Sezon sona ererken kültür sanat dünyasını yakından ilgilendiren haberler peş peşe gündemimize girdi. Bu haberleri sayfalarımızda paylaştık.
İlk olarak Tayyip Erdoğan’ın bir grup sanatçı ve sporcuya verdiği iftara damgasını vuran sözleri geldi. Erdoğan yıllardır atıl bir durumda çürümeye bırakılan ve sahne sanatları için sembolik bir değeri olan Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılıp yerine “çok güzel bir eseri İstanbul’a kazandıracaklarını” müjdeledi. Dahası Beştepe’deki Sarayda Avrupa’da bile eşine az rastlanır muhteşem bir opera binası olduğunu, ileride burada “en güzel konserleri takip etme” şansına erişeceğimizi çıtlatıverdi. Herhalde iftara katılan birbirinden değerli sanatçıların da bu salonda konser verme heyecanıyla yürekleri kabarmıştır. İktidara hâkim olan zihniyet –“İnşaat ya Resulallah” zihniyeti olduğu için olsa gerek– şunu unutuyor: Evet, salon(lar) yapmak önemlidir, değerlidir; ne var ki o salonlara asıl değer katan şey içinde etkinlik gösteren sanatçılar ve onların eserleridir. O sanatçı ve eserlerin düzeyidir. Yoksa dünyanın en güzel salonunu da yapsanız, bu salonu birtakım “düşük profilli” sanatçıların ruhsuz eserleriyle doldurursanız kültür ve sanat alanına faydadan çok zarar verirsiniz. İşte Erdoğan’ın konuşmalarında zaman zaman ağzından kaçırdığı acı gerçek de budur: Siyasi iktidara sahip kadroların bir türlü kültürel iktidara sahip olamayışı.
Sözünü ettiğimiz iftarın hemen akabinde tam da bu konuları gündeme alan iki değerli yazı yayınlandı. Bu yazıları da sizlerle paylaştık: Ahmet İnsel’den Tayyip Erdoğan’ın Kültür Savaşı ve Murat Belge’den Kulturkampf. Ahmet İnsel iktidarın siyasal meşruiyetini artık esas olarak kültür savaşı üzerine kurduğunu ifade ediyor ve İslamcı-milliyetçi kültürel ve sosyal tahakküm hedefinin siyasal iktidarın gücüyle adım adım hayata geçirildiğini vurguluyor. Murat Belge ise artık “pragmatik” Erdoğan’ın “her kesime hoşgörü” söylemini rafa kaldırdığını ve İslamcı düşünce ve yaşayış biçimini toplumun seküler kesimine dayatan bir çizgiye geçildiğini belirtiyor.
Tam bu tartışmayla sezonu kapatacakken ülke gündemi sıra dışı bir eylem kararıyla sarsıldı. Bilindiği üzere CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu yargılandığı “MİT Tırları” davası nedeniyle 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve tutuklandı. Bu skandal kararın ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul’a “Adalet” yürüyüşüne başladı. Muhalif kesimlerden farklı düzeylerde (ve kimisinde bazı çekincelerle) destek bulan bu eyleme sanatçıların da destek sunduklarını gözlemliyoruz. Bu destek büyüdükçe adalet arayışının gücü de, kapsamı da büyüyecektir kuşkusuz. Yürüyüşle eş zamanlı olarak CHP tarafından çeşitli kent noktalarında başlatılan adalet nöbetinin ikinci gününde tiyatrocu Orhan Alkaya ile Maçka Demokrasi Parkı’nda bir söyleşi gerçekleşti. Bu söyleşiyi de sizlerle paylaştık.
Evet sezon bitiyor… Ama yaz ayları politik ve kültürel açıdan bir hayli sıcak geçeceğe benziyor.