Bir çocuk! Doğuyor, büyüyor ve ölüyor. İlk insandan bu yana sürekliliği olan tek şey bu belki de. Varolduğunu düşündüğümüz onca kalıp, kural, günah, ayıp, kanun yani geriye kalan her şeyin kendi elimizle yaratılmış detaylar olduğunu görmüyoruz.
Biz doğmadan, ne renk odalarda yatacağımız, hangi oyunları oynayacağımız, nasıl bir gelecek kuracağımız, hangi meslekleri seçebileceğimiz ya da meslek seçip seçemeyeceğimiz belirleniyor.
Kadınsak; naif, kırılgan, nazlı, korunmaya muhtaç, evinin hanımı, hanım hanımcık, namuslu, doğurgan, anne, evi çekip çeviren olmayı, erkeksek; güçlü, sert, başarılı, özgür, eli ekmek tutan, namusunu koruyan kollayan olmayı öğreniyoruz. Bize yüklenmiş olan bu sıfatların doğanın kanunu olduğu yalanına inanarak ve bunu her gün yeniden üreterek yaşıyoruz. Oluşturduğu bu ataerkil görme biçimiyle yerini daha da sağlamlaştıran kapitalizmin bize kim olduğumuzu dayatmakla kalmayıp ne isteyeceğimizi de belirlediğini görmezden geliyoruz. Halbuki o, karşılanmadığında ölecekmişiz gibi hissetmemize neden olan ihtiyaçlar yaratıyor ve biz onlara ulaşmaya çalışırken kendi yerini sağlamlaştırıyor. Soru sormadan, çalışıp, tüketip, inanıp ‘’ doğal döngüyü’’ besleyelim istiyor. Bizi yeni aileler kurmaya ve böylelikle yeni ev, yeni buzdolabı, yeni koltuk takımı almaya ve hatta aldıklarımızı da tekrar tekrar yenilemeye zorluyor. Kendimizi bu yalana öyle kaptırıyoruz ki biçilen rollerin dışına çıkmaya çalışanları önce biz cezalandırıyoruz. Anne olmamış kadını eksik, lüks eve sahip olmayan erkeği başarısız ilan ediyoruz.
İzlanda edebiyatı için çok önemli bir isim olan Svava Jacabsdottır’ın anısına oynanacak bir oyun yazması isteniyor Vala Thorsdottır’dan. O’da Jacabsdottır tarafından oluşturulan beş öyküyü kendi eklemeleri ve kurgusuyla harmanlayıp 2005 yılında ‘’ Mutfak Söyleşileri’’ni yazıyor. Kapitalizmin’in varettiği tüketim toplumunun bizler tarafından nasıl yeniden üretildiğini, standart hale getirilmiş kimliklerle donatılmış kadınların öyküleriyle bize anlatan bu oyun şimdilerde Tiyatrogrotto tarafından Polat Niloğlu dramaturjisi ve rejisiyle sahneleniyor.
Metin birbiri içine geçmiş altı hikayeden oluşuyor. Bu hikayelerin beşi Svava Jacabsdottır tarafından oluşturulan; kadın ve erkek, ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkileri ve ölümü anlatan öyküler. Fakat her şeyin başının hamilelik ve doğum olduğunu düşünen Vala Thorsdottır oyuna altıncı öykü olarak ‘’hamile kadın’’ı ekliyor. Absürd bir dille yazılan ve bolca grotesk öğe de barındıran Mutfak Söyleşileri’nin beş kadın ve bir erkek oyuncu ile oynanması gerektiğini söyleyen Thorsdottır, böylece kadın ve erkek arasındaki dengesizliğe dikkat çekiyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.