Canan Yeniokatan
Toprağın altı, üzerinden daha adildir….
Tiyatral Sanatlar Akademisi ‘nden bir grup oyuncu bir araya gelmiş, emeğini ve yüreğini ortaya koyarak, Vladimir Barol’un kitabına sadık kalarak oyunu yazan Betül Odabaşı Türk ‘ün yazdığı eseri, Zafer Kayaokay yönetiminde sahnede canlandırmaya karar vermişler.
Şeytani bir zekanın planları mıdır yaşama aktarılan, yoksa bir delinin akıl almaz düşüncelerinin hayata yansıtılması mıdır? Delilik ile dahilik arasındaki ince kırmızı hatta sıkışıp kalan Hassan Sabah ın, güç, iktidar ve tek adam olma hırsına yenik düşmesine neden olacak, kendi sahte cennetini yaratmaya ve genç ve güçlü erkekleri kendi uğruna gönüllü olarak kurban etmeye dek uzanan ironik öyküsü….
Kitabında olduğu gibi, oyun da pek çok sorgulamalarla yüklü.
Hakikat nedir?
Var mıdır? Yok mudur?
İnsanın zaafları ve zayıflıklarının, kendi zaaf ve zayıflıklarından yola çıkarak farkına varmış olan Hassan Sabah, işine yarayabileceğin düşündüğü insanların zaaf ve zayıflıklarını besleyerek çocukluk arkadaşı dönemin veziri Nizamülmülk ‘ü ve sultan Melikşah’ı alt etme planları yapmaktadır.
Bunun için de sahte bir cennet yaratmakla yola koyulur.
Gücünün sınırlarını zorlama, disiplinli çalışmaya dayanabilme, nefsi zapt etme, ölümüne talim yapma, zayıflıklarına hakim olabilme sınavını geçebilen fedailer Hassan Sabah tarafından sonsuz cennetin anahtarı ile ödüllendirileceklerine bu dünyada inandırılmışlardır zaten….
Sırrı keşfeden herkes gücü elde edecektir. sır is Hassan Sabah’ın kafasının içindendir. Ya bu sırrı bir gün, birisi keşfedecek olursa?
Haşhaş hapları ve köle kızlar planının baş rol oyuncularıdır, Köle kızları cilveli kadınlar haline getirecek olan, yaşı geçkin Apama ise Hassan Sabah’ın ilk gözdelerinden olup, artık rafa kaldırılmış sadık bir cariyedir.
Apama’yı başarılı bir şekilde canlandıran Başak Özel ‘in kısa tiradında yer alan “Toprağın altı, üzerinden daha adildir. Keza toprağın altında, yaşlısı, genci, güzeli çirkini, güçlüsü zayıfı aynı muamaleyi görmektedir.” Cümlesi iyi oyunculukla bütünleştiği zaman etkisini akıllarda kalacak kadar büyüleyici gösterebilmiştir.
Başrolde Atilla Olgaç ‘ın yer aldığı zengin kadronun sahnedeki bütünlüğü ve uyumu oyuna uzun provalarla emek harcandığının gösterisiydi.
Nacizane düşüncem Atiila Olgaç rolü hakkını vererek oynadığı ve iyi bir oyuncu olduğu için baş role seçilmiş olmasına rağmen, tip olarak Hassan Sabbah’ı bir dönem evinde misafir eden kişiyi oynayan Alper Atak’ın, tarih kitaplarında tasvir edilen Hassan Sabah’a daha çok benzediği dikkatimi çekti.
Derya İnci’nin tasarladığı, Meryem Acar’ın ürettiği kostümler devrin konseptini yansıttığı gibi, savaşçıların kullandığı kalkanların üzerindeki kılıç darbe izleri yüzünden göçmüş ve yamulmuş olmaları, küçük bir detay olmasına rağmen, gerçekiliğin sahneye taşınması açısından iyi yakalanmış bir enstanteneydi.
Sertel Çetiner’in tasarladığı sahne, kale duvarında belli belirsiz yer alan pars silueti ile yine iyi tasarlanmış bir detaya imza atıyordu.
Yüksel Aymaz’ın oyuna eşlik eden ışık dansları, Hassan Sabah’ın rüyasından uyanıp kendi gerçekliği ve korkuları ile yüz yüze geldiği sahnede tüm sahnenin aydınlatılması, ışığın gerçekleri tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdiğinin detayı idi yine….
Dün akşam Eyüp Kültür Merkezinde izlediğim oyun, daha iyi sahneleri ve daha bilinçli bir seyirciyi hak ediyor.
Ülkemde Tiyatro Sanatı’nın hak ettiği yeri bulması dileğiyle……