Chiristine Reverho “Kahvaltı Dahil”
Tülay Yıldız Akgül
Bursa’da, tiyatro akademilerine girmek isteyen ya da bu sanatı çok sevip okulunda okuma şansı bulamayanlara bir ortam olarak kurulmuş, ticari kaygılar gütmeyen buna rağmen 30 seneye yakın zamandır ayakta kalmayı başarmış bir kurum var: Ekim Sanat. Bu ortamı sahiplenmiş müdavimlerinin arasında lise öğrencileri, değişik meslek gruplarından yetişkinler ve daha önce kurs aldıkları halde yıllar sonra bu kez hocalık, kalfalık, ağabeylik-ablalık yapmak üzere dönüp gelenler var. İş ve okul dışı zamanlarında gönüllülük temelinde tiyatroyu anlamak, öğrenmek ve yaşamak için bir araya geliyorlar. Bu kurumu kuran bunca sene yaşatmak için elinden gelen her şeyi yapan Tiyatro Sanatçısı Ömer Naci Topçu’yu bu yaptığı aydınlık hizmetten ve Bursa’ya kattığı değerden ötürü kutlamak gerekiyor. Burada bu grubun gerçekten başarılı bir oyunu dolayımı ile bunu bir yazıyla yapmak toplumsal iyimserliğimizi yukarı çekeceğinden görev olarak görünüyor bana.
Bu sanat ortamını tanımak bir oyun sahnelemek için bir araya gelmemizle mümkün oldu. Tiyatro oyuncusu Ali Bircan Teke “Kahvaltı Dahil” isimli oyunu yönetmek için çalışmalarına başlamıştı. Metni birlikte analiz etmek, dramaturjik bir çalışma yapmak için bu guruba beni de davet etti. Böylelikle umutvar bir ortama girmenin yolunun birlikte iş yapmayla mümkün olduğu gerçeğiyle bir kez daha karşılaşmış oldum.
Chiristine Reverho’nun ‘Kahvaltı Dahil’ oyunu çok yalın hatta basit diyebileceğimiz bir metin. Bir otelde gelen giden değişik müşterilerin ve çalışanların odalarda, lobide yaşadıklarına ilişkin mizahi bir dille anlatılan episodik bir yapısı olan skeçlerden oluşmaktadır. Fakat oyunun yazarı girişte öyle bir not yazmış ki oyunun bütün anlamını bu notun içine sığdırıvermiş: “Hepimizin yolu bir gün bir otel odasından geçer, ya keyfiyetten, ya tesadüfen ya da gereklilikten. Ancak bir otel odası basit bir geçiş yeri değildir, aynı zamanda orada kalan bütün insanların anılarıyla doludur.” Yönetmen ve grupla çalışmamızda bu sıradan görünen metne bu noktadan başlayarak bir alt metin yaratabileceğimizi gördük.
Tiyatro konusunda yanlış kanılardan biri metnin salt bir olay örgüsü olarak görülmesidir. Bu yüzden Ali Bircan Teke dramatik yapının omurgasını bu skeçlerle gelişen olay örgüsü üzerine kurmayacağını ama bu unsurlardan da yararlanarak sahnede (oyun metni 8 kişiden oluşmasına rağmen oyunu 30 kişiyle sahneleyerek) yeni bir dil yaratarak, oyunu meydan sahneye çekerek metni bambaşka bir boyuta taşıyacağını anlattı. Yönetmen bu arayışında sınırları yer yer tamamen göz ardı ederken dramaturg olarak en çok benden bağlamından kopan yerler olduğunda uyarı alarak yararlanmayı uygun buldu. Böylelikle hem masa başında hem sahne üstünde uyumlu bir ekip olduğumuzu hissettik. Metin dramaturjisi aynı zamanda sahne dramaturjisiyle birleşince istenen sonuçların elde edilmemesi mümkün değil.
Oyunda bir otelin çalışanlarının, kalanların, girenleri ve çıkanların yaşadıkları duyguları küçük durumlar içerisinde anlatıldığını söylemiştik. Seçilmiş bu mekan aslında yaşamın ne olduğunu anlatmak için bulunmuş bir metafor gibidir. Sanki dünya da bir oteldir, insanlar tıpkı buraya gelip kalan bir süre sonra giden konuklara benzerler. Yaşamın özünde bulunan ve zaman zaman hepimizin duyduğu hiçlik ve boşluk, hem içine alan hem de dışında tutan bu otelde olma haliyle anlatılmak istenmiştir. Fakat oyunun sonunda başka bir gelişme olur ve bu eski otelin yıkılıp yerine yalnızca bakma, tüketme ve hiçbir zaman ele geçmeyen arzuları uyandıran vitrinleriyle günümüzün modern tapınaklarından bir AVM yapılacağını öğreniriz.
Yaşamın anlam üretmeye izin vermeyen bu zor doğası böylelikle insanı bir kat daha anlamsız bir yere savurmuştur. Oyundaki varoluşçu temalar sonunda çağımızı yöneten sermaye tanrısının kar yapmayı dayatan sisteminin eleştirisine doğru yönelir. Hakikatin otel odalarının kıyısına köşesine sinen anılar arasında aranması romantik bir bakışken oyunun finali bu romantikliğinde üstüne çöker. Sermaye anıları satın alabilir ancak anıları yeniden ve yeniden üreten bizleri asla.
Ali Bircan Teke oyunu yorumlarken sadece anımsamanın hakikat arayışında yetersiz olduğunu hatta anımsamanın da unutmanın belki de başka bir biçimi olduğunun görülmesini fark edilmesini istedi. Birer yalnızlık adaları olan otel odaları tüketme denizleri AVM’ler tarafından yutulurken bunun ortaya konması önemliydi çünkü içinde saklı alternatifleri de düşünmeye çağırabilirdi izleyenleri. Modernizmi simgeleyen küçük otel odaları postmodernizmin AVM’leri tarafından yutulurken yönetmenimiz de bu içeriğe uygun biçimi geliştirdi: Dramatik olay örgüsünü kırıp oyunu meydan sahneye taşıyarak, ön ve son oyun olarak bir monopoly oyunu ekleyerek ve oyun aralarında otel personelinin robotlaştırılmış aksiyonlarını dans estetiğiyle veren bir yapıyı kurarak oyunu alışılmış çizgisinden kurtardı.
Salt anımsama çabasının altını çizmek bu tekelleşme çağında çok naif bir duruş olacaktı. Oyunun prömiyeri Nilüfer Tiyatro Festivali kapsamında 1 Nisan 2018 gecesi yapıldı ve hem alkışlar hem oyun sonrası yapılan söyleşide seyircisine düşündüklerini ve yaptıklarının geçtiğini görmek bütün oyuncu ve yönetim kadrosunda yeni oyunları oluşturacak enerjilerin oluşmasını sağladı.
Evet, ne yazık geçmişin değerlerini hatırlamaya dönük, olup bitene hep yazıklanarak bakan bir anlayış üstümüze gelen sermaye saldırısını bertaraf etmek için yeterli değil!
Ekimhane oyuncuları adıyla bu oyunu kotarmak için Ekim Sanat işliğinde bir araya gelen ve yeni dünyalar arayan bu amatör sanatçıların çabasını toplum için örnek bir çaba olarak görüyorum. Amatör’ün sevgiyle yapılan iş anlamına geldiğini biliyoruz. Ekimhane oyuncularının katkısının sevgiyle bir araya gelmek ve gelecek için aydınlık projeler üretmek olduğunu gördüm bana iyimserlik aşıladıkları için teşekkür ediyorum.
Ekimhane Oyuncuları
Kahvaltı Dahil
Yazan: Chırıstıne Reverho
Çeviren: Pınar Güzelyürek Çelik
Yönetmen: Ali Bircan Teke
Dramaturg: Tülay Yıldız Akgül
Müzik: Irmak Şahin
Dekor Tasarım: Ekim Sanat
Işık Tasarım: Ekim Sanat
Afiş Tasarım: Ece Şenol
Oynayanlar: Zeynep Güneş, Furkan Güler, Nurtaç Bingöl, Cengiz Bodur, Leyla Abdullahoğlu, Bekirhan Ak, Selen Seval, M. Raşit Can, Egemen Topçu, Ece Şenol, Eliz Türker, Özhan Topuz, Yasemin Akyüz, Alptekin Bağlamaç, Hakan Pınar, Dilara Yılmam, Muammer Başar, Tuğçe Bostancı Deniz, Cantekin Yüksek, Koray Ergüç, Mine Ceylan, Z. Tuğçe Penekli, Cüneyt Şahin, Melis Atılgan, Ekin Yeşilırmak, Nida Ece, Koray Ergüç, Zeynep Güneş, Dilara Yılmam.