[Fatma Onat’ın Birgün’deki Zehra İpşiroğlu’nun Tabular, Korkular ve Kadınlar kitabı hakkında yazmış olduğu haberi yayınlıyoruz.]
Zehra İpşiroğlu, yaşam içinde nasıl bir zihniyet akıtıldığını ve o zihniyetin içinde kadının ne olduğunun peşine düşüyor. Bununla kalmıyor Almanya ve Avusturya’dan örneklerle göç olgusunu da kitaba dahil ediyor.
Cinsiyet temasının izini gündelik olanda, yaşamın içinde süren bir kitap bu. İzlediğimiz filmin, oturduğumuz mekânın, okuduğumuz kitabın, üretilen sanatın nasıl bir zihniyet akıttığının, o zihniyetin içinde kadının yerinin ne olduğunun peşine düşüyor Zehra İpşiroğlu Tabular, Korkular ve Kadınlar kitabında. Almanya ve Avusturya’dan örneklerle göç olgusunu da kitaba dahil ediyor. “İnsanı yalnızlığa iten modern yaşamla ataerkil bir yaşam biçimi içine kilitleyen geleneksel yaşam arasındaki çatışma”dan kadınların payına düşene dikkat çekmeye çalışıyor. Kitapta da görünen o ki, söz konusu paydaki bereket her daim kadınlardan yana. Acısını, ıstırabını hiç eksik etmiyor.
Bu dünyanın istediği şey gelenekleri ve tabuları içselleştiren, inançtan uzaklaşıp korkularla yaşayan kadınlar. Birine eş olmanın şans, çocuğa anne olmanın gurur, bir aileye gelin varmanın lütuf bilindiği yerlerdeyiz. Bu yerlerin gazetesi, televizyonu, her türlü meclisi, okulu aynı tedrisattan konuşmakta. Herkesin yerini ve haddini bilmesi gerektiği bir yerden parmak sallamakta. Kitap bu zihniyetin kuşattığı alanlardan ses vererek parçalı bir belgesel yapı da kuruyor. İlk bölümde kadının toplumdaki konumunu farklı boyutlardan ele alırken, ikinci bölümde sanatın ve yaşamın kesiştiği noktada kadın teması üzerinde duruyor. Kendisi de bir tiyatro insanı olan, kıymetli bir akademik katkı olarak İstanbul Üniversitesi’ndeki “Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji” bölümünün kuruculuğunu da yapan İpşiroğlu, eril zihniyetin sahne üzeri yansımalarına da değiniyor elbette. Örneğin, “ithal gelin” sorunu üzerinde Duisburg Essen Üniversitesi’ndeki üçüncü kuşak göçmen kökenli öğrencileriyle yaptığı çalışma dikkat çekici. Augusto Boal’in “ezilenlerin tiyatrosu” yöntemiyle sergilenen bu katılımcı oyuna dair bilgi ve gözlem aktarıyor. İpşiroğlu kavramsal, soyut alanlardan uzaklaşıp, rahat bir okuma alanı vadediyor bu kitapta. Güçlü tespitleri disipliner bir dille aktarmak yerine adeta rahat bir terapi dili oluşturuyor. Ses kayıt cihazının açık olduğunun farkında olmadığınız bir sohbet alanı sanki. Sorular ve aranan yanıtları büyük cümlelerin altına gizlemek yerine, rahat bir dilin üzerine sert gerçekleri oturtuyor. Bu noktada okuyucuyla kurduğu ilişki önemli.
Yaşam ve sanat
Sadece tiyatro değil, ders kitapları, televizyon dizileri ve sinemayı da alıyor çerçevesine. Sinemada Faşizan Bir Toplumun Modeli Olarak Aile irdelenirken Michael Haneke’nin filmlerinden de örnekler koyuyor ortaya. Yönetmenin aileyi ataerkil ve faşizan bir toplumun küçük bir modeli olarak görmesinin yarattığı eleştirel bakışın üzerinde duruyor. Bu yaptığı değerlendirmelerde görme biçimiyle ilişkili yer yer aynı fikirde olmadığınız noktaların olması mümkün. Örneğin Benny’nin Videosu’nda anne karakteri üzerinden yaptığı tespitler bazı seyirciler için tersi bir düşünce oluşturmakta. Sanat yapıtları üzerinden verilen başka bazı örneklerde tespitsel bir çatışma yaşamak mümkün olsa da temalar ve eleştirel bakış noktasında durulan yer aynı.
Çatışma ortamlarındaki, sürgündeki kadınlardan bağımsız da okumamalı bu kitabı. Malum, kadına savaşlı ve savaşsız acılar biçmek bu dünyanın serbesti. Yakınımızdaki savaşın gözümüzün önüne getirdiği kadınların yoksulluklarına, direnme güçlerine güzelleme yapmakla kurtulamayacağımız bir ilgileri var bizimle. Çünkü erkek dünyasının içinde sıkıştığımız alanımız bir. Hayat onlara bu sıkışık alanı az görüp, iyice boğazlarına sarılıyor. Uzanamadığımız yer utancımız, duyamadığımız ses vebalimiz oluyor, o kadar. İpşiroğlu’nun tabular ve korkular ekseninde kurduğu yapıyı bu kadınlardan bağımsız düşünmek mümkün değil. Çünkü gündeliğin içinde, “savaşsız” bir zeminde yükselen sesin ulaştığı yerde ortaklık büyük. Kitabın sordurttuğu sorular ve aranan yanıtlar aynı zeminde başka başka hayatlar süren bütün kadınların soruları, yanıtları.