Kıran Resimleri – Bir Katliamın Anatomisi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Erkal Umut

“Havasız şeyler olacak bugün… Düşümde gördüm… Olmayacak şeyler olacak… Ah, bir derin kuyuya girmişiz, tutunacak elimiz kolumuz yoktur.” *

Bakırköy Belediye Tiyatroları tarafından sahnelenen Kıran Resimleri adlı oyun, 1978 yılında yaşanan Maraş Katliamını konu alıyor.  “Birilerinin” Alevi yurttaşlara uyguladığı acımasız, insanlık dışı bu katliamda, yüz yirmi kişi vahşice öldürülmüş, yüzlerce kişi yaralanmış, iki yüze yakın ev de kundaklanmıştı.

Bu kıyımın nedenleri ve yarattığı sonuçlara dair bilgilere bu yazıda geniş olarak yer veremesek de şunu belirtmeden de geçmiş olmayalım: Bu katliam, toplumsal hafızamızda ve tarih bilincimizde yer ettirilmeye çalışıldığı gibi, “kandırılmış, kışkırtılmış”, anlık toplu hezeyan neticesinde “çıldırmış” bir kitlenin sonradan “pişman” olacakları bir toplu cinnet hali ile yaptığı bir katliam değildir. Zaten; toplumsal yaşayışın, olay ve olgularının “art niyetli kışkırtmalar/ provokasyonlar, cinnet halleri” ile açıklanması da bilimsel olmayacaktır.

1980 öncesi; bir taraftan büyüyen toplumsal muhalefet, diğer taraftan siyasal/ekonomik muktedirler arasında yükselen çatışma ve yaratılan toplumsal gerilim ortamında, tarihten süregelen din ve milliyet ayrımı üzerinden yaratılan fanatizm, bir sonucu bir süreci hedefliyordu kuşkusuz. Bu süreç, 24 Ocak kararları olarak adlandırılan, sermaye gruplarının lehine ekonomik kararların “rahatça” uygulanabileceği, mutlak ve alabildiğine kârlı ve kanlı iktidardır; yani 12 Eylül’dür.

Bu katliam, diğer katliamlar (Çorum, Sivas) gibi, bu coğrafyanın; kültürel, dinsel, politik, tarihsel fay hatlarının önemli resimlerinden biridir. Bu bakımdan, “yaşanmış ve bitmiş” bir tarihsel olay olarak adlandırılması, “münferit ve talihsiz” bir süreç olarak değerlendirilmesi son derece yanlış ve sakıncalı olacaktır. Olacaktır, çünkü; Alevi kapılarının çarpı çizilerek işaretlendiği, inanç ve ırk fanatizm kışkırtıcılığının aymazca beslendiği bu karanlık zamanlarda, kendisi gibi düşünmeyen ve yaşamayanı düşmanı sayan güruhun büyüyen cüreti söz konusudur.

İnci Aral’ın, katliamdan bir yıl sonra bölgeye giderek, katliamdan kaçanların anlatımlarından oluşturduğu, aynı adlı kitabından sahne için uyarlanan Kıran Resimleri adlı oyun, merkezine, katliamı yaşayan / tanık olan insanların anlatımlarını alarak katliamın resmini çizmeye çalışıyor sahnede.

Kuşkusuz böyle bir olayın sahne üzerine taşınması; bireysel dramlar, toplumsal olgular, politik ve siyasal alanlar, kaynakları tarihten beslenen dinsel/ kültürel toplumsal refleksler bakımından kotarılması hayli güç olan bir çalışma.

Ancak, doğru bir metinden, Emrah Eren tarafından doğru bir uyarlama ile dengeli bir oyun metni üretilmiş ve Ceren Ercan tarafından son derece sağlam bir dramaturgi çalışması yapılmış. Anlatı biçimindeki metin sahneye uyarlanırken kullanılan teatral araç gereçler ile güçlü bir görsel anlatım inşa edilerek, duygu ve düşünselliğin özen ve titizlikle ilerlediği bir sahneleme var edilmiş.

Dokuz ayrı öykünün yer aldığı oyun, karakterlerinin acılı öykülerinde “hüzünlenmeden” yol alıyor. Karakterlerin / gerçek kişilerin yaşadıkları olaylar karşısında, izleyici, serinkanlı bir seyir alanında başarı ile tutuluyor. Oyunun başarılarından en önemlisi olarak sayabileceğimiz bu durum, dramaturgi çalışmasının önemi ve başarısı adına önemli bir örnek. Öykülerin hüzün/ üzüntü taraflarının yok sayılmadan ama merkeze alınmadan, oyun iletilerinin katliam ve sürece dair düşünce alanlarında tutulması adına müzikten oyunculuğa, ışıktan koreografiye dikkatli bir çalışma var edilmiş. Anlatının / metnin teatral ipuçları, kaynakları, Epik bir yaklaşımla dikkatlice sahne ışığına çıkarılmış.

Dekor, kostüm, oyunculuk, ışık, müzik ve diğer teatral unsurların hiçbirinin tek başına, kendi için değil, oyunun anlam ve iletilerine katkı adına kullanıldığı bu oyun, teatral disiplinler arası ilişki ve iş birliğinin örneği olması bakımından son derece değerli bir oyun.

Teatral unsurların; oyunun anlam ve iletilerinden bağımsız, mekanik/ teknik bir cazibe ile bir gösteri malzemesi olarak, görsel bir albeni ile hazırlanması; oyunun anlam ve iletisi ile organik hiçbir bağı bulunmayan “sıra dışı” dekor – oyunculuk – aksesuar – kostüm kullanılması son dönem Türkiye Tiyatrosu’nda giderek dozu artan bir eğilim olarak görülüyorken, Kıran Resimleri adlı oyun bu “gösteri-ş tutumuna” karşı “akılcı bir tutumla” beliriyor sahnede.

‘Kıran Resimleri” ekibi, görsel çekiciliğin kaldıraç noktasının, oyunun anlam, bütünlük ve iletileri üzerinden üretilen bir teatral bir bileşen olduğunu kanıtlarcasına kullanıyor görselliği. Bu görsel ışıltı, katliamdan günümüze gelen çığlıkların anlamı olarak beliriyor sahnede.

Epizot geçişlerinde, sahneye projeksiyon ile verilen isim/ duvar yazıları; hüzün malzemesi olmaktan ziyade oyun anlamına güç ve katkı veren müzikler; tipleştirmeyen ama aynı zamanda aynılaştırmayan kostüm tasarımı; takım oyunu disiplini ile izleyiciye değil oyuna yönelen akıl dolu oyunculuklar; kendini gösteren değil, anlatılanın altını çizen ışık tasarımı ve diğer tüm teatral bileşenler birbirlerine tutunarak ve birbirlerinden beslenerek, yanıtlara dair izleri de göstererek soruyor ve sorduruyor: “Böyle bir katliam nasıl ve neden yapılır; neden?.. Onlarla komşu olan, alışveriş yapan, düğünlerinde beraberce oynayan, cenazelerinde yaş döken, onları teselli eden biri-leri, nasıl olur da bir canavara dönüşür-ler birdenbire. Yoksulluğu paylaştığı komşusundan ne için öldüresiye nefret eder-ler? Ne için?”

Barış Dinçel’in oyun metnini, yönetmenin yaklaşımını, dramaturgun düşünselliğini içselleştiren dekoru oyunun başarısına önemli katkıda bulunuyor. Sahne yukarısında ve sahne zemininde dairesel kasnaklar ve bu iki kasnak arasında ipleri- halatları bulunan devasa bir davuldan oluşan dekor, oyun süresince işlevsel hareketlere olanak tanınacak şekilde başarıyla tasarlanmış ve uygulanmış. Davul, bir imge / metaforik anlatım olarak aynı zamanda her oyuncunun elinde ses, dekor ve aksesuar olarak da kullanılmış.

Davulun bu şekliyle kullanımı, oyunun anlam yönünden aktarımı açısından son derece işlevli kılınmış. Davul; oyunun ana ekseninde anlam üreten, oyunun anlatım dinamiğine üst düzeyde katkı sunan işlev üstlenirken, epizotların akışına ortak bir yol oluşturuyor.

Örneğin bir sahnede; Bir kadın, tecavüze uğramanın dehşeti ve ‘utancı’ içinde. Başından geçenleri anlatamıyor. Korkuyor, utanıyor, açıklarsam başıma ne gelir diye düşünüyor. Geveliyor başına gelenleri, korkusundan yalan söylüyor; “Alıkoyuldum ama kötü davranmadılar, bir şey yapmadılar,” diyor… Kadının etrafındaki diğer kadınlar, ellerindeki davullara elleriyle vuruyorlar… Güm! Güm! Güm! “Anlat, korkma, açıkla! Bu senin değil onların ayıbı!” dercesine, yalvarırcasına, acıtırcasına vuruyorlar davullara… Güm! Güm! Güm! Davul, katliam içinden çığlıkların, bir daireye hapsedilmiş katliam mağdurlarının, kapıları üzerine tebeşirle çarpı çizilmiş ‘zındıkların’ sesleri ve görüntüleri oluveriyor sahnede.

Davulun; dekor, aksesuar, ses olarak kullanılmasında yakalanan enerji ve bu yaratımdan doğan zenginliklerin kullanım dozu kimi sahnelerde abartıya kaçsa da bu durum izleyici ile kurulan duygu – düşün alanı üzerinde önemsiz kalabiliyor.

Oyun, ele aldığı somut – tarihsel olayın yerel, kültürel renkleri ve Maraş katliamına dair politik- siyasal değerlendirmeleri öne almayan, merkeze taşımayan bir tutumda ilerliyor. Yaşanılan olayların insanlarda bıraktığı izler ve travmalardan yola çıkarak katliamı teşhir ediyor.

Oyunu izlemeye gelen özellikle kimi genç kuşak seyircinin bu katliama dair bilgisinin bulunmayacağı düşünülürse; katliama dair, kimi bilgi ve belgelere oyunda yer verilmemesi bir eksiklik sayılabilir. Sadece oyun broşüründe yer alan kısıtlı ve yetersiz bilgilerle değil de bu katliama dair, örneğin oyun önünde kısa bir belgesel gösterimi ya da fuayede yer alabilecek resim ve yazılarının bulunması yerinde olacaktır.

Geçen sezon da sahnelenen bu başarılı oyunu, özellikle tiyatro öğrencilerinin, amatör tiyatroların, sahne çalışmalarında kimi toplumsal kaygı ve dertleri dile getirmeye çalışanların mutlaka izlemeleri gereken bir oyun.

* Oyundan

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Erkal Umut

Yanıtla