Mimesis Söyleşi / Kelime Oyunu’yla geniş kitleler tarafından tanınan Ali İhsan Varol, yedi yıllık deneyimini ‘Etimolojik Cahil Cesareti’ adlı bir gösteriye dönüştürdü. Yaptığı işe cahil cesaretiyle kalkıştığını düşünen Varol, babasının mesleğini tanımlayamadan vefat etmesinden dem vuruyor.
Röportaj: Ayhan Hülagü
Etimolojik Cahil Cesareti’nde neler anlatıyorsunuz?
Yedi sene boyunca Kelime Oyunu’nu yaparken dikkatimi çeken, hoşlandığım, etrafımdaki insanlara anlattığım “etimolojik hikâyeler”i paylaşıyorum. Kelimelerin kökenlerine dair… Eskiden parça parça anlatıyordum, şimdi bütün haline getirip gösteriye çevirdim.
Stand up gibi bir gösteri mi?
Gibi. Ben komik bir adam değilim. Şaka yapmayı çok başaramıyorum. Komiklik yapmıyorum, komik şeyler anlatıyorum. Geçen Konya’ya gittik, lise öğrencileriyle buluştuk. Çocuğun biri kalktı, “Siz kendinizi komik mi zannediyorsunuz?” dedi. Yok, hakikatten. Değilim. Anlattıklarımın en azından bir kısmı eğlenceli.
Uzun yıllardır ekranda olmanın rahatlığını sahnede yaşıyor musunuz?
Faydalandığım yönleri var ama tamamen değişik matematikler. İlk başlarda çok telaşlandım. Ayaklar arkaya doğru gitti, sahneye çıkmak istemedim falan. Şimdi 15. oyunu oynadık. Yavaş yavaş keyfine varmaya başladım. Canlı yayında iyi bir şey olduğu zaman daha doyurucu. Takılma sendeleme olursa toparlarsan yine bir şey bırakır geriye. Sahnede anlattığın kişinin direkt yüzünü görüyorsun, o biraz zorlayıcı. Televizyondakinden zor.
Sahnede yabancılık çekmemek adına neler yaptınız?
Mahşeri Cümbüş ekibinin ‘Hayalhane’ adlı mekânı var, sürekli sahne aldıkları bir yuva. 150 kişilik. Orada deneme oyunu oynadım. Çıktım, konuştum. İlki 45 dakika falan sürdü. İkincisi 1 saat. Şu an yaptığım 1,5 saati buluyor. Bir süre sonra iki saate ulaşacak gibi. Eksikleri yok mu? Var elbet. Ama zamanla daha iyi olacak.
Neden ‘cahil’ cesareti?
Yedi sene sözlük karıştırdım. Etimolojik, Osmanlıca, tarama, güncel Türkçe bütün sözlükler. Muteber sayılan bütün kaynakların tamamını neredeyse okudum. Bir şeyler edindim ama nihayetinde lise mezunu bir adamım. Etimolojik bir gösteri yapıyorum desem, sopayla kovalarlar. Ayıp bir kere. Ben etimolojiden bahsediyorum ama birikimi olmayan bir insan olarak. Bu da cahil cesareti olarak adlandırılır.
Lise mezunu olduğunuzu hatırlatan oluyor mu?
Yok, çok hatırlatan olmadı. Zaten çok kafaya takmıyorum. Kelimelerle ilgili eğitim almadım demek istiyorum. Lise de gördüğüm kadarıyla… Türkçe kırk kapının ipini çekmiş bir dil. Batıdan, doğudan dünya kadar kelime almış. Kaynaklar da bazen birbiriyle çelişebiliyor. Birinin ak dediğine, diğeri kara diyor. Onların arasına girecek bir mevkiim zaten yok. Onun için başlarken anlattığım doğru kabul edilmesin, diyorum.
İnsanlar gösteriden ziyade sizi görmeye geliyor. Yanılıyor muyum?
İlk gelenler şurada bir gösteri varmış, gidip kelimelerin kökenini öğrenelim, demiyor tabii. Kelime Oyunu’ndaki adam sahneye çıkıyor diye geliyor. Sonrasında değişik yorumlar da alıyorum. İnşallah zamanla gösteriye gelen daha fazla olur. Tanınmamış bir adam olarak ‘Etimolojik Cahil Cesareti’ diye bir gösteriyle sahne alsaydım, muhtemelen seyircim olmazdı. (Gülüyor) Onun bilincindeyim.
Televizyonu bir süre buzdolabına aldınız. Onun boşluğu sadece gösteriyle dolmasa gerek…
O zamanlar belirli bir işim, rutinim vardı, tek bir şeye yöneliyordum. Şimdi birden fazla şeye odaklanıyorum. Bir kısmı iş, bir kısmı ileriye yatırım. Ufak tefek ama aynı mesaiyi alıyor. Hatta şimdi oradan oraya atlamaktan biraz daha yorucu oluyor. Ne zaman, nerede, ne yapacağım belli değil. 16 aylık bir oğlum var, hâlâ arzu ettiğim gibi onunla oynayamıyor, eğlenemiyorum.
Eşiniz size ‘emekli albay’ muamelesi göstermiyor yani…
Yok. Aslında asker kızıdır, gösterebilirdi.
Artık genç değilim!
Yaşarken ‘cahil cesareti’yle hareket edebilen biri misiniz?
Gençken çok fazla yapardım, şimdi azaldı. Konularla ilgili yorum yaparken mesela. Hepimiz apolitik iken siyaset üzerine çatır çatır konuşan insanlar olduk. Ne olup bittiğini anlayabilmek çok kolay değil ama ister istemez cesaretinde bulunuyorsun. Farkında bile olmadan…
Cümleye gençlikle başladınız. Kendinizi yaşlı mı görüyorsunuz?
40 yaşındayım, artık kendime genç demeyeyim değil mi? 40 önemli bir yaş.
Hayatınızdan popülerliğinizi çeksek neler değişir?
Popülerlik hayatıma çok olumsuz bir şey eklemedi. Hareketini, tavrını biraz farklılaştırıyor musun dersen, evet. Olumlu yönde. Tanınmıyorken yere çaktırmadan çöp atabilirdim herhalde. Artık atamam. İnsanın canı sıkkınken bazen içine kapanmak, görünmemek istiyor. Ortalıkta dolanırken bazen sıkıcı olabiliyor. Bir kere pejmürde halde bir yere gidiyordum. Adamın biri gülerek bana bakıyordu, “Hayrola, ne oldu?” dedim. “Bu ne ya, yataktan kalktığın gibi dışarı çıkmışsın” dedi. Böyle şeylerle karşılaşabiliyorsun. Çok da önemli şeyler değil.
Kelime Oyunu’nda onlarca insanla tanış oldunuz. Görüştükleriniz var mı?
Haberlerini aldıklarım, konuştuklarım var. Büyük şehirde insan kendi akrabasına bile vakit ayıramazken görüşmek pek mümkün olmuyor. 23 saniyede bütün soruları bilen Yusuf diyalogda olduğum arkadaşlardan biri.
Kardeş Payı’nda oyunculuğu deneyimlediniz. Devamı neden gelmedi?
Oyunculuk konusunda kendimi çok yetenekli bulmuyorum. Geliştirilebilir mi? Belki de evet. Çok uğraşmak gerekiyor, meslek olarak edinmek… Bütün kuvvetin, motivasyonunu oraya vermeli. Kolay değil. O motivasyonu kendimde bulamıyorum. Kardeş Payı’nda çok iyi tanıdığım, kendimi emanet edebileceğim insanlar vardı. Beceremezsem şöyle yap diyerek yönlendirecek, işe yarar bir şeyler çıkaracak insanlar… Onlarla çalıştığım için rahattım. Başka bir mecrada aynı rahatlığı bulamayacağım için yapmayı düşünmüyorum.
İş teklifleri geliyor mu?
Bir, iki tane. Çok fazla gelmedi. Bolca konuk oyuncu olarak davet ettiler. Ben de imtina ediyorum. Bir arkadaşımın filminde oynadım. Nasıl çalıştığını merak ettiğim için…
Öğrenciyken yapmadığınız iş kalmamış. Gönül rahatlığıyla aç kalmam diyebiliyor musunuz?
Babamın bir lafı vardı, onu kendime hayat düsturu edindim. “Adam dediğin her şeyini elinden alsan bile kazma, kürekle çalışır durumda tutmalı kendini.” derdi. Hem fiziksel, hem ruhsal. Hâlâ o durumdayım Allah’a şükür. Biraz göbek yaptım ama onu da ilk kürek darbeleriyle unuttururum.
Babadan kalan başka ne miras var?
Çok şey var ama birden gelmiyor aklıma. Söylediklerinin bir kısmını tutuyorum. Zaman değişti, bakış açısı da. Belki insanlar olduğumuzdan dolayı… Yaşlandıktan sonra söylediklerini anladım diyenlerden değilim, o zamanlarda kabul ediyordum. 2003’te vefat etti.
Keşke bugünleri görseydi dediğiniz oluyor mu?
Olmaz mı? Üniversiteyi yarıda bıraktım, İstanbul’a gelir gelmez televizyon işlerine girdim. “Para kazanıyorsun ama mesleğin ne?” diye soruyordu sürekli. O günden bugüne 16 sene geçti, mesleğimin ne olduğundan hâlâ emin değilim. Bu işin nasıl tanımlanacağını bilmiyorum. Keşke bugünleri görseydi. Bu adam hayatına devam edebilecek mi, diye emin olamadan gitti. Bir iki sene daha yaşayıp, oldu deyip gitmesini.
En iyi ikinci adamım
Bazı kelimeler seçtim. İlk duyduğunuzda size ne çağrıştırdığına bakalım mı?
Umut: Kaybedilmez. Başıma ne kadar kötü şey gelirse gelsin kaybetmem. Allah beterinden saklasın.
İktidar: Bana uyan bir şey değil, uzak. En iyi ikinci adam olabilirim.
Gezi: Seyrüsefer. Dolaş dur.
Medya: Değişim. Evriliyor, üzerinden zaman geçtikten sonra anlatılacak bir evrenin içerisindeyiz. 10 yıl sonra toplum düzeni, medya ne durumda olacak? En çok bunu merak ediyorum.
Siyaset: Seyisten geliyor. Bakan kişi demek. Keşke o haliyle kalsaydı.
Öteki: Öyle bir şey yok. Hikâye. Problem çıktığında ‘öteki’ diye bir şey kalmaz.