Mimesis Haber/ Piyanist, bestekâr ve kondüktör Thomas Adès, Londra’daki Sadler’s Well Tiyatrosunun kompozitörler serisinin bir parçası olan See the Music, Hear the Dance [Müziği Gör, Dansı Duy] oyunu için çalıyor ve besteliyor. Dört dans parçasından oluşan oyun hakkında yazılan görüşleri, Mimesis okurları için derledik.
Adès’den ilhamla… Müziği Gör, Dansı Duy. Fotoğraf: Guardian
Gösterinin ilk dans parçası, Wayne McGregor’un koreografisini üstlendiği Outlier [Aykırı Değer], Adès’in viyolin konçertosu Concentric Paths eşliğinde sergileniyor. New York Şehir Balesi için hazırlanan ve gösteri için yeniden düzenlenen bu parçayı, Karole Armitage’ın Life Story [Hayat Hikayesi] adlı çalışması takip ediyor. İki dansçı tarafından sergilenen bu çalışmaya, Adès’in Tennessee Williams’dan esinlenerek bestelediği eseri eşlik ediyor. Üçüncü parça, Alexander Whitley’nin The Grit in the Oyster [İstiridyenin İçindeki Kum Tanesi], Adès’in Piano Quintet eseri eşliğinde üç dansçı tarafından sergileniyor. Gösteri, Crystal Pite tarafından Adès’in Polaris adlı eserine bir cevap olarak tasarlanan, altmış dansçının yer aldığı bir parça ile sonlanıyor.
The Telegraph’tan Sarah Crompton, See the Music, Hear the Dance adlı çalışmanın, Adès’in dans için bestelenmemiş eserlerinden yola çıkarak Balanchine’in “dans, müziğin görsel halidir” sözünü yankıladığını belirtiyor. Açılış koreografisi, Outlier, Adès’in Concentric Paths adlı zorlu konçertosuna alımlı ve benzersiz bir güzellikle yanıt verirken, müzikle duygusal bir ilişki kurarak perküsyonların ve harmoninin balerinlerin hızlı dönüşleri ve zarif kollarındaki yansımasının izini sürüyor. Gösterinin kapanış parçası olan Polaris ise Crystal Pite’ın koreografisinde tek bir organizma gibi hareket eden altmış dört dansçı, müziğin taşıdığı biçimi ve sesleri görselleştiriyor. Hareketin heyecan uyandıran dalgalanmaları arasında, daha küçük dansçı gruplarının canlandırdığı kesitlerle, bütün dünyayı efsunlayan parça derinlik kazanıyor.
Crystal Pite’ın Polaris’i. Fotoğraf: Tristam Kenton, Guardian
Crompton, Karole Armitage’ın Life Stories parçasını ise Pite’ınkinin aksine bir minyatür olarak değerlendiriyor. Adès’in Tennessee Williams esintili, yanlış anlaşılmalar ve yıkılan umutlar düetine alaycı bir yanıt gibi görünen Armitage koreografisine, bir gece kulübü şarkıcısı edasıyla şarkı söyleyen Claire Booth eşlik ediyor. Alexander Whitley’nin The Grit in the Oyster çalışması ise Adès’in müziğinin karmaşıklığını yakalayamasa da, döngüselliğini güzel bir biçimde yansıtıyor.
The Guardian’dan Judith Mackrell ise hiçbiri dans için bestelenmemiş olan bu dört eserin coşkulu ve zorlayıcı bir ilham kaynağı olduğunu vurguluyor. Açılış parçası olan Outlier, Concentric Paths eşliğinde, iç içe geçmiş kızıl ışık çemberleriyle, dansın müzikle kucaklaşmasını resmediyor. En keskin, kışkırtıcı ve ani dönüşlerinde bile koreografi müzikal cümlelere sıkı sıkıya tutunuyor. Bu parçanın koreografı olan McGregor, soyut düşüncelerle insani olanı yakalamakta oldukça başarılı iken, Karol Armitage’ın Life Story performansı daha dramatik bir zorlamayla karşı karşıya. Adès ve Claire Booth ikilisinin muhteşem performansına eşlik etmekte güçlük çeken Armitage, müziğin verdiğinden daha fazlasını sunmakta yetersiz kalıyor.
Alexander Whitley’nin Th Grit in the Oyster’ı. Fotoğraf: Jane Hobson, Guardian
Alexander Whitley’nin The Grit in the Oyster performansı ise, parçalayan ve yeniden şekil veren döngüsel hareketlerle müziğin tematik yapısına uyum sağlıyor. Mackrell, koreografideki detayların zenginliğine vurgu yaparak, gösteri esnasında zaman zaman Whitley’nin müziği ensesinden yakalayıp şöyle bir sarsmasını istediğini belirtiyor. Mackrell’e göre, Crystal Pite’ın Polaris performansı da tam olarak bunu yapıyor: 64 dansçının orkestra eşliğinde Adès bestesiyle bütünleştiği bu performans, Pite’ın kayıtsız bir çeşitlilikteki koreografisiyle müziği sürüklüyor.
Sadler’s Well genel sanat yönetmeni Alistair Spalding, See the Music, Hear the Dance gösterisinin hem dans, hem de müzik alanında yeni perspektifler açmasını arzuluyor. Spalding, “topluluk olarak, bir değişiklik yapıp, müziği ön plana koymak istedik; çalıştığımız koreograflarla aynı kalitede bestekârlarla çalışmak istedik. Genellikle koreograf, bestekarı seçer; fakat bu sefer tersini yaptık ve yaratıcı sürecin nasıl etkileneceğini merak ediyoruz.” diye konuştu.
Öykü Gürpınar / Mimesis