Üstün Akmen
Ali Poyrazoğlu 2012-2013 tiyatro sezonunda, kendi yazıp sahneye koyduğu “Asi Kuş” başlıklı gösterisini 2013-2014 tiyatro sezonunda da sahnelemeye devam etti. Gösteri “Genel İstek” üzerine yaz aylarında da sürmekte.
Ali Poyrazoğlu’yu bu kez Alaçatı Açıkhava Tiyatrosunda izleme olanağı buldum. İnce/kalın esprileri, oyun gücü, mükemmel diksiyonu ve anlattıklarıyla seyirciyi anında avucunun içinde yoğurmaya başlayan bir tiyatrocu Ali Poyrazoğlu. İzleyicisini gene çok kısa bir süre içinde istediği kıvama getirdi, biçimlendirdi.
Ali Poyrazoğlu geçtiğimiz yıllardan birinde Laurent Baffie’nin “Tak Tak Takıntı (Tok Tok)” başlıklı oyunuyla Çeşme Amfi Tiyatrosuna gelmişti, seyirciyi selamlarken Çeşme’ye böylesi “enayi” bir tiyatronun yakışmadığını söylemiş: “Gerekirse gelelim, ücret almadan oyunlar oynayarak katkıda bulunalım, ama Çeşme’yi adam gibi bir tiyatroya kavuşturalım” demişti.
Faik Tütüncüoğlu
O sıralarda, Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu her bir yana Türk bayrağı dikmekle, ilçenin ana yollarına kenarı nağmeli kocaman Atatürk posterleri yerleştirmekle ülkeye, kente, ilçeye, bucağa, insana hizmet edilmiş olunamayacağını bilmeyen ya da bilmezden gelen bir tavır içindeydi. Ülkeye hizmet etmenin kültür-sanatla başlayıp, geliştiğinin ayırdında değildi. Popçuların “halk” konserlerinin kültür-sanat hizmeti anlamını taşıdığına inanıyordu. Çeşme’nin Cumhuriyet Halk Partili Başkanı Bayraktar Faik, popüler kültürün hızlı yayılışından, bu yayılışın yaşam stilimizi ve duyarlılığımızı kapitalizmin çöp kutusuna yuvarladığından haberi yoktu.
Bayraktar Emekli Albay
Emekli Albay, Kürtlerin yaşadığı 14 gecekonduyu yıkması ile gündeme gelen, adı 5 öğrencinin yaşamını yitirdiği “İnciraltı Katliamı”nın sorumluları arasında sayılan; bir TV programında: “Fakir insanlar Çeşme’ye gelmesin. Hem onlar Çeşme’nin sosyal yapısını bozarlar. Biz mesela yeni bir yat limanı yapıyoruz. Onlar ne katabilirler ki buraya” diyen sosyal demokrat partinin belediye başkanı Bayraktar Faik’in, bayrağın siyasi, iktisadi, kültürel ve askeri anlamda ulusal çıkarların bizim egemenliğimizde olduğunu göstermesi gereken bir simge olduğundan, bu değerler yoksa bayrağın sadece bir bez parçası anlamını taşıdığından da “bihaber” olduğu anlaşılıyordu.
Muhittin Dalgıç
Çeşme’nin yeni Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç göreve getirilince yeşerdim.
“Tiyatro Kursu”, “Alaçatı Piyano Festivali” ile umutlarımı içimde geliştirdim, ama “Asi Kuş”u izlemeye gittiğimde içim ürperdi, sinirlendim.
Sahnede hâlâ “Alaçatı Piyano Festivali” fon yazısı duruyor, Çeşme Amfi Tiyatrosu gibi Alaçatı Açıkhava Tiyatrosunun da hali yürekler acısı bir durumda bulunuyordu.
Kulis sıcaktan yanıyor, kulis tuvaletleri leş, akustik yok, bir spot ayağı bulmak bile olanaksız, çevrenin gürültü kirliliği had safhada…
Dahası, izleyici sıralarının bir kaçı arkalıksız oturak, diğerleri beton…
Ali Poyrazoğlu; sonuna kadar açık hoparlörlerden bir avaza okunan ezan sesi, köpek ulumaları, kediler arası toplu kavga, ses düzeni arızası, otomobil kornaları ve benzeri olumsuzluklarla engellenen performansının başında ve sonunda bir daha Çeşme’ye gelmeyeceğinin altını çizdi.
Haklıydı.
Ayıptı!
İki Saat Sürekli Anlattı
Neyse!
Haydi, biz işimize bakalım!
Ali Poyrazoğlu, Bizet’nin “Carmen”inden yola çıkarak oyunculuğunu dağarcığındaki bilgi/görgü süslemeleriyle öyle bir dillendirdi ki, izleyiciler tiyatro ve müziğin temelleri üzerinde şiir, şarkı, dans, dekor, kostüm, resim, mimarlık, şan ve oyunculuk sanatlarının kaynaştığı “opera” denilen bu sanatsal bileşimi Ali Poyrazoğlu sayesinde benimsedi, özümsedi.
“Aşk asi bir kuştur, onu kimse evcilleştiremez.” Carmen, ünlü “Habanera”yı söyledi:
Ali Poyrazoğlu iki saat sürekli anlattı, dimağlara sürekli bilgi şırınga etti.
Sanki tek başına, dinleyici ya da izleyici kitleye bilgi veren yazılı, sesli veya görsel medya unsuru gibiydi.
Hezârfen’den Zeki Müren’e
Sonra hiç ara vermeden, bir başka asi kuşun, 17. Yüzyılda Osmanlı’da yaşamış Türk Bilgini Hezârfen Ahmed Çelebi’nin (1609-1640) sayfasını çevirdi.
1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden kuşkanatlarına benzer bir araç takıp, boşlukta uçarak, İstanbul Boğazı’nı geçip 3358 metre ötede Üsküdar’da Doğancılar semtine indiği varsayılan Hezarfen Ahmed Çelebi’ye gitti
Bu olayın Osmanlı’da ve Avrupa’da yankı bulduğunu ballandırdıktan sonra, Sarayburnu’daki Sinan Paşa köşkünden eylemi izleyen Sultan’ın, Ahmed Çelebi’yi “bir kese altınla” sevindirmiş olduğunu, ancak asi kuşların uçmasını kimsenin istemediğine değinerek Hezârfen’in Cezayir’e sürüldüğünü söyledi.
Seyirci alkışlarıyla, “bravo” nidalarıyla açık havayı inletti.
Derken, son olarak bir başka asi kuşu sahneye getirdi.
Zeki Müren ile olan bir anısını anlattı, hayır anlatmadı oynadı.
İki saat seyircisini güldürerek bilgilendiren Ali Poyrazoğlu, sonunda ağlattı.
Finalde ayakta alkışlandı.
Şimdi son olarak diyorum ki: Sosyal Demokrat Başkan Muhittin Dalgıç, “Alaçatı Açıkhava Tiyatrosu” ve “Çeşme Amfi Tiyatrosu”nu onarmalı, adam etmeli.
Ya da bu “mekan”ların adını “Çeşme Pop Müzik Konserleri Yeri” olarak değiştirmeli.
Tiyatroya ve tiyatroculara daha fazla ayıp edilmesini önlemeli.