Yaşam Kaya
Orijinal adı ‘One Flew Over the Cuckoo’s Nest’ olan, Başrolde Jack Nicholson’ın oynadığı 1975 yapımı ‘Guguk Kuşu’, bir akıl hastanesinde geçen akıl almaz olayları anlatır. Ken Kesey’in en çok satanlar listesindeki romanından uyarlanan konuyu Milos Forman beyazperdeye taşımış, dönemi itibariyle sinema tarihin en iyi filmi kabul edilmiş, Oscar ödüllerinde beş ödül birden almıştır. Hatta 1993 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi, ‘Guguk Kuşu’nu “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçip, ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar vermiştir. İşte böylesi önemli bir başyapıtı Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu, Şakir Gürzumar yönetiminde ülke tiyatrosuna sunuyor. Grubun muhteşem başarısı bu oyunla birlikte zirveye tırmanırken, Oktay Kaynarca, Jack Nicholson’ın unutulmaz oyunculuğunu aratmayacak performansla izleyenleri büyülüyor.
Konuda, azılı suçlu Randle Patrick McMurphy Eyalet hapishanesinden kurtulmak için deli numarası yapar ve kendisini bir akıl hastanesine naklettirir. Burada bir yandan kaçma planları yaparken, bir yandan diğer hastaları kendine benzetmeye çalışmaktadır. Ama Hemşire Mildred, McMurphy’ nin akıl hastası olduğuna inanmaz, o’nu dikkatle gözlemeye başlar. İkili arasında çok ciddi bir düşmanlık tohumları oluşurken diğer hastaların değişime ayak uydurma ilgisi hastanedeki düzeni bozmaya başlayacaktır.
Konunun yazarı Ken Kesey, alışıla gelmiş düzen içinde insanların akıl hastası dahi olsa belli oranda robotlaştıklarını, kendilerini var eden duygulardan yoksun kalarak yaşamlarını sürdürdüklerini anlatıyor. Düzenin koruyucusu, despot faşist Hemşire Mildred üzerinden toplumsal kurallarla yoğrulmuş insan yığınlarını eleştiren yazar, kendisi olmak isteyen bireylerin, yani kurulu sisteme isyan ederek değişim arzulayanların sonunun McMurphy gibi susturulduğunu, yok edildiğini suratımıza çarpmış. Yani asla ‘ben’ olma mücadelesi verme, sana ne verilmişse onunla yetinmeye çalış!
Sahnede Sinematografik Devrim!
Oyunu sahneye koyan Şakir Gürzumar, üç boyutlu sahne düşüncesiyle tiyatro sahnesinde ‘sinematografik bir devrim’ gerçekleştirmiş. ‘Guguk Kuşu’nun filmini izleyenler hatırlayacaktır, konu dar bir alanda sürüp geçer, ama olayların akışı o kadar hızlıdır ki, insan yaşanılanlara karşı duygusal tepkiler göstermeksizin kendisini, içinde yaşadığı toplumu sorgulamaya başlar. İşte bu algının devamı niteliğinde diyebileceğimiz bir sahneleme tekniği ile karşı karşıyayız. Akıl hastalarıyla McMurphy buluşması; Hemşire Mildred ile McMurphy çatışması iki ayrı dünyanın tek karede birleşmesi olurken, sahneye katılan derinlik, oyuncuların sahnenin her köşesinde ayrı bir dünya yaratması oyuna mükemmel ayrıcalıklar sunuyor. Ayrıca karakterlere uygun doğru oyuncu seçimleri dört dörtlük! Şirin Dağtekin Yenen’ in kafasındaki sahne tasarımı sinemasal estetiğin kusursuz bir ürünü. Özellikle üç ayrı noktayı derinlik katarak aynı noktada birleştirmek harikulade bir düşünce! Işık Tasarım’da Akın Yılmaz’ın ‘sinematografik sahne’ ye sağladığı heyecanı unutmamalıyız.
Jack Nicholson’ı Aratmayan Bir İsim; Oktay Kaynarca!
Oyunda Randle Patrick McMurphy karakterine hayat veren Oktay Kaynarca rolünün psikolojik analizini mükemmel kavramış. Akıl hastanesini emelleri için bir araç olarak gören azılı suçlunun duygusal yönlerini seyirciye hissettiren, kendisine dost edindiği insanların hayatlarını değiştirmek için elinden geleni yapan McMurphy rolünü kusursuz sergilemiş. Deniz Uğur’ un canlandırdığı Hemşire Mildred ile girdiği çatışmalar, kavgalar ‘isyan’ ruhunun dışavurumu olurken, grubun bitmek bilmeyen enerjisi oyuncunun bedensel enerjisinden kaynaklı. Oktay Kaynarca ‘karakter oyuncusu’ özelliğini sahnede olağanüstü biçimde sergilemiş. Kaçma planlarının yapıldığı ve pencerede ‘gidip-gitmeme’ arasında sıkışan karakterin ‘dostluk’ ruhunu öylesine canlı oynuyor ki, izleyenleri büyülemeyi başarıyor. Her sahnede kendisinden söz ettiren bir oyuncu var sahnede. Deniz Uğur, düzenin koruyucusu, elde ettiği gücü insanların üzerine kusmaktan kaçınmayan Hemşire Mildred Ratched rolünde kusursuz bir iş çıkarmış. Sert, otoriter, hastaları susturarak kontrol eden hemşirenin görüntüsü izleyenleri gerilime sürüklerken, korunan düzenin aykırı seslere yer vermemesi düşüncesi Uğur’un rolüne gösterdiği profesyonel bakış açısının bir ürünü! Tuba Ünsal ve Gamze Uçar’ın ‘fahişe’ karakterine, Kızılderili rolünde Bahattin Doğan’ın ‘isyan’ ruhuna katkıları gösterinin diğer artıları.
‘Guguk Kuşu’ 1975’te vizyona girdiğinde, İsveç’te tam 12 sene sinemalarda gösterilerek, ‘dünya’da en uzun süre sinemada gösterimde kalan film’ unvanını kazandı. Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ortaya koyduğu muhteşem oyunla sahnelerde yıllarca konuşulacak bir projeye imza atmış. Sinematografik Tiyatro’nun sayılı örneklerinden diyebileceğim gösteriyi kaçırmayın!