İzmir çıkışlı sanat kolektifi Tiyatroevi’nin son oyunu Çirkin, 15 Nisan Cuma Kadıköy’de saat 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde İstanbullular’la buluşacak. İspanyol kökenli Fransız yazar Michel Del Castillo’nun Gitar isimli romanından uyarlanan oyun, 2000 yılında Tiyatroevi’nin kuruluşunda da başı çekmiş iki ismin, Prof. Dr. Semih Çelenk ile Hamit Demir’in marifeti. Çelenk’in kaleme alıp yönettiği oyunda tek başına sahne alan Demir, Birgün’ün konuğu oldu. Bundan tam bir yıl önce Berkin Elvan’ın anıldığı bir videoda göründüğünden beri tv piyasasının kadro dışı bıraktığı Usta oyuncuyla Tiyatroevi’ni, tiyatro sanatına bakışlarını, Çirkin’i ve çirkin olmayı konuşmak için buluştuk. Ne var ki yoldaşı Semih Çelenk’in geçen hafta yaşadığı sağlık sorunuyla yüreği ağzına gelmiş bir Demir bulduk karşımızda.
>>Semih Çelenk’e geçmiş olsun dileklerimizi ileterek başlayalım, Hoca’nın durumu nasıl?
Teşekkür ederim. Semih hoca çok ciddi bir sağlık sorununu, belki de direnişçi ruhu sayesinde mucizevi bir şekilde atlattı. Şimdi her geçen gün daha iyiye gidiyor. Eski performansına ulaşması biraz zaman alacaktır kuşkusuz. Sağlığının iyi olması hepimiz için sevindirici bir gelişme.
>>Semih Hoca’yla işbirliğiniz çok eskiye uzanıyor. Tiyatroevi bu birlikteliğin çok üretken ilerlediği bir “İzmir macerası” olmuş. Nedir bu hikaye kısaca, Tiyatoevi’nin aklı nasıl ve neye çalışır?
Biz hocayla birlikte 1996’da ilk kez “Gölge Tiyatro Dergisi”ni çıkararak başladık işbirliğine ya da bizim tabirimizle yoldaşlığa. O yıldan beridir hiç ayrılmadık. Uzunca bir süre dergi ve kitap yayıncılığı yaptık. Augusto Boal’in “Ezilenlerin Tiyatrosu” adlı kitabını hocanın çevirisiyle ilk biz yayınladık örneğin. Sonrasında tiyatro yapma düşlerimizin bir uzantısı olarak, oyunlar sahnelemeye başladık. O yıllarda ekibimizin adı Gölge Tiyatro idi. Ancak hem yayıncılık alanı hem sahne birbirine karışıyordu. O yüzden 2000 yılında Tiyatroevi adıyla sahne çalışmalarına devam ettik. Biz Tiyatroevi’nde toplumsal tiyatro hayalleri kurduk. Yaşadığı çağla ve toplumla ilişkileri dinamik ve gün yüzü görmemiş metinlerle uğraşarak oyunlar yapmayı hedefledik. Özellikle bireyin toplumsal varoluşta yaşadığı sıkıntılar ve açmazlar ilgi odağımız oldu. Bizim için en büyük sıkıntı gerekçesi ise; var olan kapitalist sermaye düzeni ve emperyalist politikalar oldu. Biz, dünya halklarının bu kıskaçta yaşadığı sorunları dert edindik kendimize. Bütün bu macera oldukça uzun bir süre İzmir’de devam etti. Ancak benim 2011’de İstanbul’a geçmemle birlikte maceramız, İzmir-İstanbul arasında sürüyor artık.
>>Çirkin’e kaynaklık eden romanı oyunlaştırma fikriyle Semih Çelenk’e siz götürmüşsünüz. Ama doksanlarda iki farklı sahnede kendine yer bulan bu oyunun ‘çirkini’ olmak için on sekiz yıl sonra yeniden kolları sıvamışsınız.
Evet Çirkin hikayesi bizim için çok önemli. Sanırım 1996’ydı, Can Aslanöz dostum bana okumam için “Gitar” adlı bir roman verdi. “Sen bundan bir oyun çıkarabilirsin” diye ekledi. Okudum ve tam anlamıyla çarpıldım. Soluğu hemen Semih Hoca’nın yanında aldım. O günlerde bile Semih’e inancım tamdı. Bu işi onunla yapabileceğimizi hissediyordum. Ve romanı hocaya verdim. Okudu ve ardından üç kere revize edilerek ortaya bu günkü “Çirkin” metni çıktı. Bence “Çirkin”, edebiyattan tiyatroya uyarlama metinleri içinde en iyi örneklerden biridir. Ayrıca içerik ve meselesi de edebiyat metinlerinde rastlamadığımız bir bakış açısına sahip. Öncelikle bir yüzleşme ve açık hesaplaşma meselesi var bu metinde. Herkesin kendini günahsız ve en temiz addettiği bu dönemde, kendi günahlarıyla yüzleşmek büyük bir erdemdir. Bu açıdan baktığımızda, “çirkinlik” tartışılması gereken bir hal alıyor. O ya da bu şekilde yalanlarla ve makyajlarla güzelleştiğini sanan günümüz insanının suratına bir tokattır bu metin. Bu oyunu izledikten sonra, hiç kimse kendisini bir melek olarak görmeyecektir artık.
Yazının devamını okumak için tıklayınız.
Birgün