Üstün Akmen
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Bulgar Yazar Stefan Stanev’ın “Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü” başlıklı oyununu sahnelemekte. Çok kısa özetlemem gerekirse “Ya Jeanne d’Arc bir çatışmada ölseydi” varsayımından yola çıkılarak kahramanlık, iktidar, din, milliyetçilik gibi kavramları tersyüz eden bir oyun bu oyun. İnsanın, bireyin; din ve milliyetçilik gibi egemen ideoloji tarafından nasıl sarmalandığını anlatmakta. Fars ve dolayısıyla komedi ögeleriyle bezenmiş. Egemen ideolojiler karşısındaki insanın zaferini onaylayarak son bulmakta.
Zeka ve İroni Bezeli Dilden, Hüseyin Mevsim’in Başarılı Çevirisi
Sonradan öğrendim ki, yazılı metnin başındaki paragrafta, bir Bulgar halk söylencesinden söz edilmekteymiş. Meğer Bulgar folklorunda bir iyi, bir de kötü tanrı bulunurmuş. Oyundaki tanrı da işte bunlardan birisi, ama hangisi, orası belli değil. Ben, iktidarını koruyan bir tanrı olarak algıladım. Konu gerçekten ilginç ve hem zeka dolu, hem de ironik bir dille yazılmış. Hüseyin Mevsim’in de eline sağlık, dilimize pek güzel kazandırmış.
Neden Ekleme Yok
Daha önce bizzat Hüseyin Mevsim’den öğrenmiştim, yazar metninin sonuna oyunun sahnelendiği zamana ve ülkeye, o ülkenin siyasal ortamına uyarlanabileceğine dair bir not düşmüş. 1431’de geçen olaya, günümüz tanrısı yerleştirilmişse, bir de yazarın yazılı onayı varsa Yönetmen Yunus Emre Bozdoğan Obama’yı, Esat’ı, Recep Tayip Erdoğan’ı, Putin’i, Süleyman Demirel’i, Saddam’ı, Kenan Evren’i ve de ötekileri de dahil edebilirdi diye düşündüm. Yunus Emre Bozdoğan’ın bunları hemhal etmeyişine doğrusu hafiften üzüldüm.
Yaratıcılar
Yunus Emre Bozdoğan yazarın çizgisini bozmadan metni sahneye taşımış, “emeğine dirlik” derim, başka da bir şey demem.
Ersen Tunççekiç’in ışık tasarımı, oyunun yönetmeni tarafından belirlenmiş duygu yoğunluğu dozunu; atmosferi seyirciye ulaştıracak olgunlukta bir tasarım.
Barış Dinçel’in dekor tasarımı da konuyu hazmettiren düzeyde.
Kostümleri tasarlayan Tülay Kale, dönemin tavır ve görenekleri hakkında çok iyi bilgi toplamış, belli ki dramaturgi yapısını da titizlikle irdelemiş. Bu arada söyleyivereyim, Tanrı’nın kostümünü pek beğendim.
Fatih Veli Ölmez’in müziğini de pek sevdim. Bir dizi atmosfer yaratmayı başarmış olarak nitelendirdim.
Oyuncular
Oyunculara gelince.
Jeanne d’Darc’ta “Amphitryon 2000” ve “Kıyamet Suları”ndan yıllar sonra izlediğim Özlem Baykara Danacı’nın hareket ve diksiyon hakimiyetini geliştirdiğini görerek gönendim. Ses tekniğinin de çok iyi geliştirdiğine tanıklık ettim. Kendini bir oyun içinde bulan, hem kuşatılmış, hem saldırgan, hem kırılgan, aşağılaşmayan, yeri geldiğinde şerefsizleşen Jeanne’ı da, Jeannette’i de iyi bir çizim olarak keyifle izledim.
K. Sinan Demirer, Tanrı’da işe yaramaz boşlukları doldurmayı, klişeleri silmeyi becermiş, yaratıcı yeteneğini pek güzel oluşturmuş, sevdim.
Hakkı Kuş, Cellat’ın dramatik konumunun uyandırdığı ruhsal durumu çok çabuk yakalıyor. Önceden iyi tanıdığım Hakkı Kuş, hiç kuşkum yok ki, coşku ve duyu belleği çok güçlü bir oyuncu. Duygulanımlarını soğukkanlılıkla üretmesine, kendiliğindenliğe bağımlı kalmamanın somut örneğini vermesine sevindim.
Eskişehir’e Mutlaka Gidin
Demem o ki, Eskişehir’e civar illerden bir ya da iki günlüğüne kültür gezisi yapmaya gelen konuklar kervanına sizler de katılın. Efsane Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in bir kente kazandırdıklarını yakından tanıyın. Büyükşehir Sanat Merkezinin 1200 kişilik mükemmel üstü salonunda, tiyatro izleyin, konser dinleyin, dilerseniz galerileri gezin. Haller Gençlik Merkezi içindeki Şehir Tiyatrolarının ilk sahnesi olan Tepebaşı Sahnesinde “Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü”nü izleyin. Önceki yönetimler tarafından yapımına başlanan düğün salonu inşaatının Büyükerşen imzasıyla değiştirilmiş projesinden yaratılan Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı’nın içindeki 600’er kişilik tiyatro, opera, bale ve konser salonlarındaki ekinliklere katılın, sergi salonunda estetik zevkinizi ikiye katlayın.
Eskişehir Başka Bir Şehir
Kente hayat veren Porsuk Çayı’nın etrafındaki café, bar ve restoranlarda eşsiz porsuk manzarası eşliğinde çay kahve ya da yemek molası verin. Çocuklarınızın hayal dünyası ve ufuklarını genişletmek için Eskişehir’in en büyük parkını trenle turlayın, sonra onlara denizcilik tarihinde çok önemli bir yeri olan Kalyonu (Korsan Gemisi) gezdirin. Amerika’nın böyle bir gemiyle keşfedildiğini (Santa Maria) onlara öğretin. Türkiye’deki önemli kulelerin benzerleri ile üretilen Masal Şatosu’nu mutlaka ziyaret edin. Artık Venedik kanallarını anımsatan Porsuk Çayı’nda botla gezinin ya da gondollarda porsuk çayının güzelliklerini keşfedin. 22 dönümlük alanda Japon Bahçe kültürünü yakından izleyin. Eskişehirlilerin deniz keyfini yaşadıkları Akdeniz sahillerini anımsatan plajı ile meşhur Kentpark’ta dolaşırken, park içerisinde yer alan manej’de ata binme eğitimi alan çocukları seyredin.
Eskişehir’den elbette Çibörek yemeden dönmeyin.
07.03.2009 tarihinde sigara içmeyi bıraktım ben.
Armağan olarak, bana sakın lüle taşından pipo getirmeyin(!)