Serkan Fırtına
Tiyatro yayıncılığına yeni bir soluk getiren Dramatik Yayınları, son olarak Nazif Uslu’nun kaleminden çıkan, “Hakikat Erleri Börklüce Mustafa” adlı oyunu okuyucularla ve tiyatroseverlerle buluşturdu. Nazif Uslu, Börklüce ve yoldaşlarını tiyatro oyununda buluşturmuş. Kitabın girişinde Tamer Levent’in Uslu’yu anlatan kısa ve vurucu bir yazısı karşılıyor okurları. Tamer Levent, Uslu’nun Türk tiyatrosundaki yeri konusunda güzel bir değerbilirlik örneği sergileyerek, ülkeyi baştan sona dolaşan, nerede bir “gerçek tiyatro” varsa her zaman orada olan bir emekçiyi anlatıyor. Nazif Uslu’yu tanıyanlar bilir; çıkmasına önderlik ettiği Tiyatro Gazetesi, Dramatik Dergisi ve başkanlığını sürdürdüğü Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği ile bu alanın yorulmak bilmeyen emekçilerinden birisidir. Genel sanat yönetmenliğini sürdürdüğü Mask-Kara Tiyatrosu ve Su Gösteri Sanatları Sahnesi ile birçok sanatçıya destek olan Uslu, özellikle gençlerin ve çoğunlukla Anadolu’daki tiyatrocuların sevilen ve saygı duyulan abisi olarak bilinmektedir.
Kitapta Halit Karaata’nın oyunun geçtiği tarihsel dönemi analiz eden bir giriş yazısı bulunuyor. Özellikle konuya hakim olmayan okuyucular için -önemli bir bilgilendirici yazı olarak- çok işlevsel olduğunu düşünüyorum.
Dramatik sanatlarda, tarihsel konuların oyunlaştırılması konusu ülkemizde biraz problemli bir alan olarak bilinmektedir. Çünkü bu alanda resmi tarih dışına çıkan eserlere çok fazla rastlanmaz. Aslında Anadolu tarihinin ne kadar zengin bir konu kaynağı olduğu düşünüldüğünde, sinema ve tiyatro sanatında hala istenilen seviyede işlerin ortaya çıktığı söylenemez. Popüler kültür için yapılan işleri ayrı tutarsak, bence bu alanda şimdiye kadar yazılan çalışmaların içerisinde en iyilerinden birisi ile karşı karşıyayız. Anadolu’nun eşitlik ve özgürlük mücadelesi tarihinde en önemli kilometre taşlarından birisi olan Börklüce ve yoldaşlarının başlattığı direnişi konu alan “Hakikat Erleri Börklüce Mustafa” özellikle kullanılan dilin başarısı ile göze çarpıyor. Akıcı bir diyalog düzeni olan oyunda, karakter yapılandırmasına uygun olan bir dil-tavır ilişkisi göze çarpıyor. Aksiyonu ileriye taşıyan söz, seyirciye-okuyucuya açımlayıcı, anlaşılır ve net bir şekilde ulaşıyor. Sözcükler dolambaçsız bir şekilde alılmayıcısı ile buluşuyor. Aksiyonu yavaşlatan, kendi kendine konuşma ve uzun tiratlara yer vermiyor. Uslu, zaman zaman gerektiği yerde şiirsel bir anlatımda kullanıyor. Bu durum konunun, olayların ve karakterlerin psikolojik yönelişlerinin gidişatında önemli roller üstlendiği için işlevsel bir şekilde yansıtılıyor.
Oyunda dilin bu derece işlevsel ve etkili kullanılmasına, harekette eklendiğinde olay dizisi içerisinde dramaturgik olarak başarıyla bütünleşen bir yapı ortaya çıkıyor. Börklüce ve halkın yeni kurdukları düzen ve karşıtları arasındaki ilişki, merak öğesinin başarılı kullanımıyla oyun boyunca diri tutuluyor. Serim (bilgilendirme) oyunun geneline yayılarak tek düzelikten sıyrılıyor. Börklüce’nin ve yoldaşlarının, o dönemki toplum yapısının tüm dinamiklerini dramatik bir nedensellik içinde gözlemleme fırsatımız doğuyor. Olayların gelişiminde hiçbir boşluk, eksiklik veya fazlalık bulunmuyor. Her sahneyi ayrı ayrı ele aldığımızda bir tanesinin bile gereksiz yere kurgulanmadığını ve hepsinin organik bir şekilde birbirleriyle ilişkisi olduğunu görüyoruz.
Oyun, belirli bir tarihsel kesiti konusunun merkezine almasına rağmen, gerek ele adlığı düşünsel toplumsal boyutun derinliği, gerekse “evrensel ve tarihsel öz”ün belirleyici kullanımı açısından zamansız bir boyutta geçiyor hissi uyandırıyor. Geçmişin ve şimdinin aynı sorun temelinde buluşabileceğini gösteriyor. Sosyolojik açıdan Anadolu halklarının zihniyet dünyası üzerinden bir okumaya gidildiğinde egemenlerle-halklar arasındaki tarihsel kopuş ve uzlaşı noktalarının, hangi nedensellikler çerçevesinde geliştiğini gösteriyor.
Toplumculuğun, ezilmişliğin sona ermesinin, eşitliğin mayasının bireyler üzerindeki etkisi ve değişimi 7. Sahnede Alazca Şahin’in kadınına söylediği şu sözlerinde anlam buluyor: “Görmekteyiz kadınım. Ellerimizin altında nice bir gelişmenin mayası kabarmakta, görmekteyiz. Ben, bunca yaşamım boyu, harmanların dağlarla yarıştığını görmedim. Babam da görmedi; adım gibi bilmekteyim, dedem de…Bir düşün…Bunca ürün, salt bizim…”
Börklüce’nin başlattığı isyanın sonucu olarak, kurduğu düzenin anlamını ortaya çıkaran en güzel bölüm ise, 14. Sahne de Kilci Ahisi’nin şu sözlerinde saklı: “Bizim düzenimizde tek iş yoktur. İşler bölünmüştür, her karındaş, bu bölümler içinde yer değiştirerek çalışır. Böylelikle hem zanaatı öğrenmiş olur hem de sıkılmaz bir işin tekdüzeliğinden.” Halkla buluşması zor olan ideolojik tanımlamaların anlaşılmazlığına karşın, halkın kendi eşitlik düzenini böylesine etkileyici tanımlaması, oyunun en önemli ayırt edici özelliklerinden birisini oluşturuyor.
Yaratılan yeni düzenin sadece ekonomik temelli bir toplum düzeni olmayıp, dinsel ayrılıklarında ortadan kaldırılmasına çabalaması, çok önemli bir toplumsal birlikteliğin oluştuğunu gösteriyor. 2.Perde 7.Sahne de, Genç Köylü’nün ağzından çıkan şu sözlere bakın: “Din ayrılığını çoktan ortadan kaldırmışsınız. Köylülere anlattığımda kim bilir nasıl şaşıracaklar. Papaza bir selam söyledim. Atlanıp benimle bile yola düştü.” Halkların din ve etnik temeller gibi nedenlerle birbirlerinden ayrılmasının acımasızca sürdüğü günümüz dünyasında Börklüce Mustafa ve yoldaşlarının çığlığının tüm insanlığı kuşatması gerekiyor. Diyalektik açıdan bakıldığında tarihin önemli kırılma noktalarından birisi olan Anadolu halklarının bu birliktelik örneği, üçüncü dünya savaşının yaşandığı günümüz barbarlığına karşı bir aydınlanma umudu taşıyor. Sürekli umutsuzluğun pompalandığı kapitalist-emperyalist sömürgeci batıya karşı, doğunun kendi tarihsel geçmişinden gelen engin isyan ve insancıl geleneğine bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu aşikâr.
Oyunun dikkat çeken bir özelliği de tarihsel bir dramı ele alırken, komediden de yararlanması. Trajik olan ile komik olanın iç içe geçtiği, Hakikat Erleri’nin yarattığı düzeni kabullenmeyen, sürekli hurafelerden medet uman yönetici ve yalakaların yansıtıldığı sahnelerde komedi doruk noktasına ulaşıyor. Tiyatronun hangi konuyu işlerse işlesin, eğlence unsurundan uzaklaşmaması gerektiği gerçeğini başarıyla işleyen bir yapıtla karşı karşıyayız.
Okurken bu kadar heyecan yaşatan bir metnin, sahnede seyirci ile bütünleştiğinde çok daha büyük bir etki bırakacağına eminim. Tarihsel sürecin imbiğinden geçerek, geleceğe uzanan bir Anadolu hikâyesini okumak isteyenler ve böylesine ilginç bir konuyu sahnelemek isteyen tiyatro uygulayıcılarının kesinlikle göz ardı etmemesi gereken bir çalışma.
Nazif Uslu, Hakikat Erleri Börklüce Mustafa, Dramatik Yayınları, 2016, 128 s.