Tiyatro Keyfi’nin yaratıcılarından ve ‘Camille-Taşın Kalbi’ oyununun yönetmeni Kemal Başar: Sanat tavırsız yapılmaz. Muhalif olmazsanız insana dair hiçbir şey yapamazsınız.
Sadece Türkiye’de ilk kez sergilenecek metinleri sahneye taşıyan Tiyatro Keyfi, nefes kesici yeni oyunu ‘Camille-Taşın Kalbi’ dünya prömiyerini geçen ay gerçekleştirdi. Trajediyle biten yaşamıyla bir döneme damgasını vuran Camille Claudel, yaşadığı yüzyıla ağır gelen kadın sanatçı kimliği ve dönemin önemli ismi, heykeltıraş Rodin ile çalkantılı özel ilişkisi nedeniyle iz bırakan bir sanatçı oldu. ‘Camille-Taşın Kalbi’ oyununun yönetmeni Kemal Başar ve oyuncuları Begüm Topçu Turay, Kubilay Tunçer ve Serap Yılmaz ile Tiyatro Keyfi’ni ve oyunu konuştuk.
» Tiyatro Keyfi’nin repertuvarından başlamak istiyorum. Oyunlar Türkiye’de daha önce hiç oynanmamış oyunları tercih ediyorsunuz…
Kemal Başar: Bizim repertuvarımızın hemen hemen tüm oyunları benim belirlediğim yazdırdığım oyunlardan oluşuyor. Biz hep dünya prömiyerleri ya da Türkiye prömiyerleri yapıyoruz. Bizim prensibimiz ülkeden ilk kez sergilenen eser olacak ve kesinlikle minimalist bir üslupla sahneye konulmuş olacak. Bu arada biz, tiyatro çok pahalıya yapılan bir iş olduğundan dolayı, eleştirmene ve juri üyesine davetiye vermiyoruz. Sadece gazetecilere ve ailelerimize davetiye ayırıyoruz.
» Tiyatroya tiyatroyu sevenler zarar veriyor demiştiniz daha önce. Bunu biraz açar mısınız?
K.B.: Bakkala gidip bir tane ekmek alabilir misin bedava? Doktora ücretsiz mi muayene oluyorsun? Benim mesleğim çok ciddi bir meslek. Beleşçilik yok. Kabul etmiyorum. Siz eğer yaptığınız mesleğe saygılı olmazsanız, erdemli durmazsanız önce siz sonra aileniz ve sonunda da toplum zarar görür. Bugün toplumdaki erozyonun asıl sebebi erdem kelimesinin unutulmuş olması. Bu ülkede bu dünyada yaşıyorum ve dünyadaki problemleri görüyorum. Elbette bir siyasi pencereden bakıyorum. Sanat tavırsız yapılmaz. Mualif olmazsanız insana dair hiçbir şey yapamazsınız. Bu görüşlerle de Tiyatro Keyfi’ni yönetiyorum. Bizim yalan dolan ödüle ihtiyacımız yok. Ben eşitliğe inanıyorum. Herkes gelir benim tiyatromda sırasını bekler. Kimseye kırmızı halı sermeyiz. Bu sadece bir ilke.
» Kadınlar için simgeleşmiş bir isim olan Camille Claudel’in hayatını sahneye taşıdınız.
K.B.: 20’ye yakın kadın meseleleriyle ilgili oyun yaptım. Türkiye’ye değil dünyaya bakın. Dünyayı kadınlar yönetse bunca savaş olmazdı. Damacanadan, elektrik süpürgesinden tahrik olan, seksi hayatının merkezine oturtan sadece Türkiye değil, dünyada da bu böyle. Eşit olduğu zaman toplumlar çok daha ileri gideriz. Atatürk’ün büyüklüğü burdadır. Hemen kadınları sokmuştur toplum hayatına. Bu hayatta kadınlar bu kadar zulüm görürken benim de 20’ye yakın rejim kadın problemleri üstünedir. Camille Claudel de kadın haklarının simgesi. Nasıl bir Camille yapmalıyım diye 4-5 sene düşündükten Kosta Kortidis’e nasıl bir ‘Camille’ istediğimi söyleyip ona metni ısmarladım. Şahane bir süreç geçirdik. Shakespeare’i anlamaya çalışıyorum. Çünkü o bir deha, bir peygamber gibi biz tiyatrocular için. Hamlet ile Camille’in varoluş problemi aynı olduğu için onların varoluşlarını bir araya getirip sonra da en değerli oyuncularla buluşturdum. Bu oyunda hiç şov görmeyeceksiniz ama ertesi gün Camille’i düşüneceğinizi garanti ederim.
» Camille’in yaşadıkları kadınlara uygunan şimdiki baskılarla aynı. Bu yüzden de oyun kadın hakları açısında da önemli bir oyuna dönüşüyor.
Begüm Topçu (Camille): Üstümde çok büyük bir sorumluluk var. Böyle yaşamış bir kadına, böyle değerli bir karaktere can vermek çok büyük bir sorumluluk benim için. Onu doğru ifade edebilmek çok önemli. Ben empati kuruyorum ve sanki onun söyleyemediği şeyleri bugün ben söylüyormuşum gibi hissediyorum. Bu bir varoluş hikâyesi çünkü. Onun ulaştırmak istediği şeyleri sanki ben sebep oluyormuşum gibi. Biraz daha duygusal olarak bakıyorum belki de. Bu oyuna çalışmak çok keyifliydi. Çok boyutları var karakterin. Son 30 yılını akıl hastanesinde geçirmiş olması çok üzücü. Çok tutkulu bir ilişkisi var Rodin’le. Bir şekilde topluma da ailesine karşı da, bir şekilde kadın olarak, tutunmaya, ben burdayım demeye çalışmış. Karşılığında da her zaman cezalandırılmış. Oyunda geçen bir diyalogda; ‘Bundan yüz yıl sonra dünyanın herhangi bir ülkesinde bu hikâyeyi hatırlayanlar, neyse ki geçti gitti o muazzam çirkeflik mi diyecek? Öyle mi olacak?’
Serap Yılmaz: Camille aslında yaşının gençliğiyle, dehalıkla delilik arasındaki bıçak sırtı çizgide gidip gelen bir kadın. Burdaki en büyük günümüze en yakın şey, başarılı bir kadının toplum baskısı yüzünden çok daha ileriye gidebilecekken o bahsettiğim dehalıkla delilik arasındaki bazı açmazları çok fazla görüyor olmamızdan kaynaklı çok fazla bastırılmış bir kimlik. Günümüzde de çok başarılı kadınlara farklı yollardan kendilerini ifade edebilecek kadınlara genelde biçtiğimiz rol bu. Bastırılmış bir kimlik. Günümüzde hâlâ bunu yaşıyoruz. Camille’in o zaman ki en büyük problemi de öyle bir devirde yaşıyor olması. Bu devirde yaşıyor olsaydı da mutlaka başına başka şeyler gelecekti. Oyunda 3 farklı rolü oynuyorum ve bu güzel bir fırsat. Bunlardan birisi Camille’in 30 yılını geçirdiği akıl hastanesindeki bakıcı rahibe. Diğeri, Rodin’in ilk sevgilisi, ölmeden önce evlendiği iki çocuğunun da annesi Rose Beuret. Camille’in en büyük paranoyalarından biri. Üçüncüsü ise 30 yılını hastanede geçirmesine sebep olan kişi yani annesi.
» Rodin, Camille’in yaşadığı paranoyaların ana kahramanlarından. Tutkulu aşkı olarak Rodin’i siz oynuyorsunuz.
Kubilay Tunçer: İyi oyun yargıda bulunmaz iyi tiyatro durumu gösterir. Rodin ne kadar mesuldür Camille Claudel’in acı çekmesinden o da başka bir hikâye tabii. Ben tabii ki kadınların yaratıcılığının önüne engel çekilmesine karşıyım. Camille’in hayatında biraz garip şeyler de vardır yani Camille Claudel, Rodin’den ayrıldıktan sonra 10 küsur yıl kendi çalışmalarını sürdürdü. Dolayısıyla çok boyutlu bir oyun bu. Rodin de Camille Claudel’i anlamak için önemli bir enstrüman olarak bulunuyor oyunda.
» Oyun nerelerde sahnelenecek?
K. B.: İstanbul’da 3 sahnemiz, 6 eserimiz var. Borusan Oto Dolmabahçe Sahne’de varız. Borusan Oto Sahnenin bize verdiği destek sayesinde çok büyüdük. Borusan Sahne dışında, Garaj İstanbul ve Kadıköy’de Ustaların Sahnesi’ni yaratıyoruz şu anda. Tiyatro Keyfi Ankara’yı açtık. Bursa, Samsun ve İzmir de olacak. Türkiye’ye yayılma planımız var. Frankfurt’taki sahnemiz hazır. Frankfurt’ta da Türkçe ve Almanca oyun yapacağız. Önümüzdeki yılı bulur ama her şey hazır diyebilirim.