Herkese yetecek kadar hayal var,
Günler sağır, saniyeler dilsiz
Umut kesesi yırtık, yalnızlık oluk oluk…”
Her gün en sevdiği yemeği yapıp bir türlü gelmeyen çocuğunu bekleme duygusu, sırtında çocukluğu, en büyük kamburunu örten gelinliğinin duvağı, güvendiğinin bedenine yaptığı arsızlık, başka gelinlerin şarkıları…
Beyoğlu Cihangir’de bulunan Tatavla’da sahnelenen “Üç Kadın Bin Turna” oyunu, her gün bir yenisi eklenen kadın vahşetlerine, kadınların hiçlikle eşleşmesine ışık tutarak, seyirciye beden tiyatrosuyla yaşanılanları anlatmaya çalışıyor.
BİR DOĞU EFSANESİ
“Üç Kadın Bin Turna” oyunu 2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan atom bombasının ardından, radyasyonun etkisiyle lösemi hastalığına yakalanarak, yaşamını yitiren binlerce kişiden biri olan küçük Japon kızı Sadako Sasaki’nin iyileşmesi için kağıttan yapılan bin turna kuşundan esinleniyor. “Bir insan, hastalandığında kağıttan bin kuş yaparsa bunu gören Tanrı’nın bu kişiyi sağlığına kavuşturacağı” efsanesinden yola çıkan, “Üç Kadın Bin Turna” projesi derin dramatik yapısıyla gerçeği tiyatro izleyicisine bir nevi haykırıyor.
Birçok sahnede yer almış olan oyun, Tiyatro Tatavla tarafından daha farklı bir türde yorumlanıyor. Rejisiyle yeniden tazelenen oyunda 74 yaşındaki Usta Oyuncu Aysan Sümercan’dan 14 yaşındaki çocuk gelin karakteri beden performansı anlatımıyla izlenebiliyor. Kadın olmanın, ama en önemlisi çocuk olmanın bir özür olarak görüldüğü gerçeğine tiyatro izleyicisi şahit oluyor.
Üç Kadın Bin Turna oyun karakterlerinin iki ortak özelliği var: Biri şiddet görmeleri, diğeri ise kadın olmaları… Oyunu destekleyen dekorda günümüzde yaşanılan ve sayısı gittikçe artan kadın cinayetleri, tecavüzler, çocuk gelinlerin haberlerinin görselleri de dikkat çekiyor. Bir bankın üzerine sığmış üç kadının koca dünyaya sığamayan bedenlerini gözler önüne seren oyuncular, çaresizliklerini görünmeyen ellerin bağladığı iplerle “mış” gibi hayatlarında yaşamak adına yaptıkları tek şeyin nefes almak olduğunu dile getiriyor. Beden tiyatrosunun kullanıldığı Üç Kadın Bin Turna “Tiyatro söz söyleme sanatıdır” algısını beslemese de beden diliyle şiddetin götürülerini izleyicilere sergiliyor.