Yas Mevsiminde Çevirmen, Evet Çevirmen, Ayşe Selen’i Yitirdik

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Başak Ergil

Bilim, sanat, kültür ve çeviri dünyasındaki çoğu paydaş uzunca süredir derin yasların kucağında. Çeviribilim camiası açısından bakacak olursam, kısa süre önce yitirdiğimiz Hasan Anamur, geçtiğimiz yıllarda yitirdiğimiz genç çevirmen ve çeviribilimciler Elif DaldenizElif ErtanEbru Gültekin Ilıcalı hâlâ yanımızda, yüreğimizde. Ancak, bir de, ölümün değil, yaşamın yüreğimize sürte sürte bilediği yaslar var. Ayşe Selen işte böyle bir yas mevsiminde aramızdan ayrıldı. Sanatta perspektif, nitelik ve canlılıktan ödün verilen bir mevsimin sihirbazıydılar Şehsuvar Aktaş’la birlikte. Tiyatrotem kim bilir kaçımıza gerçekten nitelikli tiyatro konusunda yüksek bir çıtayı gösterdi, tiyatro algımızı değiştirdi. Yalnızca büyüklere değil, çocuk ve genç tiyatrosevelere de değdi, onların da yüzünü başka türlü bir tiyatroya döndürdü, “başka türlü bir dünya mümkün” der gibi. Tiyatrocu Ayşe Selen’in önünde, basit bir izleyici ve meraklı bir tiyatro araştırmacısı olarak saygıyla eğiliyorum.

Tiyatrotem benim için şifaydı da. Yorgun ve enerjisiz olduğumda aynı oyunlarını üçüncü kez izlemeye gidip minicik salonda önden ikinci sırada yaylana yaylana ayakta alkış tuttuğum ve kendimi unutup başka bir gerçekliğe taşındığım, canlandığım çok olmuştur. Zaten iyi sanat şifadır. Şifacı Ayşe Selen’e minnetler olsun.

Ancak, tiyatro çevirisi açısından mutlaka dile getirilmesi gereken iki yönüne değinerek onunla birlikte hayata gülümsemek isterim. (“Onunla vedalaşmak” demiyorum, veda etmenin ilk günden verilemeyecek, ciddi bir karar olduğunu hatırlatıyor tekinsiz bir iç ses.)

Tiyatro çevirisi, yalnızca dramatik metin çevirmenliğiyle sınırlı kaldığında çok sorunlu. Tiyatro metinleri, Batı’da çok uzun tarihi olan bir tiyatro yazım geleneğinin içinde vücut buluyor. Sözlü ve performatif bir geleneğin üzerine kurulu, köy seyirlik oyunlarına, halk tiyatrosuna uzanan Anadolu topraklarında Batılı anlamda yazılı tiyatroya geçiş ve bu tiyatroyu aktarım dışarıdan görüldüğü kadar kolay değil. Tiyatro metinlerinin kaynak kültürdeki (sözgelimi, kabaca “Batı” dediğimiz Avrupa tiyatro kültürü ve geleneğindeki) bağlamını, ortaya çıkış sebeplerini, ortaya çıkış biçimlerini ayırıp sadece metni çevirmek metnin sorunsuz aktarımı için yeterli olmuyor. Peki, tiyatro oyunlarının arkaplanı, sürekli devinen, evrilen “zaman”, “gelenek” ve “kültür” gibi bir zeminden ibaret ise, bambaşka dinamikler içinde devinip evrilen Anadolu topraklarına, bugünün İstanbulundaki küçücük bir tiyatro salonuna o metin nasıl canlı olarak (evet yaşamını yitirmeden) taşınacak? Tiyatrotem, yani Şehsuvar Aktaş ve Ayşe Selen bu soruyu hem çok iyi sordular hem de hünerle, yaratıcılıkla, bilgelikle yanıtladılar. Bu noktada, Ayşe Selen’in tiyatro kuramına ilişkin metinlere de bir çevirmen olarak el atmasının değerini vurgulamak isterim. Çünkü bir erek dizgede çeviri metinlerin anlamlandırılması, o metinleri doğuran düşünsel yapı göz ardı edilerek gerçekleştirilemez. Akademisyenliğini ve araştırmacılığını merakla, sorgulamayla, cevap arayışlarıyla, hünerli yanıtlayışlarla birleştiren; işte o bilinçle, sahne metinlerini düşünsel metinlerle birlikte kucaklayıp kültürümüze taşımaya koyulan çevirmen Ayşe Selen’e bin reverans…

Ayşe Selen’in çevirileri gerçekten sihirli… Kuramsal metin-sahne metni ayrımı gözetmeden yaptığı çevirilerin yanı sıra, bir de Şehsuvar Aktaş’la birlikte (kimi zaman Çetin Sarıkartal’ın da katılımıyla) yaptıkları “uyarlamalar” var. “Uyarlama” kavramı benim gözümde çok karmaşık ve sorunlu bir kavram olduğundan yarım ağızla kullanıyorum, ama Türkçedeki yaygın kullanımı dolayısıyla büyük ölçüde yerine oturuyor bu bağlamda. Tiyatrotem, yukarıda neredeyse bir “sorunlar yumağı” olarak nitelendirdiğim Batı tiyatrosunu Türkçeye uyarlamalar yoluyla da kazandırdı. Alem Buysa Kral Übü, Gündüz Niyetine, III. Riçırd Faciası, Tartüf Bey bunlardan birkaçı. Tiyatrotem bu uyarlamalarda, çeviri etkinliğini reji, dramaturji, sahne tasarımı gibi performatif ve metin-ötesi unsurlarla birleştiriyor; çeviri etkinliğine, oyunculuk, sahne estetiği, reji anlayışı gibi halkaları olan güçlü bir yorum zincirinin bir halkası olarak görmemizi sağlıyor. Ayrıca, meddah geleneği, kukla gibi geleneksel unsurları çeviri eserlerin aktarımında ve özgün eserlerde kullanarak erek kültüre de esaslı bir selam çakıyor. O halde, çevirmen Ayşe Selen’e de selam olsun.

Ayşe Selen çevirmen kimliğini etik açıdan son derece zarif ve güçlü taşımış bir çevirmen. Görünür olmaktan korkmayışı; çeviri ve sahneleme alanında yetkin oluşu ve bu yetkinliklerini birleştirmesi; çeviri sürecine doğrudan ya da dolaylı katılacak paydaşlarla diyaloğa açık oluşu, çeviri etkinliğini dizgesel ve geleneksel açıdan görüp çeviri kararlarını bu doğrultuda vermesi; farklı çeviri yaklaşım ve stratejilerini ustalıkla, yerli yerinde kullanabilmesi; imzasını taşıyan çeviri ürüne her fırsatta sahip çıkarak şeffaf, mütevazı tavrıyla hem çeviri ürünü hem de çeviri sürecini okuruna, seyircisine erişilebilir kılması Ayşe Selen’i çeviri etiği bakımından en az tiyatroculukta olduğu kadar başarılı bir konuma taşıyor.

Tiyatrotem’in resmi internet sitesindeki “Anlatı Geleneğinden Çağdaş Tiyatroya” başlıklı metne bakmanızı öneririm.  Çeviri sürecini kendi birikim ve uzmanlıklarıyla nasıl beslediklerini; performatif, düşünsel, teatral kararları nasıl entegre ettiklerini ve şeffaf, bilgilendirici, birleştirici tutumlarını sadece bu metne bakarak bile görebiliriz. Çeviri sürecini daha da net ve dolaysız anlattıkları diğer yazılar ise “Jarry ve Übü Üzerine Lafızlar” ve “Tartüf Çevirisi Üzerine Lafızlar” gibi metinler… Son derece şeffaf, anlaşılır ve erişime açık.

11 Ekim 2017’de Bernhard Zimmerman’in Antik Yunan Komedyaları yapıtının kapak görselini sosyal medya hesabından paylaşan çevirmen Ayşe Selen kitabın görsellerinin altında şöyle bir mesaj paylaşır:

Böyle bir şey var… taze taze çıktı… bir kulağımda Sevda Şener’in, bir kulağımda Sevinç Sokullu’nun sesiyle çalıştım… 1.not: Almanca aslından tercüme edilmiştir!!! 2.not: biz çevirmezsek dünya dönmez.”

Ayşe Selen’in nitelikli, hünerli, etik açıdan son derece kuvvetli, değerli bir çevirmen olarak anılmasını, bu kimliğinin güçlü oyunculuğunun gölgesinde kalmamasını yürekten diliyorum. İçinde bulunduğumuz ve haddinden fazla süren bu yas mevsimine rağmen kendisini coşkuyla ayakta alkışlıyorum. Bize, yas mevsimi sakinlerine, şifa niyetine.

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Başak Ergil

Yanıtla