Altı Kişi mi Yoksa Bir Ülke mi Daha Önemli?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yaşam Kaya

İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında gösterilen “Özgürlüğün Bedeli” adlı oyun, Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın iddialı yapımlarından birisi. Cezayir asıllı Fransız oyun yazarı Emmanuel Robles, Latin Amerika’da yaşanılan İspanyol vahşetini anlatırken Venezüella’nın efsane lideri Simon Bolivar’ın yaptığı mücadeleyi kendisine çıkış kapısı yapmış. Politik algısı yüksek, dönemsel olarak insanı çokça düşündüren konunun yönetmeni Türkiye’nin önemli bir ismi Barış Erdenk! Oyunda Sermet Yeşil, K. Sinan Demirer, Mert Kirlak, Burcu Tutkun Oruç, Berkay Akin, Emir İzci, Hakkı Kuş, Nagihan Orhan, Emre Demirci, Yalçın Özen, Umut Bazlama, Ozan Çolak, Celal Örnek yer alırken sahnedeki konunun çevirisi Kaya Öztaş’a ait.

Konu, 1800’lü yıllarda Venezüella’da geçiyor. İspanyol ordusuna ihanet eden subay Monserrate, isyancı Bolivar’ın kaçırılmasına, sömürgeci faşizme karşı birlik duygusu içinde halkları bir araya getirmesine yardımcı olur. Durumun anlaşılması İspanyolları büyük bir korkuya sürükler. Acımasız İzquierdo, arkasına Kilise’yi alarak Monserrate’den Bolivar’ın yerini söylemesini ister. Eğer bu istek geri çevrilirse sokaktan rastgele seçilmiş altı masum insan tek tek öldürülecektir. İnsanlar ölmemek için devrimci subaya yalvaracak, ondan altı masum insanın canına karşılık bir ülkenin geleceğini etkileyecek olan kişinin yerini söylemesini isteyecektir.

Yazar oyununu yazarken, dönemin karanlık ilişkilerini doğru tahlil ediyor. Özgürlükleri ellerinden alınan bir toplum çareyi dinin barışçıl, insancıl gölgesinde saklanmakta görürken, ülkenin başındaki Hıristiyan din adamı sömürgecilerle ortak hareket ederek kudretini daha da sağlamlaştırır. Ayrıca kendisinden medet uman halkına gözünü kırpmadan silah çekmekten sakınmaz. Diğer kritiğimde yazdığım gibi bir tiyatro oyununun içindeki siyasal dokunuşlar beni fazlasıyla etkiler. Başından sonuna kadar her anı siyasi göndermelerle dolu olan ‘ Özgürlüğün Bedeli’, Venezüella’nın efsane lideri Hugo Chavez’i akıllara getirdi. Ülkedeki kapital sermaye gruplarına rağmen iktidara gelip, ülkesinin adını ‘Venezüella Bolivar Cumhuriyeti’ olarak değiştiren Chavez, kanserden hayatını kaybetmeden önce çok büyük onurlu siyasi mücadeleye imza attı. ‘Bolivar’ isminin dünyadaki ezilen, zulüm gören tüm halklar için ortak bir misyon olduğunu yaptığı devrimle kanıtladı.

Barış Erdenk’i Türkiye’nin en iyi üç yönetmeninden birisi olarak görüyorum. Zeki bir kişi. Sinematografik kafa yapısı bir tiyatro metnin aslında işleyen film kareleri olduğu gerçeğini anlatıyor. Erdenk, oyuna öylesine yüksek tempoyla başlamayı tercih etmiş ki, gerilim filmindeki gibi ‘şimdi neler olacak?’ sorusu aklımızın bir köşesinden asla gitmedi. Bunun yanında ajitasyona izin vermeden, duygusal anları nesnel gerçeklilikle birleştiren algıyı oluşturmak mükemmel bir durum. Gösterideki tüm konuşmalar ve de eylemler gerçekçi sebeplere bağlanmış. ‘İn Yer Face’ in en sert anlarını seyrederken, oyuncuların ‘anı yaşama’ olgusu, yönetmenin şekillendirdiği sahne bütünlüğüne uyum gösteriyor. Dayak, işkence, ölüm bu can pazarında sürüp giderken Barış Erdenk sahnenin en üstüne oturttuğu ‘peder’ ile, Marx’ın ‘insanları sömüren afyon’ diye söylediği durumu suratımıza çarpmış. Dört dörtlük bir reji var ortada.

Sermet Yeşil’in ‘karakter oyuncusu’ özelliği sahnede ön planda! Oyunun can alıcı karakteri Monserrate’nin gerçeklilik ve insani duygusallık arasında giden karmaşasını çok iyi çözümlüyor. Altı cana karşılık devrimci Bolivar’ın yerini söylemek düşüncesinde sıkışan askerin duygusal ruh halini doğru analizlerle çözümlemiş. K. Sinan Demirer, faşist subay İzquierdo’nun acımasız yönlerini abartısız oynuyor. İşkence sahnelerinde, ölümlerde öylesine etkili ki, ‘gerilim temposu’ o’nun olduğu bölümlerde hiç düşmedi. Peder rolündeki Mert Kırlak, yüksekteki konumunu bilerek, aslında olayları yönlendiren asıl karakter olduğunun farkında. Ekibin tamamını başarılı bulduğumu belirtmeliyim.

Barış Erdenk’in ‘sinematografik’ düşüncesi yönettiği her oyuna yansımakla kalmıyor, seyirciyi de üretilen eserin içine çekerek, olayları kare kare insanlara gerçekçi biçimde yaşatıyor. İKSV 19. İstanbul Tiyatro Festivali kaliteli oyun seçimleriyle bu festivalde çok doğru seçimler yapmış.

Sanat Haberlerimiz

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla