Özgenur Korlu
Sahnedeki silahın patlamasına alışığız. Çehov öğretisi. Nedensellik, hayatlarımızın temeli. Peki ya sahnede çiçek varsa, böyle güzel, süslenmiş püslenmiş bekleyen. O da patlar mı, silahın patlamasını müteakiben?
Patlar belki. Tiyatro bu, her şey olabilir. Mesela, topuklu ayakkabıları üzerinde hamile bir kadın Avrupa’dan Afrika’ya birkaç saniyede varabilir. Ama bu olduğunda arka sıradaki tonton, bıyıklı amca avazı çıktığınca “Saçmalık!” diye bağırmaz. Sahneyi basıp oyuncuları tartaklamaz. İkna eder sizi tiyatro, bazen olmazın oldurulabileceğine, bazen beklenenlerin gelmeyeceğine. İkna eder, derdi bu olmamasına rağmen.
Siyaset gibi derdi ikna etmek olan işler de var şu hayatta. Ama derdi ikna etmek olmasına rağmen, bir türlü ikna olamadığımız halleri de var bu işlerin. Tiyatro sahnesindekilerin aksine nereden çıktığına, ne diye söylendiğine, amacının ne olduğuna da bir türlü anlam veremiyoruz. Biz anlam veremesek de farklı renklerin siyasi aktörleri tarafından ısrarla tekrarlanıyor bu haller. Hangi haller? Mesela kötü siyasete tiyatro deme hali.
Tartışmada üste çıkmak için gerçekleri çarpıtacak halimiz yok. Kötü siyaset diye bir şey olduğu gibi kötü tiyatro da var. Sırf kötü metin-yönetmen-oyuncu şeytan üçgenine sıkışanlarla değil, “Emek Bizimdir” diyenlerin inadına oynamaya utanılması gereken sahnelerde tiyatro yapanlarla kötü tiyatro. Berbat tiyatro! Ama teşbih sanatının da bir edebi, bir adabı, dört tane de öğesi var: Benzeyen, kendine benzetilen benzetme yönü ve benzetme edatı. Kötü siyaseti, tiyatroya benzetirken hani bunun benzetme yönü?
Bir iktidar meselesi siyaset: Gücü, bu gücün nasıl elde edileceğini ve bu gücü nasıl kullanılacağına dayanan. Siyaset, bir tiyatro oyunun konusu olabilir. Benim gibi tiyatro üzerine ahkam kesenler, oyunları okumakta siyaset biliminden yararlanabilir. Ama söz konusu kötü tiyatro değilse, bir güce dayanmaya, sığınmaya ihtiyacı yoktur tiyatronun. Sanılanın aksine, hatta “oynayacak sahnelerin sınırlı olduğu bu şehirde, o sahneyi kullanmayı reddedemezdik” diyenlerin aksine, dört duvarlı sahnelere bile ihtiyacı yoktur tiyatronun. Oynamak isteyen için sokaklar bile tiyatronundur. Bir tek insansız olmaz tiyatro.
Çiçeğin patlayacağına emin olduğum üç insanlı tiyatro oyununda, iki adam bir kadını tanımlamanın telaşında. Tipik erkek klişesi. Bakın bu da tuhaf bir hal. Nasıl ki iktidarın seçmenlerine ihtiyacı varsa, “kutsal” erkeklik de kendini var edebilmek için kadına muhtaç. Daha doğrusu kadını tanımlamaya muhtaç. Adamların kötüsü böyle düşünüyor, bu tamam. İşin ilginç yanı iyi zannettiğiniz bazı adamlar da farklı değil: “Biz kadını nasıl düşünürsek öyle olur, Yosif!”
Kadın, Maria, çok güzel ve aslında erkeklerin bu tanımlama telaşının dışında sahnede bir kadın yok, henüz. Arada güzel bir müzik o, bir kitabın arkasındaki güzel bir yüz. Kadınları en sevdiğiniz yerde yani: Güzellikte. Bu durumu dert edinmeyip oyunu izlediğinizde, oyun kadın-erkek ilişkileri üzerine bir komedi. İki böcekli bir çiçekli. Mert Fırat çok komik, Volkan Yosunlu çok doğal. Öznur Serçeler de ne güzel flüt çalıyor öyle.
Değil. Tamam Mert Fırat, Volkan Yosunlu, Öznur Serçeler öyleler, harikalar. Ama iş iki böcek bir çiçekten ibaret değil. O çiçek patlar. Tüm o manipülasyonlar, oyunlar, bir kalıba sığdırmaya çalışmalar işe yaramaz bir noktadan sonra. Maria delirir. Sizin tek kurşunu kaldığını zannettiğiniz bir anda iki kişiyi birden vurabilir.
Bütün Çılgınlar Sever Beni, benim izlemekte çok geç kaldığım bir oyun oldu. Bunun izlememin sebebi ise internette oyun üzerine yazılanlardı: “Kadın-erkek ilişkileri üzerine ayy…” İçim sıkılmadan yazamıyorum ki cümleyi, gidip oyunu izleyeyim diye düşündüm en başta. Sonra Moda Sahnesi ve ahalisini tanıdığımda oyunun sırf bunun üzerine olamayacağına kanaat getirdim. O zamanda oyuna bir türlü bilet bulamadım.
Oyunun sonunda, arka sıradaki tonton, bıyıklı amca değil ama arka sıradaki ben sahneyi bastım. Maria’nın okuduğu kitabın ismine bakıp çıktım. Komedi kısmında haklıydı herkes, çok güldüm. Kadın-erkek ilişkileri kısmına ise takılmayın. Son zamanlarda güce dayanan bütün ilişkilerin kimyası böyle. Sizin de yolunuz düşerse bu oyunu izleyin. Hatta daha önce izlediyseniz de gidip bir daha izleyin. Bu sefer dikkat edin çiçeğe. Patlayacak.
Bütün Çılgınlar Sever Beni, 29 Ocak ve 5 Şubat’ta Moda Sahnesi’nde. 29 Ocak biletleri tükenmiş, 5 Şubat içinse elleri çabuk tutmak en iyisi.