Üstün Akmen
Küçük sıradan insanların trajikomik yaşamlarını sergilemedeki başarısıyla Çehov, Gorki ve Dostoyevski gibi ünlü Rus yazarlarına esin kaynağı olmuş; Rus gerçekçiliğinin kurucularından Nikolay Gogol (1809-1852)’ün “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni, 50 yıl sonra Genco Erkal’dan yeniden izlemeye gidiyorum.
Yoldaydım, salona vardım, şimdi oyunun başlamasını bekliyorum.
Gogol’ün ölümünden sonra birçok eserinin oyunlaştırıldığını, bunlardan birinin “Bir Delinin Hatıra Defteri” olduğunu biliyorum, ama hafızamı isteyerek mıncıklıyorum, bildiklerimi tazeliyorum.
Hafızam tazelenirken, “Bir Delinin Hatıra Defteri”nin 50 yıl önce ülkemizde Genco Erkal tarafından oynanan tek kişilik “ilk” oyun olduğunu, düşünüyorum.
Düşünürken oyunun ilk kez Ankara Sanat Tiyatrosu sahnesinde oynandığını, Genco Erkal’ın yıllar akarken aynı eseri üç kez, üç değişik yorumla sahnelediğini aklıma akıtıyorum.
Perde açılıyor.
Genco Erkal sahnede.
Birisinin Özel Eşyalarını Kurcalarmış Gibi
Oyunu uyarlayan, yöneten, oynayan Genco Erkal.
Erkal’ın oyunu uyarlarken, “kaybedenin” öykünün içindeki öfkesini satır aralarından cımbızladığını, cımbızladıklarını oyun tekstinin tamamına eşit oranda serpiştirdiğini seziyorum.
Hınç ile kontrol edilen tuhaflıklar silsilesi…
Toplumun hastalıklı hiyerarşisinin derece derece delirttiği Poprişin’i izliyorum.
Genco Erkal’ın usta işi oyunculuğunda, herkesin kendisini aşağılamak, yok etmek için ortaklık ettiği bir dünyanın sanrısı ile karakterin gerçeklik duygusunun yitmeye başlaması su yüzüne çıkıyor.
Kuşku, Genco Erkal’ın oyunculuğunda Poprişin’in dışında kalan dünyayla arasında koruyucu bir kalkan oluşturuyor, ama kendi gerçekliğinin tasarımında da yapı taşı oluyor.
Genco Erkal’ın rejisi de öyle bir reji ki, bir ara kendimi birisinin özel eşyalarını kurcalarmış gibi duyumsuyorum.
Yaratıcı Kadro
Coşkun Tunçtan’ın çevirisi (Mitos-Boyut Yayınevi/2002) tam bir sahne metni. Dilsel olarak çok temiz olan metnin ussal olarak ayrıntıda anlaşılmasını sağlamış, doğrusunu söylemek gerekirse estetiğinden zevk alınan bir bütün yaratmış.
Duygu Sağıroğlu Usta’nın sahne tasarımı, dekorun varlığının hareketle birleşmesi, görüntü deneyini harekete geçirmesi ve en önemlisi yorumu aktarıcı bir işlevi olması açısından mükemmel üstü.
Mete Sakpınar’ın müzikleri, hiç kuşkum yok ki gösterim içinde bütünüyle “biricik” konumlardan birine sahip. Oyuna hizmet katmış, atmosfer yaratmış, açıklamış, belirginleştirmiş; black-out’lar sırasında seyircinin durum saptaması yapmasını sağlamış.
Özlem Kaya’nın kostümleri ise, o günkü zamana, mekâna, mevsime elverişli. Oyuncunun rolüne uygun… Kostümün ait olduğu gösterinin tarihsel özellikleri ve estetik çizgiler iyi belirlenmiş. Kostümlerin plastik anlatıma da katkısı var. Oyunculuğun ortaya konulmasına, oyuncunun karakteri yansıtmasına katkı pompalıyor.
Genco Erkal’ın Oyunculuğu
Oyun son sürat akıyordu, aktı.
Poprişçev, Sofi’ye kendini açmaya bir türlü cesaret edemediği için hedefini müstakbel kayınpedere çevirdiğinde, yani hayallerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususu kafasını giderek daha fazla kurcalamaya başladığında, Genco Erkal’ın oyunculuğunda ilk sanrıları ayan beyan gördüm.
Kahramanımız, köpeklerin konuştuklarına ve birbirleriyle mektuplaştıklarına inanıyor, hayal gördüğünden kuşkulanmak ne kelime, bu olayın bir de peşine düşüyor, köpeklerin mektuplarını ele geçirmeyi planlıyordu.
Derken, sevdiği kızın bir talibi olduğunu öğrendi.
Poprişçev’in ruh dinamiğinin giderek yok olmaya başladığını Genco Erkal’ın gözlerindeki şimşeklerden, burun deliklerinden, devinimlerinden, nefesinden anladım.
Genco Erkal, Poprişçev’in yavaş yavaş hastalık tarafından ele geçirilişini onun kişiliğinden bağımsız biri varmış gibi yorumladı, kendini onun organizmasında gibi duyumsadı.
Gerçekleştirilemeyen İdeal
Bir ara, Poprişçev’in içine girmiş şeytanı andırdı.
Freudcu bir bakışla Poprişçev’in içinde tatmin arayan ahlakdışı cinsel itkileri su yüzüne çıkardı. Zavallı Poprişçev, cinsel itkilerini bir nesneye yönlendirmeliydi, ama aşkı da karşılıksız kalınca libidolar bu kere doğal olarak yeni bir hedefe yöneldi.
Poprişçev, âşık olduğu kızı elde etmenin yolunu babasının gözüne girip yükselmek olarak belirledi, üstün amacı bu çerçevede şekillendi.
Gerçekleştirilemeyen ideal, onu daha da delirtti.
Aslında Poprişcev deliydi, ortalıkta konuşan köpekler ya da mektuplar da yoktu. Bunların hepsi hastalıktandı, biliyordum, ama Genco Erkal gerçekmiş gibi anlattı.
Bir ara, Poprişcev ile birlikte, bende de gerçeklik algısı yitti, bitti, gitti.
Genç Tiyatrocular: Genco Erkal’ı İzleyin!
Genco Erkal uyarlamasında, sahnelemesinde ve oyunculuğunda Poprişçev karakterine çağdaş yaklaşım yolları aramıştı.
Uyarlama, sahneye koyma ve oynama çalışmaları sırasında, karakterin üstün amacını ve idea gibi ana yol haritasını titizlikle belirlemişti.
Gogol’ün yarattığı karakteri, kavramların bulundukları çağa göre taşıdıkları anlamlar doğrultusunda sıraya dizmişti.
Zaten uyarlamada, sahnelemede, Poprişcev karakterine can üflemede başarı başka türlü gelmezdi ki, gelemezdi ki!
Başarı elde edilmişti.
Genco Erkal, sahnede bu kere de Gogol’ün Poprişçev’i ile özdeşleşmişti.