Alternatif Tiyatrolar Krizde Mi?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

fft107_mf4820317Alternatif tiyatrolar sezonu kapatırken önümüzdeki tablo pek parlak değil… Sezonda genel seyirci sayısı azdı, topluluklar, mekânlar borçlarıyla baş etmek için çeşitli çözümler peşinde… İlk heyecanlar yerini sorunlara bırakmışken çözümün ne olabileceğine baktık…

Tiyatro namına heyecan verici bir şeylere rastlamak başımıza çok seyrek gelen bir şeyken girdiler sahaya… Yeni bir dilleri, taptaze fikirleri vardı. Bir de inanılmaz bir enerjileri… 2000’lerde küçük küçük başlayan alternatif/bağımsız tiyatro üretimi bugün yüzlerce tiyatro insanından, onlarca mekândan oluşan kalabalık bir dünya . Gelin görün ki iki sezondur, o ilk heyecanın yerinde huzursuz kıpırdanmalar var. Aynı meselelere dair oyunlar izledikçe, toplulukların sayısı artarken kalitenin aynı hızla artmadığını gördükçe, misal yerli oyun yazımında iyileşme göze çarparken bu kez de reji ve dramaturji kaynaklı eksikliklere tosladıkça heyecan dalgası küçülmeye başladı. Evet, öte yandan topluluklar üretimlerini sıfıra yakın destekle, pek kazanç sağlamadan sürdürüyor; mekânları yaşatmak için canla başla çalışıyorlar ama… Ama eksik bir şey var. Anlatmaya çalışalım…

İki sene önce Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle ‘Alternatif Tiyatrolar nereye?’ diye soran bir yazıyla, bir şeylerin kötüye gittiğinden, sahneden ‘anlamın’ eksildiğinden bahsetmiştim. Maalesef geçen zamanda işler iyiye gitmedi. Daha fena gelişmeler de yaşandı: Rant canavarı güçlendi, Beyoğlu çevresindeki bağımsız mekânları yemeye başladı. İktidar, Gezi Direnişi’nin hıncını kültür sanat alanında da aldı, ödenekleri kesti. 10 yıl önce gözlerimizi ışıldatan bağımsız tiyatronun kendi ışığı da cılızlaşmaya başladı. Belki de tam da içine dönüp tazelenecekken daha hayati dertlerle boğuşur buldu kendini. İki ay evvel yazar, yönetmen ve oyuncu Cem Uslu, ‘Alternatif denen’ başlıklı yazısında içeriden bir ses olarak ‘alternatif tiyatroların geldiği noktayı sorguluyor, “Şimdi ne yapacağız?” diye soruyordu.

Tastamam karanlıkta değiliz elbette. Şimdilik. Topluluklar pes etmiş değil, çaba tam gaz… Yeni sahneleriyle Kadıköy, Beyoğlu’na alternatif olarak gündemde. Seyirci sayısında azalma hissedilse de onların da tamamen pes ettiklerini söylemek haksızlık olur. Topluluklar yerel yönetimlerce, kamu fonlarıyla desteklenmiyor ama öz kaynaklarını çeşitlendirmek için kurslar, farklı bilet uygulamaları, dayanışma etkinlikleri gibi çareler üretiyor. Yıldız oyuncuların bir ayağı artık bağımsız toplulukların sahnelerinde. Bunu en azından ‘reytingi’ yükseltecek bir durum olarak görmek pek hatalı olmaz. Velhasıl ‘umut’ var hâlâ.

Manzaranın geniş açıdan görünümü böyle. Şimdi gelin dört ayrı topluluktan sorularımızı yanıtlayan tiyatrocularla meseleye yakın plan bakalım.

SEYİRCİ ‘ALTERNATİFTEN’ SIKILDI MI?

Seyirci gerçekten azaldı mı? Sıkılmış olma ihtimali nedir? Altıdan Sonra Tiyatro ve Kumbaracı50’den Gülhan Kadim “Sezonun çok parlak geçtiğini söyleyemem” diyor ama özel tiyatrolarda da bir düşüş söz konusu olduğunu vurguluyor. 2013’ün martında açılan D22’den Berkay Ateş de en az seyircili dönemi yaşadıklarını anlatıyor: “Sıkılmış olabilir seyirci ancak çok fazla üretimin olması, ekonomik koşulların insanları zorlaması da çok önemli bir faktör.”

Şermola Performans’tan Mirza Metin ise ellerinde seyircinin sıkıldığına dair veri olmasa da toplulukların hem maddi hem de seyirci açısından düşüş yaşadıklarına dair veriler olduğunu söylüyor. Ve sebepleri sıralıyor: “Kültür Bakanlığı ödenekleri kesti. Beyoğlu’nda kentsel dönüşüm yaşanıyor. Gezi öncesi başlayan ve her eyleme karşı yoğunlaşan polis şiddeti var. Beyoğlu esnafı ticari eğilimlerini Araplara göre şekillendiriyor. Seçim sonrası patlayacağı belli olan ekonomik kriz var. Beyoğlu’nun kültürel ve tarihi dokusu iktidar tarafından tahrip edildi. Bunlar Beyoğlu’na giren insan prototipinin değişmesine neden oldu. Müdavimleri gelmiyor, Beyoğlu’nda yaşayanlar da gidiyor. Bir yerde sokakta artık şair görmüyorsanız o yerin kültürel dokusu bozulmuş demektir…

Kısa süre önce, Harbiye’deki mekanlarını kapatmak durumunda kalan (Mekan bir çamaşırhaneye kiralandığı için çıkmak zorunda kaldılar) Tiyatro Artı’dan Ufuk Tan Altunkaya ise oyunların hem nicelik, hem de nitelik olarak düşüşte olduğu kanısında: “Bir kaç sene önce her güne farklı oyunlar düşerken artık programlar dolmuyor. Maddi sebeplerden çok sayıda topluluk üretim yapmayı durdurdu, yeni oyun sayısı düştü. Masrafları karşılayabilmek için devamlı üretim yapmak durumunda kalan topluluklar da kaliteden ödün verir oldu. Bir de ilk yıllarda bu sahnelere gitmek bir ‘trend’e dönüşmüştü. Ancak her moda gibi bu da değişti…”

MEKÂNLARIN DAİMİ MADDİ KRİZİ

Gülhan Kadim Kumbaracı50 olarak bu sezon başlattıkları mesai çıkışı tiyatro eğitiminin kaynak yaratmak için kurguladıklarını söyleyip ekliyor: “Maddi sorunların nedenleri, gişe geliri dışında hiç destek olmaması. Kuruluşta çok borçla başlıyorsunuz ve o borç büyüyor. Yazın kapalısınız ama sabit giderleriniz devam ediyor.”

Mekanları Şermola Performans’ı yaşatmak için kısa süre önce ‘Şarkılar Tiyatro İçin’ adlı bir dayanışma konseri düzenleyen ekip adına Mirza Metin anlatıyor: “Sezon başından beri kira ödeyemiyorduk. Yüklü vergi, stopaj ve sigorta giderleri de cabası… Kapanmakla karşı karşıya kaldık. ‘Şarkılar Tiyatro İçin’ bizi maddi olarak rahatlattı, o gece orada olan seyirci ve tiyatroculara moral ve enerji kazandırdı…”

DEVLET DESTEĞİNİN YOKLUĞU

Gülhan Kadim Gezi’den beridir destek almadıklarını anlatıyor: “Çok büyük miktarlar değildi ama bizim gibi dar bütçelerle varlığını sürdürmeye çalışan tiyatrolar için önemliydi. Bu durum, özel sektörün de destek için bir kaç kez düşünmesine yol açıyor.” Mirza Metin ise “Yazları borçlar birikir. Bakanlık parasıyla borçlar kapatılır, prodüksiyon giderleri karşılanırdı. Hakkımız olan bir ödenekle tiyatro yapmak varken neden hakkımızı kullanmayalım?”

ÇÖZÜM NE?

Gülhan Kadim topluluk olarak hem yeni oyunlar üretmek hem de repertuvar oyunlarını sürdürmekten yana olduklarını, koşullar nedeniyle bilet fiyatlarını değiştirmenin mümkün olmadığını söylüyor. “Geleceğe biraz karanlık bakıyorum” diyor ama örgütlenerek neler yapılabileceğine, yönetimlere neler yaptırılabileceğine kafa yorulabileceğini söylüyor.

Mirza Metin’e göre de yöntem örgütlenmekte!: “Sendikalar, sivil toplum örgütleri gibi yerlerde tiyatro yapma koşullarını iyileştirmek için mesai harcayacak komisyonlar kurulabilir. Tiyatro alanın iyileştirilmesi için akademik araştırmalar hazırlanabilir. İşimizin aktivisti de olmalıyız. Seyirci örgütlenmelerinin gelişmesi için çalışmalar yapmalıyız. Bağımsız/alternatif tiyatrolar dönüşmez, örgütlenmezse güzel bir dalga olarak hatırlanacak.”

Berkay Ateş kriz havasının ‘üretimle’ dağıtılabileceği görüşünde: “Daha fazla oyun yapacağız. Belki bireysel destekçilerle belki de sene içinde maddi anlamda daha iyi bir noktaya gelmemizi sağlayacak projeler üreteceğiz. Önümüzde daha çok dayanışma içinde olacağımız, daha iyi oyunlarla bu yıpratmaya tiyatromuzun gücüyle karşı duracağımız bir sezon var.”

Ufuk Tan Altunkaya ise ciddi bir krizin söz konusu olduğunu düşünmüyor: “İyi tiyatro ve iyi oyunlar her zaman seyircisini bulur. Belki daha ucuza bilet satmayı denememiz de gerekir. Tiyatro olmayan yerlere turneler, sokak gösterileri düzenlenebilir. İktidarla durumu düzeltemiyorsak seyirciyle bağımızı güçlendirmeliyiz.”

** Bu yazı Milliyet Sanat’ın haziran sayısında yayımlanmıştır.

RADİKAL

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.