Kültür ve Sanatta Hak İhlalleri – Kasım 2017

Pinterest LinkedIn Tumblr +

 

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin yayınladığı Kasım 2017 hak ihlalleri raporunu aşağıda bulabilirsiniz:

Kasım ayına damga vuran hak ihlallerinin başında sansür geliyor. Özellikle Nazım Hikmet gibi bir yazara sansür uygulanması sanat çevrelerinde yoğun tepkilere yol açtı. Sanata ve sanatçıya konulan sansür ve yasaktan, Kasım ayı da payına düşeni aldı. Bu konuda çok bereketli bir toprak üzerinde yaşıyoruz:

  • AKM, anıtsal bir yapı olarak yıkıma terk ediliyor. Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu’nun anlatımıyla, “Koruma ve imar mevzuatına aykırı olarak, hukuki dayanağı olmayan, hazırlık sürecinde toplumdan gizlenen, mimari tasarım kültüründen yoksun, dogmatik bir gösteri” sergilenmektedir. AKM’nin Cumhuriyetin öz kaynaklarıyla yaptığı ilk ve tek yapı olduğunu söyleyen Eyüp Muhcu, “Taksim Meydanı’nı bütünleştirici bir ögedir. Mimari değerleriyle koruma hukuku, Türkiye’nin imza attığı uluslararası sözleşmelerle bu anıtsal yapının varlığı güvence altındadır. AKM’nin yıkılması karşısında, yargının aldığı, ‘aslına uygun restore edilmesi kararı’ önemli bir güvence oluşturmaktadır… 8 yılı aşkın bir süredir, AKM’yi yıkıma terk etmek, polis karakolu olarak kullanmak gibi eylemler ile anayasal sorumlulukların yerine getirilmediğini gösteriyor… Yıllardır yaptığımız suç duyuruları işleme konulmayarak hukuk ve yargı kararları yok sayılmıştır” diye konuştu. Mimarlar Odası’ndaki toplantıya Sanatçılar Girişimi Sözcüsü Orhan Aydın ise, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, çevre, doğa ve sanat düşmanlığına karşı bir araya gelmiş, erdemli sanatçıları terörist ilan etti. Ürettiklerini hayata ve insanlığa bırakan bütün sanatçı dostlarım adına bunu şiddetle reddettiğimizi ilan ediyorum. Bu ülkenin sanatçılarını hiç kimsenin terörist ilan etmeye gücü yetmez” dedi. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesinden Mücella Yapıcı da bir sunum yaptı ve AKM’in Kentsel SİT alanı içinde olduğunun mahkeme kararıyla tespit edildiğini söyledi.

  • Nâzım Hikmet’in “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim” adlı romanının Yapı Kredi Yayınları (YKY) tarafından sansürlenerek basıldığının ortaya çıkması, sanat çevrelerinde büyük bir tepkiyle karşılandı. Burhan Şeşen, Cezmi Baskın, Emin İgüs, Erinç Yeldan, Levent Üzümcü, Korkut Boratav, Metin Coşkun, Mustafa Horasan, Mustafa Köz, Orhan Aydın, Suna Selen, Tülin Tankut ve Vedat Özdemiroğlu gibi imzalar taşıyan bir metin aracılığıyla tepkilerini dile getiren yazar ve sanatçılar, “Nâzım Hikmet’in eserinin takipçisi olacağız” dediler. Açıklamada şu ifadeler yer alıyor: “Ülkemizin en önemli sanatçılarından birinin eserinin yasal zorlamalar kalktıktan sonra yıllar boyunca gerekçesiz sansürlenmesini ve bu eser üzerinden kazanç elde edilmesini utanç verici buluyoruz. Nâzım Hikmet’in eserine bir ticaret malı gibi davranılmasını reddediyoruz. Daha fazla zaman yitirmeksizin açıklama yapılmalı, kamuoyundan özür dilenmelidir. Sansürlü, tahrif edilmiş basımlar derhal satıştan çekilmeli, eski baskılar yeni yapılacak aslına uygun baskılarla değiştirilmelidir.”

  • “Alman LGBTİ Film Günleri”, Almanya Büyükelçiliği, Pembe Hayat KuirFest ve Büyülü Fener Sinemaları işbirliğiyle 16-17 Kasım’da düzenlenecek ve etkinlik kapsamında dört filmin gösterimi ücretsiz olarak yapılacaktı. Fakat Ankara Valiliği’nin internet sitesinde yapılan açıklamada, etkinliğin yasaklandığı duyuruldu. Valilik tarafından, “toplumsal duyarlılıklar” gerekçesiyle provokasyonlar olabileceği ifade edildi. “Terör örgütlerinin karşıt görüşlü gruplara yönelik eylem arayışı içerisinde olduğu yönündeki istihbari bilgiler” alındığı belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “… Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği, ayrıca terör örgütlerinin karşıt görüşlü gruplara yönelik eylem arayışı içerisinde olduğu yönündeki istihbari bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, yapılmak istenen film gösterimi etkinliğinin, organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle…15-17 Kasım 2017 tarihlerinde ilimiz genelinde ve Ankara Büyülü Fener Sinema Salonunda düzenlenmek istenen söz konusu film gösterimi organizasyonu Valiliğimizce yasaklanmıştır.”

  • Müzik sanatçısı Erdal Erzincan’a TRT tarafından yasak kondu. Sanatçı durumu kamuoyu ile paylaştı. Geçen Nisan ayında yapılan referandum öncesinde TRT’nin bir program için kendisi ile ön görüşme yaptığını söyledi. Erzincan, bu programa katılmak için yapımcılara bir tarih verdiğini anlatırken, “O ara referandum için ‘Hayır’ isimli bir türkü yaptım. Onu sosyal medyada yayınladık. Program yapımcısı bunun üzerine getirilen böyle bir yasaktan bahsetti, beni programa alamayacağını söyledi. Ben de sosyal medyadan duyurdum. Gelen yoğun tepkiye karşı TRT yasağı geri çekti. Şimdi ben yasak koydum tabii. Programlarına çıkmıyorum.

  • Daha önce Cumhurbaşkanına hakaretten 1 yıl 6 ay hapis cezası alan Şair Atilla Yüceak’a aynı suçlamayla 1 yıl 5 ay daha hapis cezası verildi.  Yaptığı paylaşımların internet ortamında zaten yaygın bir şekilde dolaşımda olan şeyler olduğunu sözlerine ekleyen Yüceak, “Alınan karar hukuksuzdur. Hiç kimseye ben hakaret etmedim. Ben gönül insanıyım, şairim. Hiç kimseye hakaret etme durumum olmadı, olamaz. Sadece siyasi olarak eleştirilerimiz olmuştur. Sosyal medyada paylaştığım görselde Recep Tayyip Erdoğan, Bilal Erdoğan, Reza Zarrab ve eski bakanların fotoğrafları vardı. Zaten internet ortamında paylaşılan bir fotoğraftı, altındaki yazı bana aitti” dedi. Karara itiraz ettiğini belirten Yüceak, “Ben, bu toplumu ahmak yerine koymayın kandırmayın dedim. Bunun neresinde hakaret var? Ayrıca Bilal Erdoğan ne zaman devlet büyüğü oldu onu merak ediyorum. Karara itiraz ettim ama görünen o ki hükmü ertelenen eski davam ile birleştirecekler… Kimseye haksızlık etmedik, hakaret etmedik, küfür etmedik, haklıyız. Bu düzen gerçekten kokuşmuş ve çürümüş. Gerçekleri toplumdan saklayamazlar. İçeride de olsam mücadeleme devam edeceğim, biz kazanacağız” dedi.

  • Sanata bahanelerle bir yasak da MHP’li büyükşehir belediyesinden geldi. Barış Atay’a ‘Sadece Diktatör’ oyununu sanatseverlerle buluşturması için salon verilmedi. Eğitim Sen Manisa Şubesi, Atay’ın oyunu için önce Manisa Büyükşehir Belediyesi Kültür Sitesi Salonu’nu tahsis etmek istedi. Bu amaçla 20 Ekim tarihinde bir yazı ile başvuru yaptı. Ancak yetkililer salonun o tarihte tadilatta olacağını sözlü olarak ileterek, salonu veremeyeceklerini belirttiler. Bu kez sendika yönetimi AKP’li Şehzadeler Belediyesi’ne ait olan Bedesten salonu istedi. O salon da verilmedi. Şube yönetimi bunun üzerine Manisa Öğretmenevi ve Manisa’daki düğün salonlarını tutmak için başvurularda bulundu ama ‘ne hikmetse’ bu salonlar da farklı ve inandırıcı olmayan gerekçelerle verilmedi. Oyunun Alaşehir’de de sergiletmek isteyen sendika, MHP’li Alaşehir Belediyesinin de salon vermemesi üzerine bu ilçede de oyunu iptal etmek zorunda kaldı. Barış Atay’ın oyunu 5 Aralık’ta sadece Salihli ilçesinde sergilenecek. Barış Atay; ‘bu bahaneler’ konusunda şu açıklamayı yaptı: “Oyuna başladığımızdan beri, salon vermeme ve engelleme çalışmaları sürüyor. Bunun bizi yıldırabileceğini zannediyorlar. İktidar ve destekçilerinin tüm engellemelerine rağmen oyunumuzu bir şekilde izleyiciyle buluşturacağız.”

  • Mersin’in Mezitli ilçesindeki tarihi binlerce yıl öncesine dayanan Soli Pompeiopolis Sütunlu Caddesi, girişi demir bariyerle kapatılan yola kepçe sokan kişilerce tahrip edildi. Saldırganlar yola döşenen mermer blokları, cam ve ahşap döşemeleri kırdı. Yağmur suyu için konulan mazgal demirleri bile paramparça edildi. Saldırganlar bisiklet yolu için yapılan beton bölümü de kazıyarak kullanılmaz hale getirdi. Su hattını kazmak amacıyla kırıldığı tahmin edilen beton yol daha sonra toprak doldurularak adeta bisikletçiler için tuzak haline getirildi. Belediye Başkanı Neşet Tarhan, hizmetin yapılması kadar korunmasının da önemli olduğunu belirterek, “İnsanların tüm imkânlardan yararlanabilmeleri için hizmet üretmeye çalışıyoruz. Ancak, yaptığımız bu hizmetler kim olduğunu bilmediğimiz art niyetli kişiler tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hale getiriliyor. Herkese eşit hizmet üretmeye çalışıyoruz ama takdir edileceği gibi bizim her yaptığımız hizmetin başına bir bekçi koyma şansımız yok. Zarar veren şahısları uyararak engel olmaya gayret göstermeliyiz” dedi.

  • Türkiye Yayıncılar Birliği, çocuk kitaplarının psikolog denetimine tabi tutularak hazırlanmasıyla ilgili kamuoyundaki tartışmalara ilişkin bir açıklama yaparak edebiyata denetim getirilmesine karşı çıktı: Çocuk kitaplarında, çocuk psikolojisine aykırı içeriklere maalesef rastlanmakta, bu konuda haberler basına yansımakta ve kamuoyunun haklı tepkisini çekmektedir. Ancak soruna çözüm olarak ortaya atılan, tüm kitaplara yönelik “uzman denetimi”nin yasalaştırılması talebini, hem çocuk yayıncılığı hem de çocukların geleceği açısından çok endişe verici bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Edebiyat eserlerinin “çocukları korumak” adına ideolojik denetime ve baskıya maruz kalması, edebi eserlerin kısmen ve tamamen sansürlenmesi, maalesef tarihimizde yeni olmayan ve özellikle eğitim alanında sıkça karşımıza çıkan uygulamalardır. Yetişkinlere yönelik edebi eserler ve dünya klasikleri bile dava konusu edilmekte; yayıncı, kitabının edebi eser olduğunu kanıtlamaya zorlanmaktadır“.

  • D&R, Selahattin Demirtaş’ın yazdığı Seher kitabına ‘raf sansürü’ uyguladı. Sansüre tepki gecikmedi. D&R, Selahattin Demirtaş’ın yazdığı Seher kitabına ‘raf sansürü’ uyguladı. Sansüre tepki gecikmedi. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘Seher’ kitabına D&R raflarında ilginç bir sansür uygulandı. Bir Twitter kullanıcısı, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde Trend Park AVM’de bulunan D&R mağazasında Demirtaş’ın kitabının rafta ‘ters çevrildiğini’ duyurdu. Öte yandan sansürlenen kitabın, yurt genelindeki satış istatistiklerine dayanılarak hazırlanan ‘en çok satan 20 kitap’ listesinde yedinci sırada olması da dikkatlerden kaçmadı. D&R’nin söz konusu sansürü ise sosyal medyada tepki çekti. Genel görüş, söz konusu firmanın ‘korkudan’ dolayı böyle bir yola başvurduğu yönünde. Sansüre tepki gösteren kullanıcılar firmayı kınayarak, boykot çağrısı yaptı. Öte yandan çok satanlar listesinde yer alan ve on birinci baskısı yapılan kitap, D&R’ın internet sitesinde de sansüre maruz kaldı. Firma, internet sitesinde yer alan ‘Çok satanlar’ ve ‘Yeni çıkanlar’ bölümünde de Demirtaş’ın kitabına yer vermezken, tepki çeken sansüre ilişkin de henüz bir açıklama yapmadı.

  • Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MGSÜ) Bale Anasanat Dalı’nda eğitim gören 10-11 yaşlarındaki bale öğrencilerinin, bahçede koştukları gerekçesiyle, lisans öğrencisi B.T. tarafından kırbaçla dövüldüler. Rektörlükle ve okul yöneticileriyle yapılan görüşmelerde, “böyle bir olayın bir daha yaşanmayacağına dair” güvence verilmediği gibi, olayın basına yansıması üzerinde daha çok duruluyor. Bazı veliler şikayetçi olmaktan çekinirken, bazıları da çocuklarını okuldan almayı düşünüyor. Olayla ilgili idari soruşturma sürüyor.

  • Kültür ve Turizm Bakanlığı, 229 özel tiyatroya 5 milyon 234 bin lira ödenek aktarıldığını açıkladı. Bu açıklamayla birlikte ödeneklerin dağıtım şekli ve hangi tiyatroların bu ödeneği aldığı konusu sorgulanmaya başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, özel tiyatro desteklerinin yüzde 80’inin Türk oyun yazarlarını teşvik ettiğini belirtilen listede muhalifliğiyle bilinen tiyatroların olmaması dikkat çekti. Ses Tiyatrosu olarak ödenek almak için başvurup başvurmadığını sorduğumuz Ferhan Şensoy, “Biz zaten başvurmuyoruz, vermiyorlar” şeklinde cevap verdi. Genco Erkal, Dostlar Tiyatrosu olarak başvurduklarını, ancak “Eksik işlem” gibi bir bahaneyle başvurularının reddedildiğini söyledi. İki usta isim de bakanlıktan bir beklenti içerisinde olmadıklarını söylerken Şensoy, “Muhalif bir tiyatro olduğumuz için cezalandırılıyoruz” diye konuştu. Hiçbir kurum ve kuruluştan destek almadan, zorlu bir süreç sonucunda Şevket Çoruh tarafından kurulan Baba Sahne de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvurmayanlardan. Çoruh, “rekor ödenek” açıklamalarının “komik” olduğunu dile getirip, “Biz başvurmadık. İstemiyorum zaten. Onlar önce var olan kurumlarını korusunlar, insanları tiyatrolardan kovmasınlar, sözleşmeli personellerine yeterli ödenek ayırsınlar. Ben herhangi bir devlet kurumundan yardım almadan yaptım o tiyatroyu, Kültür Bakanlığı’ndan bir beklentim yok” ifadelerini kullandı. “Sadece Diktatör” oyunuyla beğeni toplayan Barış Atay da ödeneğim belli muhaliflere hiçbir zaman verilemeyeceği görüşünü dile getirdi. Atay, öte yandan zaten bu iktidardan bir isteklerinin olamayacağını da söyleyerek, “Sonuç olarak biz iktidarın bütün politikalarının bu kadar kötü gittiği bir ortamda tepkimizi ortaya koyarken onlardan para alarak tiyatro yapmayı doğru bulmuyoruz. Devlet desteğiyle tiyatro yapmak zor bir iş, söylenecekleri söyleyememek açısından” diye konuştu. Bakanlığın ödenek verdiği tiyatrolardan Tiyatroadam’dan Fatih Koyunluğu ise yapılan yardımın, bir oyuna harcanan miktarın sadece yüzde 20’sini karşıladığını söylüyor. Koyunluoğlu, sistemin belirsizliğine de dikkat çekerken, muhalif olmayan tiyatroların kendisini sorgulaması gerektiğini ifade etti ve “Bu sistem sadece bu dönemle ilgili değil, hiçbir zaman neye göre verildiğini, miktarların neye göre belirlendiğini, oyunların niteliklerine göre mi, tiyatroların isimlerine göre mi bilinemedi. Tiyatronun kendisi zaten muhaliftir. Tiyatro, doğduğu günden bugüne kadar olanla olması gereken arasındaki farkı dert edinir. Bir tiyatro muhalif değilse zaten kendisini sorgulamalıdır” değerlendirmesini yaptı.

  • Prof. Dr. Faruk Şen, Türkiye’deki kültür istatistiklerini yayımladı. Buna göre, Türkiye’de, 2016 yılında, 1137 halk kütüphanesi bulunurken, yaklaşık 80 milyonluk ülkede kütüphaneye giden 23 milyon 266 bin 599 kişi bulunuyor. Yine Türkiye’de 2 bin 483 sinema salonu bulunurken, sinema izleyici sayısı ise 55 milyon 260 bin 600. Ülkede, 6 bin 265 gazete ve dergi yayın hayatına devam ederken, bu dergi ve gazetelerin toplam tirajı ise yalnızca 1 milyon 705 bin 225. Bu verilere göre, Türkiye’de eğlence ve kültür harcamaları, 2016 yılında, sadece %3,6 olarak hesaplandı.

Geldik 2017’nin son ayına. Sanat alanı her yıl uğradığı baskı ve saldırıları Aralık ayı ile tamamlıyor. Şairin dediği gibi “emek işkencede mahzun” biz buna “sanat da işkencede mahzun”u ekliyoruz.  Ocak 2018 de 2017’nin tüm dökümünü ortaya koyacağız. Kamuoyunu bir kez daha uyaracağız. Bakalım direne direne yolumuz nerelere varacak!

 

Paylaş.

Yanıtla