Zafer Diper
Kadıköy Tarihi Çarşısı Kültür ve Dayanışma Derneği’nin ilk sayısını bu ay çıkardığı “Kadıköy Çarşı”, aylık bir gazete. Dernek başkanı Ali Geçgel başyazısında diyor ki: “İstanbul’un en eski çarşılarından biri bu. 1400 yıllık bir geleneği var. Farklı kültürleri, farklı dinleri de kendi içerisinde barındıran bir çarşı. İstanbul’un en eski camileri Kadıköy Tarihi Çarşısı’nda. Rum, Ermeni, İtalyan kiliseleri, eski hamamlar hâlâ çarşıda. Türkiye’nin markası olmuş şekercisi, börekçisi, nargilecisi, baharatçısı, hepsi çarşının içinde…” Ben de ikinci sayıda yazmaya başlayacak ve sanırım yaklaşık şunları anlatacağım:
Gazetenin ilk sayısında, yazmayı kaçırdım mı desem yoksa atladım mı; ama ne desem diyeyim sonuçta nasıl da yeriniyorum kendime. Bu gazeteyi o eşsiz çabalarıyla var eden kişilerden sevgili yazar dostum Metin Hakyeri’nin isteğini karşılayamadım çünkü. Ne var ki bir boş verme değil bu kuşkusuz! Gerekçelerim var. En önemlisi, yazmalarım dışında, bir tiyatrocu olarak, 28 yıldır oynamakta olduğum Yargı, bu dönem de sergileneceği için, oyunu anımsama-tazeleme çalışmalarına dalıp gitmem o yoğunlukta…
Bir ilçenin göbeği, yani merkezi değil midir “çarşı”? Evet, çarşı göbekse, bir Kadıköylü olarak da duyumsadığım, göbekten bağlıyız birbirimize; ama az dışarılara da Caferağa’ya, Bahariye’ye, Yeldeğirmeni’ne vd uzatarak kollarımızı. Hani nedenleri, sorunları bir tek çarşıyla sınırlandırmamalı, genel bir çerçevede bakabilmeli. İlçede olan bitenleri, olguları sorgularken, eleştirel yaklaşımlarımız İstanbul’u, daha da giderek ülkeyi kapsamalı, eğer her şey bağlıysa göbekten birbirine, böyle olmalı bence gazete…
İyi de, şu genel geçer lafları bir yana bırakıp sorsak önce şöyle: Kadıköy Çarşı’nın genel yapısı ne? Toplumsal olaylarda, örneğin Gezi’de bizim çarşı nasıl ve nereye kadar tepki sundu, dayanışma gösterdi Beşiktaş Çarşı’yla kıyaslandığında? Ayrıca, kopuk muyuz kültür-sanattan? İlçemizin köklü bir geçmişi yok mu bu anlamda da? Nâzım Hikmet, Kadıköylü de sayılır yaşadıklarıyla. Nâzım’ı anma günleri düzenliyoruz Barış Manço Kültür Merkezi’nde yıllardır. Hangi esnafımız katıldı bu etkinliklere? Daha yakın bir geçmişte, Kadıköy’de yaşamını yitiren “F. H. Dağlarca 100. Yaşında” düzenledik şiirlerle, müziklerle, değerli konuşmacıların katılımlarıyla. Kimler geldi çarşıdan? Çeşitli özel tiyatrolar perde açıyor, önemli oyunlar oynanıyor, peki kimler izliyor? Süreyya Operası da burnunuzun dibinde, kim gidiyor? Bizleri bir araya getirecek, bir arada tutacak en önemli araçlardan biri değil midir kültürle-sanatla buluşmalar?
Çarşı esnafı bireysel tecimsel yaşamın çarklarında boğulmamalı; örgütlü bir yapılanmaya yönelmeli, gerçek bir güç olmak amaçlanıyorsa… “Biz esnafız ya, sanatmış, siyasetmiş, yerel yönettimmiş, ne anlarız bunlardan” mı deniyor yoksa? Söyleşirken duydum da öyle bir kaçını… “Bana ne yararı var bu gazetenin yaa” diyenleri de… Öncelikle gazetenin okunmasını yaygınlaşmasını sağlayalım da bir; bakarsınız bir gün gelir sizin de sesiniz soluğunuz olur “çarşı”…