Üstün Akmen
“… Annemin babamın gençliği duruyor hileyle elimden aldığın çocukluğumun yanında. Yut onları Kıbrıs, yut bizi ve patla! Nar taneleri gibi dağıt bizi yabancı haritalara ve yaşasın dünya ve isterse kahrolsun ada… Sen barışa uzaktan bak, barış da sana. Yalanlardan uzamış burnunla ‘hiçbir yersin sen ve bizler de birer ‘hiç’iz aslında’.
Ne garantörlerden kurtulabildin, ne bayraklarından. Biz bayramsız kaldık kendi yurdumuzda, sen terbiye edildin yabancı karaların bayramlarıyla. Sen rahat ol Kıbrıs, bütün suç Şair’de ve Tanrıça’da. ‘Puşt Rimbaud’nun ve ‘Orospu Afrodit’in parmak izleri duruyor dağlarının namlularında. Rumca kırıldım Türkçe küstüm Kıbrıs, anla!
Ölüm bir kere yaşanır ama sen çok öldün, çok öldürüldün, çok öldürdün Kıbrıs. Sen de biz de öldürüldük de, ne hayır edebildik, ne hayır diyebildik buralarda. Hem katilisin bu cinayetin, hem kurbanı. Hem yargıcısın bu cinnetin, hem cellâdı…
Küfürlerimin dozunu yükseltiyor bana ilâç diye sunduğun ne varsa. Türkçe yazsınlar ölümünü, Rumca yapsınlar cenazeni. İster yıkasınlar, ister yaksınlar ölünü. Yesinler birbirlerini mezarının başında. Tarihini kaynatıp suyunu içsinler hatta. Sen ne zaman adam olacaksın Kıbrıs, söyle bana! Rumca küstüm, Türkçe kırıldım Kıbrıs! Rumca yırtıldım Türkçe bölündüm, anla!..”
Yukarıdaki dizeler Kıbrıslı Şair Faize Özdemirciler’in (1964) “Kıbrıs, Rumca Küstüm Türkçe Kırıldım (Artshop Yayıncılık-Kasım 2007)” kitabından.
Hayli çarpıcı dili olan bir şiir…
Yaşar Ersoy’un Öfkesi
Yarım yüzyıla yakın bir zamandır tiyatro ile “hemhal” olan, yüzü aşkın oyun sahneye koyan Yaşar Ersoy, andığım kitaptaki dizelerle belki hayatının oyununu sahneye koymuş ve oynuyor. Bu oyun Kıbrıslıların yaşamının öyküsü. Altmış yıllık geçmişi izleyenlerin suratına şamar gibi çakan dizeler Yaşar Ersoy’un usta işi yorumu yanı sıra, mükemmel oyunculuğuyla sahneleniyor. Yaşar Ersoy öfkesini, kahrını ve isyanını ihtişamlı bir şiir diliyle sahnede yücelerek anlatıyor. Şiirin trajik, monolog yapısını tiyatronun dramatik öğeleriyle başarıyla buluşturuyor. Diğer farklı bir disiplin olan müzik ile (Ersen Sururi’nin özgün bestesi ve icrası) birleştiriyor. “Kıbrıs, Rumca Küstüm Türkçe Kırıldım” ve şairin başka şiirlerini de dramaturgik kurgu ve tematik bütünlük içerisinde anlam bütünlüğü sağlamak için ekleyerek Kıbrıs tarihine çivi çakmasını tamamlıyor.
Yaşar Ersoy, Kıbrıs’ın yaşadığı trajediyi, savaşı, darbeyi, kurtarmayı, katliamı, faili “meşhur”ları (“meçhul” demiyor çünkü suçluları biliyor), hile ile çalınan hayatları, oyulan dağları, haksızlığı, adaletsizliği, zulmü ve sonu gelmeyen müzakereleri seyirci ile paylaşıyor ve son altmış yıldır adanın yaşadığı trajediden soylu bir tragedya daha çıkartıyor. Böylece sorgulamayı, yüzleşmeyi ve itirafı bir arada sağlıyor. Kıbrıslılar olarak yapılan yanlışlardan arınmayı ve barış kültürüne doğru yürümeyi hedefliyor, eteğindeki taşları dökerek hedefe varıyor.
Ersen Sururi’nin Müziği
Oyundan sonra, Kıbrıs Türk tiyatro hareketinde, daha doğrusu genel anlamıyla Kıbrıs’ın sanat dünyasında çok özel ve önemli bir konuma sahip olan Yaşar Ersoy’u kendisine sıkı sıkı sarılarak kutladım.
Böylece, her zaman her yerde söyleyecek sözü, bilek bükecek gücü, isyan edecek yüreği, eğilmeyecek başı, uğraş verecek çelik gibi iradesi olan dostumu Türkiye’deki meslektaşları adına da kutlamış oldum.
Ersen Sururi’nin müziği kısmen içe dönük (introspektiv) nitelikleri yanı sıra öznel ruh durumlarının da sergilenmesinden oluşuyordu. Emosyonel (“Duygusal” anlamında kullanıyorum) bakımdan seyirciyi hemen sarıp sarmalıyor ve onu oyunun dünyasına daldırıyordu.
Doğuş Bozkurt-Hakan Çakmak ikilisinin film yapımı pek siyah siyah…
Özlem Yetkili’nin kostümünün bir özelliği yok, ama dekoru varlığı hareketle birleşiyor, görüntü deneyini harekete geçiriyor ve en önemlisi yorumu aktarıcı bir işlev görüyor. Diğer taraftan, Realizatör Rıza Şen’in elindeki kısıtlı malzeme olanaklarını olabildiğince iyi kullandığı anlaşılıyor.
Fırat Eseri’nin ışık tasarımında kendine özgü bilgisini, tarzını, yönetmenin isteği doğrultusunda pek güzel kullanmış. Eseri, geçmiş deneyimleri ve yaratıcılığı ile yönetmene gerçekten yardımcı olmuş.
Konunun Gerçekleştiği Koşullar
Kısacası Yaşar Ersoy, kendi oyununu sahneye koymadan önce, eminim konunun gerçekleştiği ve pek iyi bildiği koşulları sil baştan araştırmış, bu koşulların niteliğini ve yayılımını iyi bellemiş. Olageleni ya da olmuş bitmiş olanı betimlemeye yarayan yollarda müthiş bir başarı sağlamış. Keyifle izlenen; gerçekten dört dörtlük, kusursuz bir reji elde etmiş.
Diğer taraftan, deneyimli (kurt) oyuncu olarak Yaşar Ersoy, karaktere can verirken, coşkularını mükemmel yönetmiş ve onları okutmayı bilmiş.
Yorumladığı duygulanımlar, izleyici tarafından öyle rahat okunuyor ki!
Kıbrıslı genç oyunculara, duygulanımların bir oyunculuk biçemi içerisinde nasıl kodlanacağını, nasıl listeleneceğini, nasıl kategorilere ayrılacağını Yaşar Ersoy’u izleyerek öğrenmeye çalışmalarını, Ersoy’un peşi sıra gitmelerini önermek isterim.
Yani şimdiye kadar olduğu gibi…