tiyatro’dan tiyatrocuların katıldığı bir ses-nefes atölyesi düzenledik.
Çalışmayı nasıl değerlendirirsiniz?
Bu çalışmanın ve yaptığımız ziyaretin Türkiye ve Ermenistan arasındaki sanatsal ve toplumsal deneyimin paylaşıldığı, devamlılığı olan bir iletişime dönüşmesini temenni ederiz.