Doğrudur, “Alternatif” Tiyatro Yoktur…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bahar Çuhadar

Son beş yıldır yerli tiyatro dünyasını yeniden dirilten, seyirciyi uyandıran ‘alternatif tiyatrolar’ artık çoktan tiyatronun ta kendisi olmuştur.

Tartışma Afife Ödülleri’yle başladı ama ödül meselesinin ötesinde bir durum var adını koymamız gereken. ‘Alternatif tiyatro’ hâlâ ‘alternatif’ midir? Ali Poyrazoğlu, alternatif tiyatro diye bir şeyin olmadığından bahsediyor bir süredir. Pazar günü Radikal’de Armağan Çağlayan’a verdiği söyleşideyse alternatif tiyatrolar için ‘ikinci lig’ tanımını yapıyordu.

Bir süredir aklımı kurcalayan bir konuydu, denk geldi. Doğrudur, ‘alternatif tiyatro’ diye bir şey yoktur. Artık yoktur. Zira son beş yıldır yerli tiyatro dünyasını yeniden dirilten, seyirciyi uyandıran ‘alternatif tiyatrolar’ artık çoktan tiyatronun ta kendisi olmuştur. Bugün tiyatrodan bahsettiğimiz zaman evet; bazen sadece 20-30 kişinin izlediği, küçük mekânlardaki oyunlardan söz ediyoruz. Vardığımız noktayı ince ince inşa eden, sayıca az ama farklı soluklara aç seyircilere oyunlar oynayan, kötü koşullardaki mekânlardan görece daha iyi mekânlar yaratan, bir zamanlar sadece ödenekli ve yılların özel tiyatrolarına giden ödülleri almaya başlayan tiyatrocular için artık ‘alternatif’ diyemeyiz. Söylemlerinin, duruşlarının muhalif olmasından falan bahsetmiyorum. Piyasada var olma koşullarıyla, seyirci ilgisiyle vs. ‘alternatiflik’ sınırının aşmış durumdalar. İlla bir isim vermek gerekecekse ‘bağımsız tiyatro’ denebilir belki…

Hem mesele bundan ibaret değil. Zira ‘alternatif’le kastettiğimiz kalıplaşmış, -hadi daha cesur olalım- ‘sıkıcılaşmış’ metin-reji-oyunculuk-dekor anlayışına karşı yenilikçi bir tavır takınan tiyatro; şu anda tartışmalara konu edilen genç/bağımsız tiyatrolarla başlamadı. Öyleymiş gibi yaparsak 90’lardan ‘Tiyatro Oyunevi’ne, ‘Stüdyo Oyuncuları’na, ‘Krek’e, ‘Bilsak Tiyatro Atölyesi’ne, ‘5. Sokak Tiyatrosu’na fena halde ayıp etmiş oluruz. ‘Alternatif’ tiyatro 90’larda da vardı ve üstteki topluluklarla da sınırlı değildi. ODTÜ Oyuncuları, İstanbul Üniversitesi ÖKM Sahnesi, İstanbul İktisat Sahnesi, İTÜ Oyuncuları, İTÜ Sahnesi, Tiyatro Boğaziçi gibi bir dolu üniversite/mezun tiyatrosu klasik ve çağdaş metinleri yaratıcı tonlarda sahneye taşıyordu. Bu toplulukların devamı niteliğindeki bir dolu grup bugün başarılı işler yaratmaya devam ediyor.

Beş sezondur dilden dile dolaşan ‘Seyyar Sahne’ yapımı ‘Tehlikeli Oyunlar’ın ekibi misal, üniversite tiyatrosu çıkışlıdır. Kumbaracı50’yi var eden ‘Altıdan Sonra Tiyatro’ da öyle… 1999’dan beri oyunlar üreten, genç topluluklara destek atan, yabancı topluluklarla ortak prodüksiyonlar çıkaran ‘Altıdan Sonra Tiyatro’yu ‘ikinci lig’ ve ‘amatör’ mü saymalı şimdi? İstiklal Caddesi’ndeki ilk mekânlarını, binanın otele dönüşecek olmasından dolayı kapatan ve Karaköy’de bir binayı sıfırlayıp; kafesi, atölye odaları ve sahnesiyle komple bir tiyatro mekânına çeviren, sezonda 4-5 ayrı oyun üretip farklı topluluklardan tiyatrocularla da ortak çalışmalar yürüten ikincikat’a “Sen alternatifsin, çekil kenara” demek ne kadar hakkaniyetli olur?

Doğrudur, bu tiyatrolar tek seferde yüzlerce kişiye gösterim yapmıyor. Ama tiyatroda mekânın yeni bir dil oluşturulmasına nasıl ön ayak olduğunu bu topluluklarla anımsamadık mı? Hem ne güzeldir ki bu topluluklar artık ille de ‘in-yer-face’ değil; yerli, yeni metinleri ya da yerli-yabancı klasiklerin taptaze yorumlarını sahneliyor. Hepsi alkışa boğulacak işler mi? Elbette değil. Tıpkı ödenekli ve özel tiyatroların her oyununa bayılmadığımız gibi… Böyle bakınca Tiyatro Hal’in 50 yıl öncenin ‘Canavar Cafer’ini oynamasında ya da Tiyatro Adam’ın Brecht klasiği ‘Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’nı sahnelemesinde bir tuhaflık yok. Bu arada; Tiyatro Adam da dokuz yılı geride bırakmış bir grup olup, ‘Arturo Ui…’ sezonun en görülesi oyunlarındandır.

Ali Poyrazoğlu bu genç isimlerin dizilerde boy gösterme sevdasında olduğunu ima etmiş. Dört senedir yoğun takipteyim, içlerinde diziye kapağı atıp da şöhreti yakalayanına denk gelmedim. Yan rollerde oynayıp, kazandıklarıyla mekân açan, prodüksiyon masraflarını karşılayanları biliyorum ama. Bir de dizilerde oynarken bile haftada iki-üç ayrı oyunda, farklı rollerde sahneye çıkanlar var… Dahası ima edilenin tam tersi yaşanıyor: Bir, iki sezondur dizilerden ya da sinemadan tanıdığımız onlarca deneyimli ya da genç oyuncu bu ‘ikinci lig’ tiyatrolarda çıkıyor karşımıza. Genç yazarların metinlerini çalışıp, genç yönetmenlerin sahnelediği oyunlarda seyirciyle buluşuyorlar. Anlayacağınız sadece seyirci değil, anlı şanlı oyuncular da bu tiyatrolara dönüyor yüzlerini.

Hâlâ ‘alternatif’ mi demeliyiz şimdi tüm bu olan bitene?

Radikal

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bahar Çuhadar

Yanıtla