Mimesis Çeviri / Forma enerjik bir yeniden dönüş yapan Hofesh Shechter’in varoluş ıstırabı ve çoğunlukla güzel koreografisi ölümüne savaşıyor.
Guardian, 17 Eylül 2017, Çeviri: Recep Hazır, Selin Bilge Öztürk
“…kadınların ve erkeklerin yok oluş yaklaşırken çılgınca oynayıp sıçradıkları…”: Grand Finale, Hofesh Shechter Company. Fotoğraf: Tristram Kenton
On yıl önce, Londra Queen Elizabeth Hall’daki bir gösterinin ardından yapılan soru cevap oturumu sırasında, Hofesh Shechter seyircilere çoğu modern dansın sıkıcı olduğunu söylemişti. Bu tartışmaya açık sözleri nedeniyle diğer koreograflar tarafından pek sevilmese de ondan sonra yaptığı bir dizi iş, heyecan verici ile şaşırtıcı arasında çılgınca gidip gelirken asla sıkıcı olmadı.
“In Your Rooms” (2007) ve “Political Mother” (2010) gibi büyük prodüksiyonları, Shechter tarafından bestelenen vurmalı müthiş partisyonlara yazılmış dans eserleri olduğu kadar rock konserleriydi. Demagojiye, totalitarizme ve doğruluğun yok oluşuna karşı bir öfke içeriyordu. Shechter’ın bu öfkesinin hedefinde, doğup büyüdüğü İsrail ve “The Art of Not Looking Back”in (2009) film müziğinde onu iki yaşındayken terk ettiğini söylediği annesi vardı. Bu kin dolu çalışmalar fiziksel olarak sağır edici ve de zorlayıcıydı. Fakat heykeltıraş Antony Gormley ile sonuca varmayan bir iş birliği olan “Survivor” (2012) ve dansçıların altın renkli streç kostümler içinde seyircilere “Aşağılıklar!” diye bağırdığı, formu olmayan bir “düşünmeksizin eser yaratma girişimi” olan “tHE bAD” (2016) gibi eserlerde Shechter yolunu kaybetmiş görünüyordu.
Shechter’in o bilindik apokaliptik uğrak yerini tekrar ele aldığı Grand Finale, forma güçlü bir geri dönüş niteliğinde. Koreograflar kendilerini sürekli yeniden keşfetme baskısı hissettiklerini anlatırlar, ama diğer sanat disiplinlerinde de olduğu gibi en iyi iş ısrarla aynı şey üzerine gitmenin sonucunda ortaya çıkar. Shechter’ın sanat görüşü her zaman canlı bir şekilde karamsar olmuştur. Kendine ayırdığı bölge bir entropi yeridir, kadınların ve erkeklerin yok oluş yaklaşırken çılgınca hoplayıp zıpladıkları, uğuldayan rüzgarlar ve çevreleyen gölgelerle bir zamanın sonu manzarasıdır.
Shechter, Grand Finale’da bir ses kargaşasına ve çevreleyen karanlığa karşı savaşan pejmürde, kayıp bir topluluk sunuyor. Sahnedeki altılı, Shechter’ın Tchaikovsky’den dönüştürdüğü partisyonu çalıyor ve kayda alınmış, yüksek sesli bir perküsyon parçası arkadan eşlik ediyor. Bunun üzerine dansçılar çılgınca kendilerinden geçerek ayaklarını sürüyor, titriyor ve dönüyorlar. Kollar kıvrılıp hızla savruluyor, kalçalar ve omuzlar gevşiyor, ağırlık merkezi aşağı iniyor. Ölümün ve tükenmişliğin yendiği bedenler ipli kuklalar gibi katlanıyor.
Grand Finale, Hofesh Shechter Company, Fotoğraf Tristram Kenton
Eski çalışmalarında olduğu gibi, Shechter ıstıraplı bir inanç kaybını ifade ediyor. Kendisininki de dahil kişisel bütünlüğe (2016 tarihli eseri The Barbarians in Love’da kendi sesi bize kayıttan “Eşimi aldattım”, “Başka biriyle yattım” diyor), toplum ve kurumlara, evrenin muazzam aldırışsızlığıyla karşı karşıya kaldığında insan doğasına duyulan inancın kayboluşunu kastediyor. Onun ölümcül biçimde çatlamış toplum ve ağırlık taşıyamayan merkez izlenimlerinde, kendi panik içinde geçirdiğimiz zamanlarımızı görüyoruz. Grand Finale’da kadın cesetleriyle dans eden erkek motifleri görülüyor ve bu motif tekrarlanıyor. Ölü kadınların yayılan, gevşek bedenlerini taşıyorlar ve döndürüyorlar; kol ve bacaklar The Merry Widow’un hoş vals melodileri eşliğinde sağa sola sallanıyor. Shechter’ın çalışmasında, kaos ve çöküşün karşısında, düzen için, eskiye geri dönebilmek için umutsuz bir çırpınış tekrar tekrar gözlemleniyor.
Tüm bunlar ve nihai ölüm dansı sert duyulmasına rağmen, Shechter’ın koreografisi çoğunlukla gayet güzel. Vuruşlar, sallanan bedenlerle hafifçe dalgalanıyor, kollar ve parmaklar açılıyor, ışık boynun dönüşünü yakalıyor. On güçlü dansçının kolları ve parmakları uzatarak hareketsiz durduğu harika bir an var. Bu bir donakalma değil, durmuş bir mest olma anı ve her şeye rağmen işler yoluna girebilir mi diye düşünmenizi sağlıyor.
Grand Finale’ın dramatik görünümünde ışık tasarımcısı Tom Visser’ın hakkını teslim etmek gerek; sahneyi adeta karanlık sağanağına boyuyor ve bu karanlık karşısında dansçılar parlayıp titreşiyor. Bu bazen, rastgele birbirine bağlanmış eski film şeritlerini izlemek gibi bir etki uyandırıyor. Anlatıların serilmeye başladığı, ardından kesildiği ve eridiği hissediliyor.
Tom Scutt’ın karanlığa yakın anlar haricinde nadiren gördüğümüz dekoru, hareket eden yarım düzine bloktan oluşuyor. Bunlar mezarlar, anıtlar ya da dikilitaşlar olabiliyor. Bazen performerları hapishane duvarları gibi kısıtlıyorlar. Shechter’in tasarısının kesinlikle merkezindeler, fakat görünümleri eserin formunu ve ivmesini yitirdiği noktalara işaret ediyor görünüyor.
Çoğu yazar-koreograf gibi, Shechter de kısaltması, hatta oldukça kısaltması önerilebilecekken kendini tutuyor. Grand Finale iki perde ve bir aradan oluşuyor ve her iki yarıda da Shechter doğal bitiş yerlerini görmezden gelerek eseri uzatıyor ve bu da etkinin yitirilmesine neden oluyor. Çok fazla tekrar var ve sahne çok fazla yuvarlanıyor. Güçlü yönleri olan bu parça, en çarpıcı etkisini gösterecek bir zamanlamayla düzenlenmek yerine adeta programda kendine ayrılan zaman dilimini doldurması için uzatılmış izlenimini uyandırıyor. Büyük oranda kısaltılsa, hatta tek perdeye inse, Grand Finale Shechter’i tanımlayan çalışma olabilirdi. Fakat henüz o noktada değil.