Kasım ayından itibaren tiyatro alanında kamuoyunun dikkatini çeken belli başlı gündemleri sizler için sıraladık:
Bu sene ilk defa İstanbul Tiyatro Festivali Kasım ayında gerçekleşti. Tiyatro seyircisinin İstanbul’da hareketlendiği bir dönemi geride bıraktık. Festival hakkındaki değerlendirme ve eleştiri yazılarının azlığı, festival takviminin İstanbullu kumpanyaların seyirci sayısını ne ölçüde etkilediği gibi konuşulması gereken bir çok konu var. Ancak festivalin ana akım medyada da pek görünür olmadığının altını çizmek gerek. Bu durum gelişkin bir alternatif medya ve yayıncılık ağı konusundaki ihtiyacı bir kez daha işaret ediyor.
Diğer bir gündem ise yayıncılık alanıyla ilgili. Geçtiğimiz ay tiyatroda ağır bir intihal vakası ortaya çıkarıldı. İntihalin boyutu düşünüldüğünde durum nitelikli dolandırıcılık olarak değerlendirilebilir. Bahsi geçen kitabın %95 oranında başka kaynaklardan kopyalanmasını ve kitabın pek çok kitapçının raflarında yer almasını başka şekilde açıklamak pek mümkün değil. Öte yandan bu olay yayıncılık konusunda da etik bir tartışmayı gündeme getirdi. Çünkü bu boyutta bir intihalin gözlerden kaçması meselenin tek bir kişi bağlamından çıkarılmasını ve skandalın yayıncılık açısından da ayrıca ele alınmasını gerektiriyordu. Detaylı bilgiye konu hakkında oluşturduğumuz dosyadan ulaşabilirsiniz.
Diğer bir önemli gelişme ise Kemal Oruç’un, somut hiçbir neden gösterilmeksizin terör örgütü propagandası yapmakla suçlanarak devlet memurluğundan çıkarılması vakasıydı. Kemal Oruç, soruşturma sırasında maruz kaldığı tuhaf soruları, kaleme aldığı bir yazıyla kamuoyuyla paylaştı. Kendisi on yıldır çalıştığı özel eğitim kurumundan da çıkarılmış durumda. Hukuki mücadelesini sürdüreceğini belirten Kemal Oruç’un yazısına buradan ulaşabilirsiniz. Yaşanan bu adalet skandalı, tiyatrocuların mesleki dayanışma örgütleme aciliyetini bir kez daha hatırlatıyor.
Geçtiğimiz hafta Mehmet Ali Alabora için yine bir yakalama kararı çıkarıldığını öğrendik. Bilindiği üzere M. Ali Alabora İngiltere’de hayatına devam etmekte. Beş yıl sonra yeniden bu davanın hortlatılması ise şüphesiz başka bir amacın olduğunu işaret ediyor. Konuyla ilgilenen hukukçular, Gezi’nin kriminalize edilmeye ve yerel seçim sürecinde toplumun bu gündem etrafında baskı altına alınmaya çalışıldığı yönünde görüş bildirdiler. Bu olayın AİHM’in, Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması yönündeki kararından sonra geldiğini de bir kenara not edelim.
Görüldüğü üzere tiyatro gündemi sezona hızlı başladı. Adalet ve yayıncılık skandalları bir biri ardına geldi. Tiyatro dünyamızın duayenlerinden Genco Erkal ise bu yaşadığımız karanlığa bir söyleşisinde şöyle cevap verdi. Yazıyı onun sözleriyle noktalayalım: