Zafer Diper
Kıyıncıdan (gaddar) öte; soyutlamalarla kalmayıp olgularla da dile getirilecek gerekçelere dayanarak daha ağır suçlamaları içeren başlıklar atılabilirdi bu yazıya; ya da örnekse, tersinmeli “Vay Gürsel Tekin vay” gibi benzeri başlıklar belki de?!…
Yaptıklarını; girişimlerin ve eylemlerin doğuracağı sonuçları kestiremeyen, bilmek bile istemeyen, neyin ne olduğu bilinci-bilgisi-birikiminde olmayan, belediyeyi kendi amaçları-çıkarları doğrultusunda kullanan ve sanatı da bunun aracı olarak değerlendiren kimi kötücül ruhlara karşı bir anlayışla yazmak bir görev olsa olsa! Ruhları da soktuk ya işin içine, değme gitsin! Ruhlu-ruhsuz ne etsek de ortaya çıkacak pek bir sorumlu(lar) bulunamayacak ki genelinde CHP, özelinde Kadıköy Belediyesi(KAD BEL geçecek) ise sorunumuz. Ama muhatap olunacak kişilerden biri Tekin yine de; geçmiş siyasal yaşamı nedeniyle Kadıköy’ü bilmesinden ve ilçenin yerel seçimlerle birlikte yeniden yapılaşmasında öncü rol oynadığından ötürü belki; anlatımızda çok az geçecekse de, bu bir “belki?”… Şimdilerde CHP örgütünde genel sekreter olarak en yukardaki basamaklardan birinde duruyor Gürsel Tekin…
Geçen hafta, neredeyse tümünün alıntılarla oluştuğu “Sosyal Demokrat mı CHP?” köşe yazımdaki yer alan görüşlerde belirtildiği üzere CHP’yle ilgili genel tablo yeterince ortada… Benim değineceklerim de “umut” varsayımlı, ana karşıtçı(muhalif) konumunda TBMM yerleşik bu örgütün ne denli umutsuzluk ve yıkım taşıdığı gerçeğini; geçmişten bugüne, süreçteki kesitleriyle değil; daha yalınca “günümüzde sanat içerikli” olan bitenleri yorumlamalar biçiminde ele alacağım ki, bu da “boşuna kürek çekme” sonuçta; CHP’nin ne tüzüğünde ne de yönetmeliklerinde adı yeterince geçmeyen şey “sanat olunca”…
KAD BEL’de Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü var. Peki sanat”?(Tiyatro, sinema, müzik, resim, heykel vd.) Yoksa kültürün içinde mi düşünülmekte ya da sosyal işlerden biri mi olarak görülesi şu sanat manat?… Oh, rahat bir soluk almalı öyleyse, ne önemi var, topu topu eleştirilecek sanatın yönetimi-yönlendirilme biçimleriyse KAD BEL’de… İyi de, hadi geçelim şimdilik devrimci-ilerici-diyalektik önemli yanını, nedir “sanat” genel çizgileriyle? Siz de bilirsiniz ya, uzun tümcelere başvurmaksızın, Brecht’in sözünü yinelemek yararlı olacak sanki: “Bütün sanatlar, sanatların en büyüğü olan yaşama sanatına katkıda bulunurlar…”
Bu bir “giriş”… Buyurganlığın kol gezdiği, insana küçük dilini yutturacak dehşet verici gerçeküstü uygulamaları anlatmaya gelecek hafta başlayacağım. Bunun önemli bir örnek oluşturacağı inancındayım; Kadıköy derken Türkiye’ye, oradan dünya geneline… Ayrıca KAD BEL olayı yalnızca bu köşede kalmayacak; her kesime her yolla duyurulacak, bence zorunlu ve gerekli çünkü…
CHP’nin programının temellerini oluşturan “altı ok”un (cumhuriyetçilik, laiklik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik, inkılâpçılık) sol kavramıyla bir ilgisi yoksa da, benim elimde bir 7.ok var şimdi. Fırlatacağım onu. Yerine varır da tee gidip Tekin’in yüreğine saplanır belki…