[Şâmil Yılmaz’ın Ankara Sanat Tiyatrosu’nun yeni oyunu “Ödenmeyecek, Ödemiyoruz” için yazdığı ve Halkbank Kültürsanat’ta yayınlanan değerlendirmelerini paylaşıyoruz.]
“Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” İtalya’nın varoşlarında geçiyor. İki işçi ailesinin, hem kendi sınıflarıyla hem de toplumsal adaletsizlikle imtihanına; daha doğrusu özel bir toplumsal kriz anının sonrasında gelen bilinçlenmeye tanık oluyoruz. Geleneksel İtalyan halk komedisinin gözde temalarından biri olan “açlık” yine baş rolde. Yine bolca yanlış anlaşılma, durum ve beden komiği, söz oyunlarıyla renklendirilmiş dinamik ve keskin zekâlı bir dünyanın içindeyiz. Kısacası Dario Fo, daha ne olsun…
Bu yılın 13 Ekim’nde kaybettiğimiz ünlü İtalyan tiyatro yazarı Dario Fo, muhtemelen metinleri dünyada en ilgi gören oyun yazarlarından biri. 1997 yılında kariyerine bir de Nobel eklemiş olan yazar, ömrü boyunca küçük insanların, ezilenlerin ve iktidar karşısında dik durmaya çalışanların hikâyelerini anlatmış. Çoğu politik oyun yazarının aksine her türlü romantik vizyona mesafeli duran, gerçekliği hayallerle değil, kendine özgü bir komedinin net eleştirelliğiyle harmanlamış bir yazar var karşımızda. Bir de üstüne, geleneksel halk tiyatrosuyla çağdaş politik tiyatroyu birleştiren özel bir biçim oluşturduğunu ekleyelim. Kısacası; tiyatroyu kendi politik gündemi için işlevlendirmiş, fakat bunu yaparken tiyatroyu kendi içinde dönüştürerek teatral bir dil kurmuş, kurabilmiş olan nadir isimlerden biri Dario Fo. Biz genel olarak siyaset yaparken tiyatroyu ıskalayanlara alışık olduğumuz için –ya da tam tersine- çölde vaha gibi bir tiyatro insanıyla karşı karşıyayız yani.
Ankara Sanat Tiyatrosu, muhtemelen biraz da yazarı bu yıl kaybettiğimiz için sezonun lokomotif oyunu olarak Fo’nun “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” metnini seçmiş. AST’ın Dario Fo’yla ilişkisi güçlüdür; “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” da dâhil daha önceki yıllarda yazarın oyunlarını sahnelemişlerdi. AST’ın da aşağı yukarı Dario Fo’yla benzer bir vizyonu paylaştığı düşünülürse, bu eşleşme tesadüften fazlasına işaret ediyor kuşkusuz. Haliyle, tam da öldüğü yılın sezonuna yazarın bir oyunuyla girmeleri kadar normal bir şey olamazdı…
Oyun, İtalya’nın varoşlarında geçiyor. İki işçi ailesinin, hem kendi sınıflarıyla hem de toplumsal adaletsizlikle imtihanına; daha doğrusu özel bir toplumsal kriz anının sonrasında gelen bilinçlenmeye tanık oluyoruz. Fo’nun birçok oyununda olduğu gibi, burada da kadınlar yine erkeklerden çok daha kıvrak zekâlı, pratik ve güçlü görünüyorlar. Mahallelerindeki süpermarket fiyatları artırınca tüm mahalleli, oyunun ana karakterlerinden ikisi olan kadınlar da dahil, eski fiyatlardan alışveriş yapmaya karar verip marketteki ürünlere el koyuyorlar. Buradan sonrasında ise kadınlar ve kocaları, kocalar ve mahalleyi basan polisler arasında gelişen şenlikli olaylara tanık oluyoruz. Geleneksel İtalyan halk komedisinin gözde temalarından biri olan “açlık” yine başrolde. Yine bolca yanlış anlaşılma, durum ve beden komiği, söz oyunlarıyla renklendirilmiş dinamik ve keskin zekâlı bir dünyanın içindeyiz. Kısacası Dario Fo, daha ne olsun…
Oyunu, bir süredir topluluğun sanat yönetmenliğini de üstlenmiş olan Hakan Güven yönetmiş. Kimi anlarda oyuncuların enerjisi sahneye fazla gelse de, genel olarak ritmi iyi tutturulmuş, hem komedisini hem de siyasetini takip edebildiğimiz temiz bir iş çıkmış ortaya. Özellikle oyunun zamanıyla ülkenin güncel siyasi zamanı arasında köprüler kuran, oyunun meselesini günümüze taşıyan anlarda seyircinin yükselen enerjisini hissetmek bana iyi geldi. Keşke böyle anlar daha çok olsaydı. Oyuna ilişkin yapacağım tek eleştiri, sahnenin Dario Fo’nun dünyasından beklemeyeceğimiz kadar ‘renksiz’ ve sıradan görünmesiydi. Keşke içerdeki dünya grotesk değilse bile oyunun karnaval atmosferini de çağıran bir enerjiyi taşıyacak renklerle inşa edilseydi. Her ne kadar olayın büyük çoğunluğu yoksul bir işçi evinde geçse de, biçimsel olarak çok da gerçekçi olmayan Dario Fo’nun dünyası, biraz daha renge ihtiyaç duyuyordu galiba. Oyun sonrasında takip edebildiğim kadarıyla böyle düşünen tek kişi de ben değildim sanırım…
Bunun haricinde, “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” bu sezon göreceğiniz oyunlar arasında olsun.
Şâmil Yılmaz