İhsan Ata
Thomas Jonigk’in yazıp Sibel Arslan Yeşilay’ın çevirdiği Torun İstiyorum, Kemal Aydoğan’ın rejisiyle Moda Sahnesinin yeni sezon oyunu olarak sahnelenmeye başladı. Bengi Günay’ın sahneyi tasarladığı oyunun koreografında Yeşim Coşkun, ışık tasarımında İrfan Vanlı yer alıyor. Eşcinsellik, muhafazakarlık ve aile kavramları üzerine oldukça sert bir dili olan oyunda Nazan Kesal, Münircan Cindoruk, Caner Cindoruk, Aslı Samat, Hülya Gülşen, Bülent Çolak ve Ahsen Özercan oynuyor.
Toplumsal baskının yarattığı dehşeti burjuva bir aile üzerinden işleyen oyun, oldukça iğneleyici bir dile sahip. Moda sahnesinin sahne çözümlemesi ve metin aktarımı konusundaki yenilikçi bakışı bana kalırsa tür anlamında önceki oyunların bir tık ötesinde.
Thomas Jonigk’in oyunu bilinçli olarak bir tepki koyuyor ortaya. İlk bakışta bir bulvar komedisi gibi görünen oyun, toplum baskısını en çok hisseden eşcinsel kavramı üzerinden devlet, aile, cinsiyetçilik, din, ataerkil gibi durumlarla ilgileniyor. Annenin torun istemesi karşısında oğlunun eşcinsel olduğunu açıklaması ve gelişen olaylar zincirinde halkayı oluşturan her neden ustalıkla bir bir işleniyor oyunda. Eşcinsellikayıpmış algısı, toplumun baskısı, dinin bakışı, devletin yaklaşımı ve ailenin tutumu gibi tüm katmanlar yer bulmuş oyunda.
Kemal Aydoğan, oldukça sert olan bu metni sahneye koyarken yine aynı sertlikle anlatım yolunu tercih etmiş haklı olarak. Karakterler arasındaki ilişki özellikle abi kardeş sahnesi ve Lager ile Norma arasındaki yakınlaşmalar önceki izlediğimiz oyunlara göre oldukça cesur. Yalnız metin ve biçim açısından (dili ve anlatımı) zorlayan oyun gerek uzunluğu gerekse yoğun temposuyla bir süre sonra kendini tekrarlıyormuş algısı yarattı bende. Grotesk türünün kendi içinde kaos barındırması oyunculara geniş alan yaratması gerekirken eylem açısından kısır bir döngüye, beklendik tepkiler verilmesine neden oldu. Diğer taraftan oyunun doruk noktasında suflözün devreye girerek oyunu kesmesinin oyuna hizmet etmediğini ve bütünselliği baltaladığı kanısındayım.
Ayrıca Kemal Aydoğan’ın müthiş bir kast oluşturduğunu söyleyeyim. Çok ama çok doğru bir rol dağılımı olmuş. Özellikle Nazan Kesal’ın bitmek bilmeyen enerjisi karşısında ne desem azdır. Şahane bir performans koyuyor ortaya. Münir Cindoruk’un sahne hakimiyeti, rahatlığı,abisi ve diğer karakterlerle kurduğu ilişki ise inanılmaz. Caner Cindoruk’un ele avuca sığmayan karakteri başta eğlenceli gibi gelse de bir süre sonra kendini tekrarladığını düşündürttü sadece. Bülent Çolak’ın rahip tiplemesini oyunun dinamiğine büyük ölçüde katkı sunmasına rağmen alışıldık ve karikatürize buldum ne yazık ki. Güzeller güzeli Aslı Samat’ın bilinçli olarak ikinci planda kalmasını ön plana çıktığı sahnelerde ise hakkını verdiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ve elbette Hülya Gülşen’in katkıları.
İrfan Varlı’nın ışık tasarımı oyunun merkezinde dururken Bengi Günay’ın oyunda kullanılan objeler dışında tüm dekor malzemelerini çizimle gösterme fikrine bayıldım. Oyuncular için geniş hareket alanı sağlayan bu yaklaşıma Yeşim Coşkun’un koreografisi büyük ölçüde omuz veriyor.
Sonuç olarak, Torun İstiyorum seyir zevki yüksek, adrenalin dolu müthiş bir komedi. Eşcinsellik başlığı altında din, devlet, aile ve toplum baskılarını en çok hissettiğimiz böylesi bir dönemde bu konular üzerine cesurca eğilen metin seçimiyle yine farkındalık yaratıyor Moda Sahnesi… Dilimize kazandıran Sibel Arslan Yeşilay ve seyirciyle buluşmasını sağlayan Moda Sahnesi ailesi her türlü övgünün üstündedir.
Not: Oyunu 26 Ocak Perşembe ve 27 Ocak Cuma günü 20.30’da Moda Sahnesinde izleyebilirsiniz.