Yaşam Kaya
İstanbul Devlet Tiyatrosu, Nick Stafford’un yazıp Ahmet Levendoğlu’nun Türkçe’ye çevirdiği ve yönettiği Nehrin Solgun Yüzü isimli oyunla tiyatro severlerin karşısına geçiyor. Oyun daha önce Tiyatro Stüdyosu tarafından sahnelenmişti. Nehrin Solgun Yüzü sistematik biçimde ‘suç’ olgusunu tartışmaya açmasıyla gerçek anlamda teatral değerini bizlere gösteriyor. Ahmed Levendoğlu Devlet Tiyatroları’nın önemli bir rejisörü ve bu tarz bir öyküyü bizlere kazandırmasıyla tiyatromuzun zenginliğini kat be kat arttırıyor. Türkiye’de ikinci kez Stafford oyunu izleyen bir eleştirmen olarak İngiliz tiyatro olgusunun dünya tiyatrosu için ne denli önemli olduğunu bir kez daha anladım.
Konu, Londra’da Kevin, David ve Fay üçlüsünün arasında yol alıyor. David, bir nehir kenarında öldürülen / ölü bulunan Katherine Desouza’nun babasıdır. Kevin ise bu kızın ve 5 masum insanın öldürülmesinden suçlanarak cezaevinde yatmaktadır. Fay, Kevin’in sevgilisi olarak işlenilen cinayetlerin Kevin tarafından yapıldığına sonuna dek inanmamaktadır. David, kızının öldürülmesine duyduğu acıyla beraber Kevin’in sevgilisi Fay’ın peşine düşer. O’nu izler ve attığı her adımı kontrol eder. David ile Fay’ın yakınlaşmaları, Kevin’in ısrarla reddettiği cinayetleri başka taraflara doğru çekecektir. Fay’ın sevgilisine duyduğu güven günden güne yok olmaya doğru kayacaktır.
Oyunun dramatik yapısında yatan ‘suç’ olgusunun teşhiri, insanları konuya bağlama açısından mühim yerde duruyor. Kevin’in insanın akıl sınırlarını zorlayan bir cinayet zinciriyle suçlanması; Fay’ın sevgisel dürtülerle beraber bu cinayetlere karşı kayıtsız kalışı; bir babanın kanunun yapamadığı bir durumu açığa çıkarmak için çırpınışları oyunun ana unsurlarını oluşturuyor. Nick Stafford’un 2006 yılında kaleme aldığı oyun, insanların ilişki yapılarına da sistemli eleştiriler sunuyor. Anlatı tekniklerinin kullanıldığı eserde, kurgunun Agahtha Christian romanlarındaki polisiye tarzda ilerlemesi de izleyicinin oyun boyunca konuya bağlı kalmasını sağlamış. Adım adım ilerleyen öykünün her karesi ve diyaloğu insanların kafalarında soru işaretleri bırakıyor. Yalnızlık, açlık, korku ve içe dönük bireylerin egemen olduğu toplum zinciri sunumu Stafford’un batı toplumuna yönelik önemli saptamalarını oluşturuyor. Ahmet Lenevdoğlu ise yazarın anlattığı sistematiği psikolojik gerilimle beraber vererek seyirciyi oturduğu koltuğa çiviliyor.
Kevin karakteri, oyunun nirengi noktasını gösteriyor izleyenlere. Kevin’in var olan kanunlara karşı kendini koruma refleksi ve ortada dolanan cinayetler sistemin kendini devam ettirme problemlerini gün yüzüne çıkarıyor. Kevin, iç benliğinde koyduğu kanunlarla beraber kendi yaşantısını kendi kurallarına göre yaşamak isteyen birisidir. Serhan Süsler’ in canlandırdığı Kevin rolü bizleri ikircikli duygular içinde bırakırken, gardiyanın Kevin’e kötü muamelesi karşısında oyuncunun durağan tavır takınması oyundaki açmazı güçlendiriyor. İnsan ‘acaba?’ sorusunu sormadan kendisini alamıyor.
Kevin’in sevgilisi Fay ile olan görüşmelerin gerçeğin dışa vurumu olması gerekirken tam tersi oluyor ve izleyen ortadaki korkunç cinayetler için sahnedeki adama nefretle bakmaya başlıyor. Duygu Üzüm Arat; aşk, inanç ve sorgu kısımlarına netlik kazandırıyor. Geçmişteki oyunda bu rolü Ayça Bingöl canlandırmıştı. Arat’ ın performansı Bingöl’ ün performansıyla eş değer. David’de ise oyunu bizlere anlatan ve sahnedeki olayları tekrar tekrar yaşayan Levent Öktem izleyeni kanunların çaresizliği hakkında sorgulama temeline oturtuyor. Canlandırdığı karakterin çaresizliğini mantık süzgecinden mi değerlendirmeliyiz, yoksa duygusal nefretle mi karşımızdaki adama yaklaşmalıyız? Tüm bu soruların cevabını Öktem’le beraber alıyoruz. Gürcan Salihoğlu da gardiyan rolünde ekibin başarısını katlamış.
Nehrin Solgun Yüzü, kanunların içindeki açmazlarla birlikte cezai yaptırımların ne derece sonuca ulaştığını anlatmasıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Yaşantının nerede geçtiği çokta önemli değil. Kişilerin canını yakan her olay insanların gözünde büyük bir suçtur. Peki suçlu için durum nedir? Oyunda suçlunun da yaşam hakkını kullanarak bir takım izi belli olmayan cinayetlere soyunabileceği vurgusu, o kişinin penceresinden de haklı sebepleri ortaya çıkarıyor. Oyun, Ahmed Levendoğlu’nun muhteşem rejisi ile sahnelerimizde oynamaya devam ediyor.