Üstün Akmen
Bernard Marie Koltès (1948-1989), çağdaş Fransız tiyatrosunun son dönemde en çok tanınan yazarlarından biri olan ve oyunları birçok dile çevrilen bir yazar. Sıra dışı bir yaşam sürdü ve sıra dışı olarak bu dünyadan uzaklaştı. Bu sıra dışılık, doğal olarak eserlerine de yansımış. Oyunlarında yalnızlık ve şiddet var. Kahramanları da sıra dışı ve çağımızın problemlerini, çağımızın yaşam koşullarını, insanların kalabalıklarda kaybolmalarını simgeliyor.
1977’de yazdığı “Ormanlardan Hemen Önceki Gece-La Nuit Juste Avant Les Forêst (Mitos Boyut-2011)” adlı eseri, modern Fransız tiyatrosunun en önde gelen yalnızlık işlenmiş oyunlarından biri. Bu yalnızlık, esasında her birimizin duyumsadığı yalnızlıklardan farklı değil, ama Koltès giderek ötekileşmekte. Utku Akgün’ün (Mimesis Portal) dediği gibi bir başka “yabancı” meselesi Koltés’inki. Koltés’in yabancısı, öteki denen zayıf belirlenimi darmadağın ediyor; onun yabancısı tekil bir sese hapsolana kadar itelenmiş, kendisi gibi yabancı olanlarca bile dinlenmeyen bir anlatının tekrarına kıstırılmış, yabancı da yabancı olarak çok başlı bir sürgünlüğün derinine kaymış.
Beki Haleva’nın İncelemesi
“Ormanlardan Hemen Önceki Gece”yi Melis Tezkan ve Okan Urun ikilisi, Biriken yapımı olarak sahneye taşımış. Taşırken metni tam değerleriyle çözümlemek için alımlayıcısının karşısına nasıl çıkması gerektiğini hiç savsaklamamışlar. Metni değişik konuşan öznelere bölüştürmüşler, sözceleme durumunu açık bir biçimde belirlemişler. Sözceleme kaynaklarının dağınıklığı kesin ve açık olan her bireşimin önünü kesse de, durumun anlamının anında ortaya çıkmasını sağlamışlar. Oynanan metni yalnızca duyulan metin ve duyulan/görülen metin (Bir diğer anlamda oyunlaştırılan, eyleme dökülen ya da sahneye konulan) olarak alt bölümlere ayırmışlar, kısacası işi başarmışlar.
Beki Haleva’nın da titiz mi titiz incelemelerinden imbiklendiğince (Çağdaş Bir Klasik Bernard Marie Koltès/Mitos-Boyut 2012- Sayfa 107) oyunun dramatik yapısında bir aksiyon, bir dolantı söz konusu değil, bu durumun bir uzantısı olarak da okur ya da izleyici bir son beklentisi içine girmiyor. Yazılı metinde “Tıpkı oyunda sözü edilen yağmurlu ortam gibi, sözcüklerden de bir söz yağmuru hatta sağanağı yaratılmış, aralıksız yağan yağmura koşut, sonu olmayan bir iç dökmesi oluşturulmuş.”
Bu sağanak altında aktarımı çok zor olan öyküyü Tezkan-Urun ikilisi zaman zaman kesmiş, yeri gelmiş ritme hız vermiş. Ömer Sarıgedik’in müziklerinin akışında da, genel reji trafiğinde de, oyuncunun beden kullanımımda da bu yol yeğlenmiş. Kemal Yiğitcan’ın ışık tasarımı da ışık tasarımının doruğuna erişmiş.
Ayberk Erkay’ın Temiz Çevirisi
Oyunu Ayberk Erkay dilimize kazandırmış. Kitabın (a.g.e) önsözünde dediği gibi “Diyalogun küllerinden doğan monologun arzusunun ve şiddetinin ateşi”ni sahne diline pek güzel uyarlamış.
Tezkan-Urun ikilisinin tasarımı olan sahne düzeni için Zorlu PSM’nin Stüdyo’su tiyatro sahnesine dönüştürülmüş, mekanın oyunla denge kurması hedeflenmiş. Gerçi yazarın ruhundaki hassas denge ya da dengesizlik pek güzel işaretlemiş, ama bana sorarlarsa dekor konuyla pek bütünleşmemiş. Arka duvara yansıtılan video gösterimi de hiçbir iş görmemiş.
Kocaoğlu’nun Oyunculuğu
Bir süredir sahneden uzak kalan Rıza Kocaoğlu’nu bu oyunla sahnede izlemek ise bambaşka bir keyif. Duygudan duyguya atlayan, mutluluğu arayan/bulan, üzgün, kızgın, heyecanlı “Yabancı”yı mükemmel performansıyla ete kemiğe büründürüyor. Yetmiş beş dakika boyunca Koltés’in peşinden gitmiyor, Koltés’in karakterinin durumlarını yorumlayıp aktarıyor. Yorumlarken seyirciyle arasını hiç mi hiç açmıyor. “Yabancı”nın öyküleri kime anlattığını, ne için anlattığını belli etmiyor, dolayısıyla diyalektik bir süreç yakalıyor, yaratıyor.
Özetlemem gerekirse “Ormanlardan Hemen Önceki Gece”, sezonun mutlaka izlenilmesi gereken oyunlarının başında gelirken, Rıza Kocaoğlu da yılın “en”lerini seçen jüri üyelerine “Ben de varım” diye sesleniyor.