Metin Boran
Tiyatro Pera 15. yılını geride bırakırken Amerikalı çağdaş oyun yazarı Christopher Durang’ın, Vanya, Sonya, Maşa ve Spike adlı oyununu seyirci ile buluşturmaya devam ediyor. Deneyimli yönetmen Yücel Erten’in özenli reji çalışması ile sahneye aktarılan oyunun çevirisi Nesrin Kazankaya’ya, metin çözümlenmesi ise Şafak Eruyar’a ait.
Christopher Durang (d.1949) tiyatroya oyunculukla başlamış, genç yaşında eleştirel yaklaşımla toplumsal konularda cesurca oyunlar kaleme almış, sonra televizyonda çalışmış, oyunculuk yapmış, oyunları Broadway ve Off Broadway’de oynanmış ve kısa zamanda seyircinin beğenisini kazanarak ülke çapında popüler olmuş bir yazar.
Yazarın Vanya, Sonya, Maşa ve Spike adlı oyununun kişileri tiyatro seyircisinin tanıdığı bir yazarın, Anton Çehov’un (1860-1904) farklı oyunlarından karakterlerinin (Vanya, Sonya, Maşa) bir araya getirilmesi ve bu kişilerin yanına dijital teknolojinin esir aldığı haylaz ve hayta Spike’ın iliştirilmesi ile kurgulanmış ilginç bir metin. Durang zekice kurguladığı oyunu ile Çehov’dan ödünç aldığı karakterler ve kendi yaratımı Spike ile hüzün ve komediyi bir arada kurgulayarak tarihsel olan ile güncel olanı bir arada sunarak eğlenceli bir oyuna imza atıyor. Bu kişilerin yanı sıra yine her ikisi de oyun karakteri olan Agamemnon’daki büyücü Kassandra ile Martı’daki temiz kalpli Nina’yı da oyuna dahil ederek şenliği çeşitlendiriyor.
Oyun yaşadığı hayatı başkasına hizmet için heba eden, umutsuz ve karamsar Sonya ile onun üvey kardeşi Vanya’nın göle bakan evlerinde yapacak işleri olmadığından birbirlerini hırpalamaları ve her şeyden şikayet eden bir ruh haliyle başlar… Sonrasında ise idealleri uğruna evi terk eden ve film yıldız olarak yaşadığı yere, yanında genç sevgilisiyle geri dönen Maşa, masrafları karşılayamadığını ve evi satmak niyetinde olduğunu söyler ve çatışma ve gerilim başlar…
Yönetmen Yücel Erten metne yaklaşırken başlangıçta kişilerin ruh hali ve düşünce dünyalarını merkeze alarak hüzünle karışık, umutsuz ve bezgin duygularından Çehov tadında bir aura yaratıyor… İlerleyen sahnelerde ise komik olanı da yorumuna katarak günümüze eleştirel bir yaklaşım getiriyor ve yer yer mizahın keskin dilini kullanarak sanal dünyaya ve onun değerler sistemine sitem ediyor ve aşağılıyor. Erten, yorumunda hem Çehov atmosferini gözetiyor hem de Durang’ın sanal dünyadan beslenen yapay kimliklerine ve onların duygusuz, ham ve çiğ hayat tarzlarını bir anlamda kıyaslayarak karşıtlıklardan oluşan hüzün ve komediyi aynı tabloda ortaya koyuyor.
Yücel Erten’in yorumunda, görsel anlatımın asli unsurunu oyunculuk ve hareket düzeni oluşturuyor, oyunculuğun yanı sıra Başak Özdoğan’ın özenle düşünülmüş ve detaylarla ortaya konulmuş, sade ve sahici dekor tasarımı da anlatımda önemli bir işlevi yerine getiriyor. Yanı sıra Zeynep Özden’in harekete ve durumlara odaklanan ışık yorumu da rejinin görsel bütünlüğüne önemli katkılar sunuyor.
Oyunda her bir karakterin toplumsal arka planı güçlü bireysel bir öyküsü var ve bu anlamda iyi düşünülmüş, karakteri anlamaya ve anlatmaya dayalı bütünlüklü bir oyunculuk gerekiyor. Tiyatro Pera’nın yapımında oyuncular rollerini abartısız, samimi ve sahici bir yorumla seyirci karşısına çıkarıyorlar. Her bir oyuncu yansıladığı karakterin ruh halini, duygu ve düşünce dünyasını, iç çatışmasını, kırılganlıklarını gerçeğe yatkın bir üslupla ortaya koyuyor ve ses ve tavırları ile oyunculuklarını zirveye taşıyarak seyircinin beğenisini kazanıyorlar. Karamsar ve umutsuz bir hayatın içinde adeta tecrit yaşayan Sonya’da izlediğimiz deneyimli oyuncu Tilbe Saran, oyunculuğu ile gerçekten göz dolduruyor ve izleyeni kendisine hayran bırakıyor. İçinde bulunduğu koşulların kendisini atıllaştırdığı gerçeğine inanarak verimsiz bir hayatın içinde debelenen Vanya’da izlediğimiz Şerif Erol ölçülü, özenli oyunculuğu ile Vanya’nın sıkıntılı ruh halini eksiksiz olarak sahneye taşıyor. İstediği hayatın şöhret basamaklarını çıkmakta zorlanan ve sahte bir hayatın içinde var olma mücadelesi veren, özünde mutsuz ama mutlu bir yaşamı varmış gibi yaşayan, sahte ilişkiler sarmalıyla kuşatılmış Maşa’da izlediğimiz Nesrin Kazankaya, Maşa’nın zor hayatını, iç dünyasını, burukluklarını sahici bir yorumla sahneye taşıyor. Dijital teknolojinin sanal olanaklarından beslenen ve kendine yapay bir dünya kuran, günümüz gençliğinin temsilen oyunda yer alan Spike’da izlediğimiz genç kuşak oyunculardan Doğan Akdoğan, içinde yaşadığı sahte hayatı, abartısız ve inandırıcı bir biçimde sahneye taşıyor. Hizmetçi ve büyücü Kassandra’da izlediğimiz Başak Meşe ölçülü hareketleri, sempatik tavırları ile göz dolduruyor. Saf ve iyi niyetli bir, öğrenmeye yatkın ruh hali ve gelişmemiş düşünce dünyası sempatik ve sevimli bir kişilik olan Nina’da izlediğimiz genç oyuncu Gamze İpek ise sahici ve samimi oyunculuğu ile önemli bir görevi yerine getiriyor.
Yücel Erten, Christopher Durang’ın oyununu sahneye taşırken, önemli bir tiyatro olayına imza atıyor. Oyunculuğu, dekoru, kostümü ve ışık tasarımı ile Tiyatro Pera’nın 15 yıllık geçmişinde yer alan diğer nitelikli yapımlara koşut bir tiyatro bilinci ve reji anlayışı ile toplumsal ve kültürel sorunları kendi üslubu ve diliyle ramp ışıklarına taşıyarak seyirciye ciddi bir komedi örneği sunuyor.