İmpro Tiyatroda Çıtayı Yükseltiyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri/ Los Angeles merkezli bir grup doğaçlamacı, bir eleştirmenin canlı tiyatronun olanakları hakkındaki algısını nasıl uyandırdı.

AmericanTheatre, 21 Kasım 2014, Çeviri: Burak Akyunak

la-noir-unscripted_impro Impro Tiyatro’sunun  “L.A. Noir Unscripted” [Senaryosuz Siyah L.A. ]  oyununun kadrosu

Kırgınlık ve yorgunluk çökmeden önce iki yıl boyunca eleştirmenlik yapıyordum. İyi tiyatroların az olmasından dolayı değil, sonuçta Los Angeles’ta yaşıyorum, Dünya’daki en üretken nüfuslardan birine sahip bir bölgede. Ama… kesinlikle saf bir şey arıyordum. Dikkatimi verdiğim 20 bilmem kaç yılda 90 dakikalık realizme doğru genel bir Amerikan trendi olduğunu fark ettim ve bunun büyük bir bölümü özel olarak teatral değildi. Seyirci sayısındaki düşüş ve tiyatro gruplarının bir bir kapanması alarm çanlarını çalmaya başlarken, televizyon ve filmlerle rekabet etmekten ziyade onlara özenen gösterilerin giderek çoğaldığını gördüm. Tiyatro ortamının yeniden dirilmesine ilham vermesi için bir anka kuşu harekatı arayışındaydım.

Stage and Cinema’daki editörüm Tony Frankel benim melankolimi teşhis etti ve beni Impro Theater adında bir grubu izlemem için görevlendirdi. “Impro mu?” diye protesto ettim. “Saçma sapan şapkalar takan üniversite öğrencileri mi? Beni gönderebileceğin doğru düzgün bir oyun yok mu?”

Editörler editördü, ısrar direnişe galip geldi ve görev bilincinden bir damla daha fazla motivasyonum olmadan gitmeye hazırlandım. Impro’nun “Senaryosuz” bir topluluk olduğu ve Odyssey Theare’daki repertuvarlarında Alacakaranlık Kuşağı ve Anton Çehov “tarzında” doğaçlama yaptıkları bilgisine ulaştım.

Oyuncular sahneye çıktıklarında fark ettiğim ilk şey şu oldu: Bunlar çocuk değillerdi. Topluluk, Keith Johnstone ve Roberto Maguire gibi devlerle çalışmış ve daha ben liseye başlamamışken bile uzun zamandır oyunculuk yapan adamlardan oluşuyordu. Önce Alacakaranlık Kuşağı’nı izledim ve iki saat içerisinde Rod Serling’in bulaşık teknesi fantezicilerini çok iyi bir şekilde kavrayan dört tamamen doğaçlama öykü sahnelendi. Bunlar, klasik eğitime tabi tutulmuş, birçok yazarın masada yazdığından çok daha başarılı bir şekilde ayakta yazabilen, ciddi, profesyonel aktörlerdi. Espriler komikti, senaryolar da hem orijinal hem de rahatlatıcı biçimde tanıdıktı.

Yine de ön yargılarım tamamen yenilgiye uğramamıştı. Yirmi dakikalık skeçler yazmak başka bir şey, iki perdelik bütünlüklü bir Çehovyan oyunun hakkını vermek başka bir şeydi. Daha önce İngilizce dilini konuşan hiçbir topluluğun onun gerçek oyunlarını hakkıyla sahnelediğini deneyimlememiştim. Amerikan Çehov’ları komik olmaları gereken her yerde ciddi, derinlikli olmaktan ziyade sıkıcı ve gerçek hayatın sürprizlerinden yoksun ve olduğu için içi boştu. Harrumph.

Peki. Üç mendil, patlamış bir mide ve değişmiş bir perspektifle daha sonra lobide gruba bu ürkütücü janrın genel laneti olan sol elli komplimanlarımı sundum. Gerçekten, merak ettim, hikaye çizgisi ve karakterlere önceden mi karar vermişlerdi? Eleştirmenlik konusunda benden çok daha tecrübeli olan sanat direktörü Dan O’Connor grubun tüm hazırlığının kitap okumaktan ve doğaçlama provalarından oluştuğu konusunda beni ikna etti. Bu virtüöz yetenekler insanüstü gibi görünüyorlardı. Ve buna inanmak güç.

Geçen yıllar boyunca Impro’yu provalar sırasında izleme ayrıcalığını ve grubun Shakspeare, Jane Austen, Stephen Sondheim ve John Ford oyunlarını senaryosuz sahnelemelerine şahit olma şansını yakaladım. (Tennessee Williams, Charles Dickens, L.A. noir ve daha nicelerini de yapıyorlar.) Zenginlik kattıkları bu sevilen yazar ve türler onların dokunuşlarıyla hem tazeleniyor hem de geri dönülemez şekilde değiştiriliyor. Bu doğaçlamacıların bazı eserleri adeta hayır amaçlı olarak, olduklarından daha iyi hale getirmelerini görmek, saygıların en etkileyicisini uyandırıyor insanda. (üzgünüm ama Rod Serling hiçbir zaman Impro’nun onun temaları üzerine doğaçladığı parçalar kadar iyi bir şey yazmadı).

Hepsinden öte, Impro’nun çalışması bana tiyatrodan ve bağlı olduğu kültürden daha fazlasını talep etmeyi öğreti. Bizi eğlendirecek olan insanlar bizim inancımızı ödüllendirmek zorundalar. Impro’ya uzun, neşeli hikayeler kurmak konusunda inanmak hayatımın en değişmez zevklerinden biri haline geldi.

Ve bu, hareketin değerinin en önemli noktası: uzun biçimli doğaçlama, düzgün icra edildiğinde, insan potansiyelinin tanımını genişleten bir özellik haline geliyor. Hobi olarak bakanlara yer yok. Duygusal ve fiziksel beceriklilik gibi karakter merkezli performans elemanlarının dışında, icracılar davranış bilimi teorileri, mekan kullanımı, temanın işlevi, anlatının amaçları, skor ve öykü konularında da uzmanlaşmalıdır. Gözlerinizin önünde teatral deneyimin kendisinin ne kadar gelip geçici olduğunu örnekleyen bu sanatta uzmanlaşmak on yıllar alır.

Tiyatronun aradığı kurtuluş burada olabilir. İşte sizi kendinizden başka hiçbir yere götürmeyecek bir şey. Bunu ekranda göremezsiniz, geri alamazsınız, sosyal medyada “paylaş”amazsınız. Geri dönüp senaryoya da bakamazsınız. Bu heyecanı yaşamak için diğer insanlarla birlikte bir canlı tiyatroya gitmeli, gösterinin doğumuna, yaşamına ve ölümüne şahit olmalısınız.

http://improtheatre.com/

Paylaş.

Yanıtla