Damla Sağlık
A h… e y v a h!… v a h…
Bir koridor aralığından fazlaca genişlikte, siyah bir odadayız. Oda boş. Odanın sol dibinde hela kapısını andırır bir kapıdan iki kadın geliyor, biri önde diğeri arkada. Biri biraz öfkeli, biri biraz mahcup.
Biri biraz öfkeli, biri biraz mahcup özür diliyor. Oyun yok diyorlar. Çalışamadık… Çalışamadık, çünkü çalıştığımız şey başımıza geldi. Oyuncu bunlar. Biliyoruz durmadan bir şeyin duygusuna çalışıyor, belki hayatlarında çalıştıkları duyguya şahit oluyor, yaşıyorlar da; ama üst komşunun duvarı derilerine kadar dayanınca oyuna alan kalmıyor; oyuna ses, sürdürülebilir bir diyalog ya da Stanislavski’nin “büyülü eğer”i falan da kalmıyor. Nasıl kalsın; bir adamın el sesi, her gün bir kadının sessizliğini bölüyor. Bir vurma sesi ve “Ah”.
Bir ah; hem ah etmekten hem de canı acımaktan gelir mi? Geliyor işte. Ardından bizim kadınlarda bir “eyv’ah” oluşuyor. Bütün bu “Ah”lardan arta kalan zamanı; geçmiş bir oyunun, Othello’nun Desdemona’sının “vah”ı oluşturuyor. Kadın dediğin bir tarih çünkü. En az hayatta olduğu kadar, oyunda da.
Kadın dediğin;
aslında Narin’in gerçek adı, üst katta.
Özgün’ün adı.
Narin yukarda acırken, Desdemona’yı unuttuğunda.
İlkay’ın adı,
apartman deliğinden gizli gizli Narin’in kocasını gözetlediğinde.
Kadın, Beliz’in adı.
Özgün’ü, İlkay’ı, Desdemona’yı, Narin’i bir arada yazdığında.
Kadın, Desdemenona’nın adı.
En çok hep “geçmiş” olduğunda.
Kadın, Damla’nın adı.
Oyun bitince alkışlayamadığında.
Kadın dediğin, bir oyunun provası.
Hayatta bir türlü tam anlamıyla gerçekleşemediğinde.
Kadın, bütün bu isimler tarihinin çatısı ve bir tarih, göz göz odalarda birikiyor.
Uzun süreli Konur Sokak yerleşikliklerini geçtiğimiz günlerde Farabi sahnesine taşıyan ve artık Farabi Sahnesinde oynamaya devam edecek olan Mek’an sahne, Ankara’nın alternatif tiyatrolarından biri. Beliz Güçbilmez’in yazıp yönettiği “Othello! Bir İntikam Provası” oyununu; Özgün Çakar ve İlkay Kayku oynuyor. Shakespeare’in Othello oyununu oynamaya meyletmişken; üst kat komşuları Narin’i, kocasının her gün dövmesi üzerine, oyun kesintiye uğruyor ve “oyuncu kadınlar” bu durumu kadınlıklarınca engellemeye çalışıyorlar. El kadar bir kadın yukarıda kıskançlıktan boğazlanacak olmasa, kocası olacak herif tarafından her gün orospu muamelesi görmese; biz de tam Othello’nun yaveri tarafından dolduruşa getirilip Desdemona’yı boğmasını izleyeceğiz. Ama Narin’in hikâyesi Desdemona’nınkine karışıyor. Narin’in hikâyesi, Desdemona’nınkinin önüne geçiyor. Ondan farklı olduğundan değil, hatta tam da ona benzediğinden. Tek farkı; yüzyıllar öncesinin olayı, bugün hala üst katında devam ediyor kadının. Gece yürüdüğü bir sokakta, her gün pazara gittiği için aranan bir manada, köşedeki pavyonun önünden geçiyorken atılan bir lafta, delikten bakılarak açılan bir kapıda, taksiye binmeden önce alınan bir taksi plakasında, Özgecan’da. Oyunda oyuncular bütün bu kadınlık hallerini üzerlerinde taşıyorlar. Birbirlerine sahnede gerçek isimleriyle sesleniyor, bir yanda Narin’i, bir yanda kendilerini, bir yanda Desdemona’yı, bir yanda kadınları insansız bırakan adamları, kadın-çocukların ilk karşılaştıkları “erkeklerini” yani babalarını canlandırıyorlar.
Narin’lerin babaları; kızlarının en çok sevdikleri eteklerini de, en çok mutlu oldukları şeyleri de sevmiyor. Sevmediklerinden olsa gerek(!), bir odaya kilitliyorlar onları. Kadın, o zamandan başlıyor, dünyayı dışında bırakmaya. “O zamandan başlıyor ben mutlu olursam o olmaz; ben seversem o sevmez” deyip de bir odaya yerleşmeye. Bir kavga esnasında adamın önüne düşüp, saçı çekilip çekilip sarsılan kadın; adam şevke gelip kadınla sevişmeye başladığında görüyor; alt katında uyuduğu ranzanın üst katında, çocukluğu bekliyor. Ama “Othello! Bir İntikam Provası” nedenlerle ilgilenmiyor. Tıpkı Desdemona’nın mendilinin Othello’nun onu boğmasında bir neden olmayacağını bildiği yerden; ilgilenmiyor.
Bana kalırsa oyunun en önemli mevzusu;
(Hakkında) Konuştuğun, (oyununa) çalıştığın, (miting de eylemine) soyunduğun şeyin kendisiyle baş başa kaldığında ne yaptığın/ne yapabildiğin/ ne yapabileceğin?
Oyunda tam bu yüzden olsa gerek; soru işaretiyle bitiyor. “Othello! Bir İntikam Provası” bu durumun nasıl çözüleceğini; söylemiyor. Oyuncu kadınlar tam birbirlerine tutunmuş yukarıya Narin’i kurtarmaya giderken, kendi kapıları fena bir “tak tak” sesiyle irkiliyor. Duygusuna çalışılan şey başa geldiğinde, sahne ışığı kapanıyor. Artık oynayanın değil izleyenin önem kazandığı gerçeğiyle, kapılar ardına kadar açılıp seyirci tiyatrodan uğurlanıyor. Eve gidince fark ediyorsun;
Tavandan akan gözyaşların için şemsiye açıp/ kendi gözyaşlarını da kucağına doldurup/ üstüne birde gökyüzüne iyi geceler diliyorsun.
Kadın!
Dünya bir apartmana benzer; farklı olan evlerin değil, döşemelerindir. Kapı kollarını ağaçtan seç ve anahtar deliklerini oksijenle temizle.
Ve bu oyun için Mek’an’a teşekkür et.