Birgül Yeşiloğlu Güler
Tiyatro sanatının umuda ve umut veren topluluklara ihtiyaç duyduğu tam da bugünler de -Bursa’da- bir tiyatro grubu kuruldu sessiz sedasız… İzzet Boğa öncülüğünde kurulan bu ekibin adı “Adranos Tiyatro “… Bursalılar Adranos adını yakından bilirler buralarda… Çünkü Adranos, Uludağ’ın eteklerinden doğup, Orhaneli’ye uzanan, oradan da Kirmastı Çayı’yla birleşerek denize dökülen bir nehrin adıdır. Tıpkı adı gibi nehir yürekli insanlarla yolculuğuna başlayan bu ekip, ilk oyunların “Sardalya”yı seyircilerinin beğenilerine sundular.
Aziz Nesin’in doğumunun yüzüncü, ölümünün ise yirminci senesine denk gelen bu yıl da yazarı böylesine güzel bir çalışmayla anımsamak ne güzel… Daha önce adını Bursa Baro Tiyatrosu’ndan duyduğumuz İzzet Boğa, Aziz Nesin’in öykülerini derleyip, sahneye uyarlamakta oldukça başarılı olmuş. Geçmişte oyuncu ve yönetmen gösterdiği başarıyı bu sefer de “yazar” olarak kanıtlıyor İzzet Boğa… Uyarlamasını yapıp, aynı zaman da yönettiği “Sardalya” oyununda İzzet Boğa’nın öykü seçiminde titiz bir çalışma yaptığı ortada…
Usta kalem, güçlü mizah anlayışıyla Aziz Nesin’nin “Beklenen Kişi”, “Ne Büyük Adam”, “Hoptirinam”, “Bizim Ev”, “Ömer Ağa’yı Seçmeyeceğiz”, “ Doğulu Tartışma” ve “ Camgöz ile Sardalya” öykülerini seçmiş İzzet Boğa… Öykülerden yola çıkarak oluşturduğu uyarlama metnini birbirine ustaca bağlamayı da ihmal etmemiş… Epik biçemde ele aldığı bu yeni teksti, metne hizmet eden şarkı, türkü ve danslarla da bezenmiş… Açık biçimde sahneye aktarılan oyunda dördüncü duvar öylesine yıkılmış ki, bir bakıyorsunuz oyun akışı içinde “seyirci”ler sahne de “oyuncu” olarak “oyun oynama deneyimini” yaşıyor. Yönetmen yabancılaştırmayı, gestus’u metne, oyuncuya öylesine doğal aktarmış ki, ”keşke” diyorsunuz içinizden… “Keşke böylesine güzel oyunlar her zaman olabilse sahnelerde…” Tek perde de sahnelen doksan dakikalık bu keyif nasıl başlıyor, nasıl bitiyor anlamıyorsunuz bile…
Oyuncuların sizi kapıda karşıladığı oyunda, epik oyun biçimin gereği olarak önce dekorun işlevi ve(ya) işlevsizliğine bakıyorsunuz bir çırpıda… Bende öyle yaptım. Oyun başlamadan önce uzunca bir süre dekoru inceledim seyirci koltuğumdan… Oyun bittiğinde de kanaat getirdim ki, kullanılan tek dekor oldukça başarılı bir şekilde tasarlanmış. Dekoru Merve Ergenoğlu, kostümleri İnci Kutgün ve Aslıhan Pekün, ışık düzenini ise Rahmi Özan yapmış.
Genel olarak oyuncu kadrosunun tümünün başarılı olduğu gözlemlediği oyunda özellikle Aykan Yılmaz ve Tarık Şenocak’ın yaşlarının üstündeki ustalıkları dikkat çekiyor. Genç yaşlarına rağmen sahnede gösterdikleri ustalık ben de dâhil olmak tüm seyircilerde hayranlık uyandırdı. Tiyatro sanatının her daim ihtiyaç duyduğu “taze kan” ya da “temiz hava” dedikleri genç oyuncular bunlar olsa gerek diye düşünüyorum içimden… Bu nokta da oyuncu kadrosunun diğer isimlerinden de bahsetmek isterim. Yüksek temposuna rağmen zor bir sahneleme çalışmasının altından başarıyla kalkan diğer isimler de kutlarım. Salih Salcan, Ali Bircan Teke, İnci Kutgün, Merve Ergenoğlu ve Ahmet Kızıl… Bu isimleri gelecekte çok duyacağız gibi görünüyor.
Ez cümle; Aziz Nesin’in güçlü mizahıyla İzzet Boğa’nın -sahneyi mutfaktan başlayarak tanıma sabrı ve- birikimi birleşince, ortaya tadına doyum olmayan bir sanat ziyafeti çıkıyor. Aziz Nesin zaten “yer misin yemez misin?” diye alık alık bakmanıza bile fırsat vermeden, alıp götürüyor sizi beyninizin ta içine kadar… Metin sağlam, uyarlama başarılı, reji elini korkak duymayan bir anlayışla olunca, ortaya su gibi akan bir çalışma çıkıyor… Eee bir de buna idealist genç oyuncular eklenince varın siz düşünün yaşanılan tiyatro hazzını… Oyundan çıkarken bıyık altı bir gülümsemeyle şunu düşünüyorsunuz ister istemez… Demek ki neymiş? İstenirse güldürmek için seyirciyi aptal yerine koymak gerekmiyormuş… İstenirse seyirci “düşünerek de, sorgulayarak da” güldürebiliniyormuş… Düşünmenin neredeyse bir suç olduğu algılandığı ve algılatıldığı günümüz dünyasında haydi hem gülelim, hem de düşünelim! Zemheri de yaşattığınız bu bahar esintisi için teşekkürler Tiyatro Adranos… Alkışınız çok olsun…