Amelia Gentleman
Çeviren: Sezin Gündoğan
Brexit oylamasını takip eden günlerdeki gümbürtüde National Theatre’ın sanat yönetmeni Rufus Norris özellikle siyasi gelişmelerden tiksinmişti. “Oxbridge [Oxford ve Cambridge] devlet okulunun seçkinlerinin en fena yanıydı. Üç veya dört herif arasındaki yurt kavgasıymış gibi bir his uyandırdı” diyor.
Westminster’in öfkeli seslerinden yorulmuştu; Londra’dan uzaklaşmaya ve ülkede çatlaklara sebep olan bölünmenin köklerini anlamaya çalışmak için ayrıntılı bir dinleme projesine başlamaya karar verdi. National Theatre’ın metropol seçkinlerinin göbeğinde yer aldığının ve bunun da sorunun bir parçası olduğunun farkındaydı. Bu nedenle ülke genelinde 10 yazar ve yönetmenle bağlantı kurdu ve bu kişilerden insanlarla oylama hakkındaki görüşleri üzerine uzun söyleşiler yapmalarını ve kaydetmelerini istedi.
Provalar devam ederken bir öğle yemeği molasında Norris “metropolden, Londra’dan çıkan ve işlerin nasıl yürütülmesi gerektiğini söyleyen seslerin baskınlığı, kesinlikle kinin ve isyanın sebeplerinden biriydi” diyor. “Yapılması gerekenin buradan dışarı çıkmak ve dinlemek olduğunu düşündük. National Theatre olarak bu mekânın tartışmanın merkezi olmasını istiyorsak işe dinleyerek başlamamız uygun göründü.”
Öncelikle 100 kentten 1000 görüş toplamayı ve sözlü arşiv oluşturmayı düşündü. Sonra bu fikir Carol Ann Duffy’nin 70 uzun söyleşiden kesitlerle yazdığı My Country: A Work in Progress [Ülkem: Üretim Aşamasında Bir İş] oyununa evrildi. Bu çalışma 2016 yazının öfkesini ve şaşkınlığını yansıtmayı ve bu noktaya nasıl geldiğimizi biraz aydınlatmayı hedefliyor.
Norris’in gönderdiği “toplayıcılar” çobanlarla ve dağ çiftçileriyle, mağaza çalışanları ve vekil doktorlarla, çocuklar ve emeklilerle, balıkçılık sektöründe çalışanlarla, işsizlerle, hızla değişen bir ulusla uzlaşmaya çalışan vatandaşlarla görüştüler. Norris Noel süresince 80 saatlik görüşme kaydı dinledi ve yazıya aktardı. Aynı zamanda oyunu yazmaya ve provasını yapmaya çalışıyordu. Sahnelemesi zor bir oyun olacaktı. Kış manzarasına, kahverengi Thames nehrine bakan bir odada buluştuğumuzda Lemsip* içiyor, bolca hapşırıyor ve ara sıra kafasını elleri arasına alarak durup düşünüyor, kaygılandıracak kadar uzun süre sessiz kalıyordu.
Söyleşilerde ortaya çıkan öfkeyi özetlerken “bence modern siyaset ve bu siyasetin bencilliği, kariyer güdümlü doğası sert bir şekilde reddedildi, yaşanan düpedüz buydu” diyor. “Herkes çevresinin parçalanmasından, Ulusal Sağlık Hizmeti’nin bozulmasından (NHS), ülkedeki refah dengesizliğinden bezmişti. Yanlış bilgilendirmeye karşı gerçekten isyan ettiklerini, kendilerine söylenen her şeyin çok taraflı olduğunun farkında olduklarını anlıyorsunuz.”
Ses kayıtlarını dinlerken herkesin kendi düşüncesinin mutlak doğru olduğuna inanması ve insanların birbirini dinlemeye gönülsüz olmaları onu çok etkilemiş. Oyun Brexit’i araştırmanın yanı sıra bu empati kaybını da vurgulayacak. “Büyük kişilere (siyasetçi, kral, kraliçe veya uzman, kim olurlarsa olsunlar) inancımızı kaybettikten sonra neye inanıyoruz? Kendimize inanıyoruz. Şimdi kameraları yalnızca kendi fotoğrafımızı çekmek için kullanıyoruz, etrafımızdaki şeylerin değil. Aşırı bencillik çağında yaşadığımızı biliyoruz” diyor.
İzleyicilerin ahlaki üstünlüğü ele geçirme yönündeki eğilimleri üzerine düşünmelerini umuyor. “İzleyicilerin toplayıcıların yaşadığına benzer bir deneyimi yaşamalarını çok isterim. Geri döndükleri zaman, insanlarla konuştukça kendilerinin ne kadar yargılayıcı olduklarını ve kendi sırça köşklerinde yaşadıklarını fark ettiklerini söylediler.”
Norris dengeli bir tablo oluşturmaya dikkat ediyor, yönetmen yardımcısı her konuşmayı sayıp kalma veya çıkma yanlısı olmasına göre sınıflandırıyor. Tamamlanan metinde çıkma yanlısı sesler daha fazla (oyların %52’sinden fazlası çıkmaktan yana). İzlemeye geleceklerin çoğunluğunun kalma taraftarı olduğu da biliniyor. “Kalma yanlısı fikirlerimizi iyi bir şekilde dengeleyerek kaçınılmaz olarak algılanacak şeyi sağlama almak için inanılmaz bir çaba gösteriyoruz. Diğer tarafı daha çok zorluyoruz çünkü bunu görmeye geleceklerin çoğunluğunun kalma tarafına daha yakın olması muhtemel, bunu hissediyorsunuz, tiyatroların liberal görüşü aynen yansıttığı düşünülür.”
Oyunun amacı, ülkenin her tarafından gelen bu sesleri, kendi hayatı üzerine düşünerek, izleyiciyi şu veya bu yöne zorlamadan dinlemek. “İşin zorluğu kişisel politikamızı dışarıda bırakmakta; hedef başka insanlara ses vermek.”
Kalma yönünde oy kullanan Norris yine de referandumun yürütülme şekline, medyanın referandumu haber yapma şekline, yalanlara, propagandaya, ABD’de gelişen olaylara kızgınlık duyuyor. Daily Mail gazetesinin kullandığı muktedir nüfuzdan dolayı tedirgin. “Nasıl olur da seçilmemiş bir insan ülkeyi böyle yönetebilir? Paul Dacre?[*] Paul Dacre de kim ulan? Kim oluyor? Neden bu kadar çok etkisi var?” Durması gerekiyor, sakinleşmesi gerektiğini hatırlıyor ve gülüyor.
“Benim için üzücü olan bu referandumun, bu adalarda yapılan zekice düzenlenmiş başka bir referandumdan sonra gerçekleşmesiydi. O referandumda tüm argümanlar çok açık bir şekilde ortaya konmuştu ve herkes her iki tarafı da inceleme şansına sahip olduktan sonra oy kullanmıştı. O referandumla bu referandum arasındaki fark çok büyük. Sanki bizim referandum aptallar için düzenlenmiş gibiydi.”
Bu oyunda kendi sesi duyulmayacak, ama National Theatre’ın politik olaylara mutlaka dahil olması gerektiğini düşünüyor. “Amerika’daki o pis yalancıya” verilecek cevabın liberal seçkinler açısından “dişlerimizi keskinleştirmek” olduğunu söylüyor.
“Tiyatro ne ifade ediyor? Elbette eğlence, kışkırtma ve kim olduğumuzu anlamanın bir yolu olarak hikayenin tesirini ifade ediyor. Ama tiyatronun ülkede neler olduğuyla ilgili tartışmanın merkezinde yer alması giderek daha önemli hale geliyor” diyor.
Oyun Londra’da kısa bir süre gösterildikten sonra ülke çapında turneye çıkacak. Yerel tiyatrolarla yapılan bu iş birliği, Norris’in iki yıldır yönetmenliğini yürüttüğü tiyatroyu iyi bir ulusal kurum haline getirme mücadelesiyle örtüşüyor. “Ben göreve başlar başlamaz ortak prodüksiyonların sayısını artırdık. Geçen yıl 63 farklı tiyatroda yer aldık. Ama Brexit oylaması bu dengesizliği mutlaka irdelemek gerektiğini ortaya koydu. İzleyicilerimizi genişletmemiz gerekiyor; buraya gelen sanatçıları genişletmemiz gerekiyor, oynadığımız yerleri ve ülke genelindeki ilişkilerimizi mutlaka genişletmemiz gerekiyor” diyor. “Seyircinin yaş ortalamasını düşürüyoruz, siyahlar, Asyalılar, etnik azınlıklar ve cinsiyet dengesiyle ilgili hedeflerimiz var. Bunu yapmadan nasıl ülkeye hitap eden ve ülkeyi temsil eden bir sanat kurumu olabilirsiniz?”
70 kişiye ait sesler düzenlendi ve damıtıldı; ülkenin altı bölgesini temsilen altı oyuncu tarafından icra edilecek. Repliklerini orijinal görüşme kayıtlarından çalışıyorlar. Teatrallik eklemek adına Britanya karakteri söze karışacak. Bu karakter bölgeleri olan biten üstüne düşünmeye davet edecek. “Bu, seyirciye oldukça zor dinlenen yoğun sözlerin arasında kısa bir dinlenme imkânı sunuyor.” Nasıl işleyeceğini açıklamak çok zor çünkü metin mevcut değil. Oyun provalar esnasında yazılıyor ve ön gösterimler bu hafta başlıyor.
Duffy’ye göre “insanlar bir web sitesinde okudukları şeyleri aktarmaktansa kişisel deneyimlerini anlattıklarında” oluşan şey “insan müziği”dir. Norris de aynı fikirde; sohbetin en güçlü anlarının Northumbrialı bir dağ çiftçisiyle AB politikalarının koyunlarıyla ilişkileri üzerindeki etkisini konuşmak veya kitlesel göçmen akınını yaşamış Leicesterlı biriyle konuşmak olduğunu söylüyor.
Norris mizah anlarının olacağına dair söz veriyor. “İnsanlar bir şeyler hakkında konuşurken komiktir. Umarım eğlenceli olacak. Önemli bir konu, ama insanlar tiyatroya ders dinlemek veya sıkılmak için gitmiyor.”
Görüşmeleri yürüten yazarlar ve yönetmenler de anlatıların seyircide ilgi uyandıracağından emin. Derry Playhouse yönetmenlerinden Kieran Griffiths Kuzey İrlanda’da 10 görüşme yapmış ve “kamuoyundan gelen olgular gerçek ve ham” diyor. “Sözcükler yönlendirilmediğinde veya dikkat çekecek şekilde düzenlenmediğinde gerçeğe ulaşıyorsunuz: İnsanların korktuğu şeylere ve umduğu şeylere. Bu nedenle ilgi çekeceğini düşünüyorum.”
Bir politik tiyatro grubu olan Common Wealth’in eş sanat yönetmeni Rhiannon White da National Theatre Wales için çalışıyor; Londra’daki ve insanlarla görüşmeler yaptığı Merthyr Tydfil’deki “kutuplaşma” karşısında şaşkına dönmüş. “İzleyicinin çok çeşitli olmasını, yalnızca orta sınıf insanların gelip yoksul insanları yargılamamasını umuyorum” diyor. “Kimse birbirini dinlemiyor. İnsanların içeri girip dinlemesini istiyorum, yargılamaksızın, anlama isteğiyle.”
My Country: A Work in Progress 28 Şubat ile 22 Mart tarihleri arasında the Dorfman, Londra’da sahnelenecek. Sonra 28 Mart ile 1 Nisan arasında Glasgow’da Citizens Theatre’da sahnelenecek. Ardından 1 Temmuz’a kadar turnede olacak.
* Lemsip: Bir soğuk algınlığı ilacı
[*] Paul Dacre: İngiliz gazeteci; Daily Mail editörü. Referandum sürecince AB üyeliğinden ayrılma yönünde propaganda yapmıştı.