Nedim Buğral
Çağdaş Drama Derneği, 27. Uluslar arası Eğitimde Yaratıcı Drama Kongresini Bursa Temsilciliği’nin başarılı organizasyonu ile “Yaşayan Müze” ana teması ile gerçekleştirdi. Kongre kapsamında etkinlikler, atölyeler; Bursa Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Bursa Kent Müzesi, Merinos Tekstil Sanayi Müzesi, Bursa Göç Tarihi Müzesi, Hünkar Köşkü Müzesi, Mahkeme Hamamı, Karagöz Müzesi, Umurbey İpek Üretim ve Tasarım merkezi ile Atatürk Kongre ve Kültür merkezinde gerçekleşti.
Ben bu kongrede katıldığım atölye ve izlediğim bildiri sunumlarında edindiğim izlenimleri paylaşmak istiyorum.
1.Katıldığım atölye, İngiltere’den kongreye katılan Jenny Staff ve Vicky Cave liderliğinde, “5 Yaş ve Altı Çocuklar ve Ailelerle Müzelerde Yaratıcı Oyun Çalışmaları” isimli atölyeydi. Atölye Merinos Tekstil ve Sanayi Müzesi’nde dört gün, üçer saatlik oturumlar halinde toplam 12 saatlik bir uygulama olarak gerçekleşti.
Atölye içeriği, atölye liderleri tarafından aşağıdaki şekilde tanımlanmıştı.
“Hands –on, dokun-yap tekniklerini kullanarak müzelerde yaratıcı ve keşfe dayalı çalışmalar kapsamında faydalanmanın yollarını aramaya ve 5 yaş ve altı çocuklarla aileleri için müzede eğitimi merak ve keşfe dayalı bir süreç haline getirmenin yollarını aramaya odaklanan bir atölye gerçekleştirilecek. Bu atölyede katılımcıların oyunun farklı biçimlerini kullanacaklar, rol yapma ve hikaye yazma gibi etkinliklerle müze koleksiyonunu tanıtma biçimlerini deneyimlemeleri hedeflenmektedir. Gündelik materyal ve kukla gibi yaratıcı oyun ve sunum araçları kullanarak müzeleri canlı ve yaşayan kurumlar olarak sunmak amaçlanacaktır.
Katılımcılar ve atölye yürütücüler işbirliği içinde ve çevresinde mevcut materyali etkili biçimde kullanarak izleyiciyle ilişki ve bağ kurmanın yollarını gözleyecek ve deneyecekler. Müzeler için güçlü ve zayıf noktaları birlikte belirleyecek ve yaratıcı çözüm yollarını birlikte keşfedecekler. İzleyiciyle iletişim kurmanın yaratıcı ve çağdaş yöntem ve tekniklerinin müzede nasıl kullanılacağına ilişkin örnekler atölyeyi zenginleştirecektir. “ Bu bölüm bursadramakongresi.com adresinden alınmıştır.
Yukarıda bahsi geçen hedefler çok akılcı bir biçimde uygulandı. Tüm katılımcılar birer aile kurarak müzenin dışından başlayarak ailelerin ihtiyaçlarını belirledi. Olanaklar tartışıldı. Müzenin, çocuk için nasıl ilgi çekici hale getirilebilir sorusunun yanıtı, birbirini tamamlayan çalışmalarla arandı. Bu çalışmaları gerçekleştirirke drama camiası olarak özeleştiri yapmamız gereken bazı hususları fark ettim.
Bu atölyeye katılımcıların neredeyse tamamı en az beş aşama eğitim almış lider ya da lider adaylarıydı. Ve tüm üretimler drama eğitimlerinde aldıkları, daha önceden gördükleri ve bildikleri müze uygulamaları ile sınırlı gibiydi. Söz konusu atölye odağı aile – beş yaş ve altı çocuklar olmasına rağmen grup sürekli doğaçlamalı, soyut işlere yöneldi. Halbuki dokun-yap diye amacının anlatılmaya başlandığı bir atölyeye katıldık. Hatta bu hedef grup için müzede süreçsel drama yapmayı önerenler dahi oldu.
Tüm atölye çalışmasının sonunda izlediğimiz slaytlarda gördük ki, müzede çadırlar kurup içinde su, kum farklı nesnelerle bambaşka olanaklar sunuyorlar çocuklara. Atölye eğitmenleri için hedef müzeyi çocuk için keyifli deneyimler yaşayacağı yer olarak kullanmak. Ailelerin aynı müzeyi defalarca oynamak için ziyaret etmesini sağlamak. Zaten çocuk bu oyun ortamında büyüdükçe müze eserleri ile bilişsel ilişkisi de kuvvetlenecektir. Biz ise öğretmeye çok sevdalıyız. Ve her oyunu, etkinliği mutlaka bir şey öğretmek için tasarlıyoruz!
Bildirilerde değerli bir konuşmacının da değindiği gibi Türkiye’de gerçekleşen bu tip müze çalışmaları fazlasıyla drama temelli yürüyor. Belki drama çalışanları gözlüklerini biraz daha geniş bir alana kaydırabilir.
Bir müzede drama yapmaktan başka çocuklar için neler yapabilirim sorusunu kendilerine yönelttiklerinde eminim pek çok şey yapabileceklerini de fark edeceklerdir.