Bursa’da Tiyatro Festivali Rüzgar Gibi Geçti…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Birgül Yeşiloğlu Güler

11-27 Mart 2017 tarihleri arasında dördüncüsü düzenlenen , -geçtiğimiz üç senede olduğu gibi- bu yıl da muhteşem geçti. Bursalı tiyatro severler yakından bilirler ki; Ahmet Vefik Paşa Sahnesi ve Feraizcizade Mehmet Şakir Oda Tiyatrosu’nda haftanın altı günü, toplamda on bir oyunla perde açar seyircisine, her sezon… Yine bilinen bir başka gerçeklik de; Bursa Devlet Tiyatrosu’nun sadece şehrin değil, aynı zamanda bölgenin tiyatro nabzını elinde tuttuğudur.  Bu seneki tiyatro festivali  -ben de dâhil olmak üzere- sanırım herkese bir başka gerçeği daha gösterip, kanıtladı. O da, Bursa Devlet Tiyatrosu’nun artık ulusal sınırların çok ötesine taştığı ve Balkan Ülkeleri arasında da yetkin ve tanınmışbir isim olduğudur. Bu söylemin gerçekliliğini anlamak için festival programına kısa bir göz atmak yeterliolacaktır.

Bu sene festivalinde Bursa Devlet Tiyatrosu beş Balkan ülkesinden gelen altı yabancı oyunun yanı sıra, Ankara ve Trabzon Devlet Tiyatrosu’na ait iki yerli oyuna da kucak açtı. Bununla da yetinmeyip üstüne üstlük Oda Tiyatrosu’nda da üçözel alternatif tiyatro topluluğuna da ev sahipliği yaptı. Atölye çalışmalarının gittikçe artan önem ve işlevselliğine paralel olarak festival kapsamına bir de altı atölye çalışması eklenmiş… Uzun lafın kısası oldukça güçlü ve işlevsel bir programla haklı bir gurur yaşadı ve yaşattı Bursa Devlet Tiyatrosu… Ez cümle Bursa Devlet Tiyatrosu bu sene, festival gibi festival düzenlemiş! Hem şehrin, hem de bölgenin artan tiyatro talebine karşı ilaç gibi bir festival düzenleyerek, tiyatro severlerin gönüllerinde derman olmuştur. Bu nokta da başta Bursa Devlet Tiyatrosu müdürü Ömer Naci Topçu olmak üzere emeği geçen tüm kurum çalışanlarını tebrik etmek isterim.Emeklerine sağlık… Alkışlarımız seyrettiğimiz her oyun sonrası biraz da size… Sağ ve var olun… Açıkçası Bursa’ya, Bursa DevletTiyatrosu’na da bu yakışırdı zaten… Aksini düşünmek bile komik olurdu…

İçeriğe gelince; 11 Mart 2017 Cumartesi günü gündüz saatlerinde Atatürk Anıtına Çelenk konulması, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan festival, akşam Ahmet Vefik Paşa Sahnesinde gerçekleşen tören ile devam etti. Festival süresince oyunların kapalı gişe oynandığını ve Bursa seyircisi tarafından beğeniyle izlendiğini yakından takip edebildim.  Kalabalıkla aram hiçbir zaman iyi olmamıştır ancak bu durum tiyatro için geçerli değildir benim için… Tiyatro salonlarını hınca hınç dolduran insan kalabalığı beni her zaman mutlu etmiştir. Bu nedenle açılışgünü Bursa Devlet Tiyatrosu önündeki mahşerkalabalığının beni fazlasıyla motive ettiğini söyleyebilirim. Bursalılar başta olmak üzere ülkenin dört bir yanından gelen çok sayıdaki tiyatro severin gözlerindeki aydınlık bakış,  yarınlar adına ve sanat adına herkes kadar beni de umutlu kıldı. Bursa protokolü başta olmak üzere Devlet Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Necat Birecik, Devlet Tiyatroları Başrejisörü Sinan Pekinton, Genel Müdür Yardımcıları Ercan Serin, Cemal Coşkun ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün üst düzey yetkilileri ile Bursa Devlet Tiyatrosu Sanatçı ve personelinin katıldığı festivalin açılış oyunu olarak Ankara Devlet Tiyatrosu’nun “Gayri Resmi Hürrem” oyunu seçilmiş. İyi ki de seçilmiş, çünkü doğru bir seçim…

‘Gayri Resmi Hürrem’ oyunAnkara başta olmak üzere, tiyatro seyircisi tarafından neden bu kadar beğenildiği ve ödül üstüne ödül aldığı daha ilk dakikalarda anlaşılıyor.Özen Yula’nın yazıp yönettiği oyunda, Hakan Dündar dekoru yapmış.  İşlevsellikte neredeyse son noktaya çıkan dekor anlayışında,  estetik ve yaratıcılıktan da kaçınılmamış. Kostümlerini Funda Karasac’ın yaptığı oyunda döneme bağlı kalınmakla birlikte, özellikle renklerin seçiminde güncellemenin yapıldığıdüşüncesindeyim. Oyunculuğa gelince, İpek Atagun Gezener ve Gulin Ersoy’un oynadığı oyunda oyunculuk şölen tadında… Özen Yula klasiği olarak karşımıza çıkan metin, birbirlerine geçmiş griflerden oluşuyor. Özen Yula’dan bir şeyler okumak ya da seyretmek benim için her zaman bir bulmaca çözmek ya da puzzle oynamak kadar heyecan vericiyken, işin içine bir de yönetmenliği girdiğinde, varın siz tahmin edin içimdeki duygu coşkunluğunu… Tekmekânda geçen oyun öylesine sağlam bir dramatik yapıya sahip ki, iki perdenin nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile…

Festivalin diğer oyunlarına kabaca bir bakarsak karşımıza rengârenk bir tablo çıkıyor. On altı gün boyunca Ankara, İstanbul, Kosova, Arnavutluk, Trabzon, Bulgaristan, Romanya ve Makedonya’dan gelen tiyatro kurum ve kuruluşları ağırlayarak ev sahipliği yapan Bursa Devlet Tiyatrosu’nda oynanan oyunları kısaca özetlemek gerekirse şu bilgileri aktarmak gerekmekte… 13-14 Mart’ta Kosova Nafiz Gürcüali Türk Tiyatrosu’ndan Haldun Taner’in ‘Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’ adlı oyunu sahnelendi. Fransız yazar Moliere’in ünlü eseri George Dandin oyununu çalışan Tomas Fasülyeciyan tiyatro grubu,  İstanbul’dan Bursa’da o dönem valilik yapmakta olan Ahmet Vefik Paşa’nın yanına sığınmalarını konu alır. Oyunda Tomas Fasülyeciyan ve tuluat oyunlarıyla ün yapan Küçük İsmail Efendi arasında anlaşmazlıklar eğlenceli bir dille anlatılır. Yönetmenliğini Zekir Sipahi’nin yaptığı oyunda; Etem Kazaz, Erza Tocilla, Bekir Hocalar, Hajat Tocilla, Asim Mongovci, Ferda Derviş, Gencer Tatar, Nafiz Gurcuali, Ozan Fişar, Işıl Kazaz oynuyor.

İstanbul’dan gelen Tiyatrotem’in Oda Tiyatrosu’nda sergilediği  ‘Lahana Sarma’ adlı oyun 15 Mart’ta seyirci ile buluştu. Altmış kişilik Feraizcizade Mehmet Şakir Oda Tiyatrosu’nun tam kapasite dolu olduğu oyunda keyifli dakikalar yaşandı.  Metni Ayşe Selen yazmış ve yine Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş oynamış. Kukla tasarımlılarını da yine Şehsuvar Aktaş yapmış. Müzik danışmanlığını Muammer Ketencoğlu’na ait… “Lahana Sarma” oyunu için kukla, illüzyon, ortaoyunu, gölge oyunu gibi geleneksel yapılarımızdan yola çıkılarak oluşturulmuş sentez bir oyun… Dekor sahnenin sağında ve solunda olan birer gölge oyunu perdesi ve iki perdenin ortasına konulmuş bir masadan oluşmakta… Oyunun konusu Tavtati, Dümteka ve Yeşil Tüylü Ocak Böceği arasında geçer. Sahnenin sağındaki perde Herşeyiyer Hanım’ın evi, solundaki perde ise Boliştah Hanım’ın evi vardır. Ortada gördüğümüz masa ise düşsel bir alanı karşılamaktadır. Lahana Sarma oyununu alışılageldiğimiz klasik çocuk ve kukla oyunlarının bir tık üstüne çıkmayı başarmış bir gösteri olarak değerlendirmek mümkün… Oyundan çıkan çocukların yüzlerine yansıyan keyif ve mutluluk da bunun kanıtı olsa gerek…

Festivalin bir başka çocuk oyunu ise ‘Çirkin Ördek Yavrusu’ idi… Hans Christian Andersen yazdığı dünyaca tanınmış eserini, Theodora Papova Lazarova yönetmiş. Çirkin Ördek Yavrusu üzerinden “Farklı olabiliriz; diğerlerine benzemeyebiliriz ama bu değerli olmadığımız anlamına gelmez” mesajını oyuncular Elif Devrim Erol, Bircan Sarıoğlu ve Mesut Sarıoğlu tarafından küçük seyircilere iletiliyor. Sahneve kukla tasarımını Diana Uzunova’nın yaptığı oyunda çocuklara önemli bir dünya klasiği bir kez daha anımsatıldı ve yaşatıldı.

‘Tiyatronun Avlusundaki İtfaiyeci’ adlı oyunu Arnavutluk’tan gelen Shkodya ‘Migjeni’ Belediye Tiyatrosu sahneliyor. Oyunda post modern bir yönelişle iççice geçmiş iki dramatik yapıyla karşılaşılıyor. Söz konusu bu iki dramatik olay birbirlerinden tamamen farklı iki farklı yörüngede ilerlerken, finale doğru rastlantısal bir şekilde birleşiyorlar.  İlk olay; çevresindekiler tarafından terk edilmiş, depresif yaşlı bir aktriste aittir. Yaşlı bir aktristin son günlerini evinde tek başına geçirmesi üzerine kurgulanmıştır ilk aksiyon… İkinci olay ise bir tiyatronun sahne gerisindeki mekânlarda geçer. İçinde bulundukları ekonomik krizden kurtulmak için tiyatroyu yakmayı amaçlayan bir grup aktörün planları  ve eylemleri üzerine oturtulmuştur ana çatışma… Stefan Çapaliku’un yazdığı oyunda, dekor – kostüm tasarımını Divni Gushta yapmış. Rita Gjeka, Nikolin Ferketa,  Kristiana Dodaj, Pjerin Vlashi, Sara Smaja, Simon Shkrreli, Merita Smaja, Jozef Shiroka, Pllum Gjona, Ilir Zoga, Namik Jahja, Fatmir Mesi’nin oynadığı oyunda genel anlamda akıcı bir oyun reji yapıldığını söylemek mümkün…

Festivalde yer alan Trabzon Devlet Tiyatrosu ‘Boş Odalar’ adlı oyunu 17-19 Mart tarihlerinde sergilendi. Bursa seyircisi tarafından oldukça beğenilen oyun absürd bir metine ait… Absürd oyunlara ilgisi ve merakı olan biri olarak açıkçası oyun beni fazlasıyla mutlu etti. Stanislav Stratiev’in yazdığı oyunu, Bilge Emin yönetmiş. Dekor ve kostüm tasarımını M. Nurullah Tuncer’in yaptığı oyunun ışıkları Nihat Bahar’a ait… Fatih Topçuoğlu, E. Utku Ölmez, Selin Poyraz, Elvan Tubikoğlu’nun oynadığı oyunda yalın ama güçlü bir oyunculuk dikkati çekmekte… Oyun Aleks ismindeki karakterin sıradan bir günün, sıradan bir kahvaltısıyla başlar. Bir süre sonra Aleks’in tıpkı Yunan mitolojik kahramanı Atlas gibi sırtında dünyayı taşıdığı anlaşılır. Onu dünyası absürd metinlerin olmazsa olmaz teması “iletişimsizlik” üzerine kurulmuştur. Bu öyle bir iletişimsizliktir ki, Aleks ne karısıyla, ne oğlu Vladimir’le ne de hayatının aşkı Nia ile bağ kurmasına izin vermemiştir.  Dahası Aleks hem çevresindeki bu insanlara, hem de kendine de yabancıdır.

Mart’ta Kosova Ulusal Tiyatrosu ‘Geç Gelen Kemikler’ adlı oyunu sahnelendi festival kapsamında… Teki Dervishi’nin yazdığı oyunda, reji Martin Kočovski’ye ait… Oyuncu kadrosu; Astrit Kabashi, Bajrush Mjaku, Adrian Morina, Shkelzen Veseli, Lumnie Sopi, Arta Selimi, Albulena Kryeziu, Armend Baloku Ahmeti tarafından oluşturulmuş. “Kimlik”, “kimliksizlik”, “kimliğini kaybetme”, “kayboluş” gibi temaların üzerine kurgulanmış oyuna Bursa seyircisinin gereken ilgiyi fazlasıyla gösterdiği gözlendi.

Festivalin sonlarına doğru 21 Mart’ta Eskişehir’den gelen Ters Ağaç Kukla Ve İmge Tiyatrosuna ait ‘Son İncir’ adlı kukla performansını seyrettim. Sadece çocukların değil, çocuk kalmayı başarabilen herkesin gönül rahatlığıyla seyredebileceği performansı oldukça mütevazı bir kadroya hazırlamış.  Oyun metnini Şafak Dağlar’ın yazdığı gösteride yönetmen olarak Adem Dağlar’ı görüyoruz. Eğlenceli olduğu kadar aynı zamanda da düşsel bir rüya âlemi yaratmayı amaçlayan gösteride istenilen amaca ulaşılmış gibi görünüyor.

Bulgaristan Sofya Tiyatrosu’na ait Antigone’ oyunu festivalin en çok ilgi gören oyunlarından biriydi zanlımca… Jean Anouilh’in yazdığı oyunu Prof. Ivan Dobchev yönetmiş. Oldukça başarılı olduğunu düşündüğüm kostüm tasarımını Petya Boyukova yapmış. Dekor tasarımı Stanislav Pamukchiev’e ait… Oyuncu kadrosu; Daria Simeonova, Catalin Stareishinska, Nevena Kaludova, Mila Bancheva, Bozhidar Yordanov, Irynei Konstantinov, Yordanka Lyubenova, Nikolay Varbanov, Rosen Belov, Nikolay Dimitrov van Krumov’dan oluşmakta… Dünya Tiyatro tarihinin en önemli tragedyalarından biri olan Antigone metnini Jean Anuilhe yeniden yazmış ve Antik dönemden günümüze ulaşan bir güncellemeyle sahneye hazırlamıştır. Ivan Dobchev’in başarılı rejisiyle festivale damgasını vuran oyunlardan biri olan Antigone’de sahne estetiği ve oyunculuk performansı görülmeye değerdi açıkçası…

Antigone gibi ağır bir klasik tragedyadan sonra festival düzenleyicileri Romanya’dan katılan Bükreş Ulusal Tiyatrosu’na ‘Actorchestra’ oyunu tercih etmişler. İyi bir dengeleme olmuş bu tercihle… Bol aksiyonlu ve neşeli bir oyun olan Actorchestra, 24-25 Mart tarihlerinde oynandı.

 26-27 Mart’ta Makedonya Tetova Ulusal Tiyatrosu tarafından sergilenen ‘Minik Thomas’ın Ordusu’ oyunu ise festivalin son oyunuydu. Martin Mcdonagh’ın yazdığı oyunu Qendrim Rijani yönetmiş. Dekor tasarımı Medina Hoxha, kostüm tasarımı Edlira Qyshkaait… Oyunda Makedonya’dan gelen oyuncular Muzafer Etemi, Petrit Neziri, Arsim Fazlia, Blerim Ismani, Sabina Memishi, Arsim Kaleci, Ermal Çanga, Sokol Hajrullai, Berat Mahmuti, Shkumbin Zeqiri oynuyor.

Festival kapsamında altı atölye çalışması da yapıldı. Hepsi birbirinden verimli geçen çalışmaların ilki  ‘İlk Kuklam’ atölyesine ait… Lüleburgaz’dan festivale katılan ekibin atölye lideri Mesut Sarıoğlu… Atölye, 13 Mart günü saat 11.00-14.00 arasında yapıldı. Uçaneller Kuklaevi ekibi tarafından farklı organize edilen çalışmada özellikle Bursalı çocukların çok keyif aldıkları gözlendi. Bir başka atölye çalışması da, 15 Mart’ta İlhan Ateş yönetimindeki gerçekleştirilen ‘Çocuklarla Mask Yapımı’ydı. İlginç bir başlıkla Bursa tiyatro seyircisiyle buluşan bir başka atölye çalışması da ‘Başarısızlığın  Başarı  Olduğu Tek Meslek: Clown Olmak’ adlı etkinlikti. Atölyenin yürütücüsü olarak Hakan Yavaş’ı gördük. Bu renkli atölye çalışmasında herkesin kendine ait olan Clown’unu bulma yolculuğu hedeflenmiş. Hedefe de ulaşıldı sanırım… Clown oyunculuğunun olmazsa olmazlarından biri olarak kabul edilen hareket komiği ya da sakarlık üzerine uygulamalı alıştırmalar yapıldı. İlginç olduğu kadar eğlenceli olan atölye çalışması üç gün sürdü. ‘Buluntu Malzemelerden Kostüm Yapımı’ başlıklı atölye çalışması ise Ceren Karahan ve Özlem Karabay tarafından yürütüldü. İki gün süren çalışmada kostüm yaratma eksenindeki yaratıcı sürecin nasıl geliştiği üzerinde duruldu. Festivalin diğer iki atölyesi ise ışık üzerine… Oyun seyrederken ışığı gizli bir ana kahraman gibi görmüşümdür çoğu zaman… Bir oyun seyrettiğimde ışık beni ne zaman fazlasıyla büyülerse, bilirim ki o oyunun ışık tasarımcı olarak arkasında sağlam bir isim vardır. Bu isimlerden biri de Yakup Çartık’tır.  ‘Işığın Tekniği’ ve ‘Sahne Işığı Tekniği’ adlı iki atölye çalışması yapan Çartık, atölye konusu olarak; Sahne Işıklandırması, Doğal Işığın Fiziksel Tanımı, Sahne Işığının Tanımı Önemi, Sahne Işık Tarihi, Sahne Işık Enstrümanları, Sahne Işık Yardımcı Enstrümanları, Sahne Işık Efekt Enstrümanları, Sahne Işık Protokolleri, Sahne Işık Tasarımı Uygulama Yöntemleri, Sahne Tiplerine Göre Işık Tasarım Teknikleri ve Yaratıcı Kadro Işık Bağlantısı gibi başlıklar seçmiş. Yukarıdaki başlıklardan da anlaşılacağı üzere Yakup Çartık’ın atölyesi, atölyeden öte sanki akademik bir ders niteliğine idi. Çartık’ın alandaki ustalığı ve başarısı seyrettiğim pek çok oyunda kendini kanıtladığı gibi, atölyesinde de gösterdi.

Sanatın evrensel bir dil kullandığına ve birleştirici bir etki yarattığına her zaman inanmışımdır.  Festival kapsamında seyrettiğim yabancı oyunlar söz konusu bu düşüncemi daha da pekiştirdi. Sanatta barış var, umut var, paylaşmak var, güzellik var… Çünkü sanatta insan var! Bu bağlamda dördüncüsü düzenlenen Devlet Tiyatroları Bursa Uluslararası Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali’nde izlediğim ve kısaca tanıtmaya çalıştığım oyunlara baktığımda sadece tiyatro adına değil, hayat adına da şahane bir fotoğraf görüyorum. Savaşların, katliamların, düşmanlıkların yerini sanata bırakmak lazım… Bu noktada Bursa Devlet Tiyatrosu’nu insanlığı daha iyiye, daha güzele ulaşmak adına attığı bu adımda kutlamak isterim. Elini taşın altına koyup, Balkanlara dek uzanan emekleri var olsun… Oyun seçimlerinde ve dengelemesinde gösterdikleri titizlik alkışa değer bir başarı… Zamanlamayı her zaman olduğu gibi Tiyatro Haftasını denk getirerek şenlikle bütünleştirmeleri zekice bir karar… Özveri, istek ve profesyonellikle hazırlanan festivali beğenmemek, ondan faydalanmamak mümkün değil… Ezcümle, Ömer Naci Topçu adı altında Bursa DT çalışılanları sağ olsunlar, var olsunlar…

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Birgül Yeşiloğlu Güler

Yanıtla