Yetkin Dikinciler’in 17 Nisan 2014’te Yakacık FEN Bilimleri Koleji Tiyatro Salonunda Yaptığı “Oyunculuk” Söyleşi/ Konferans/ Seminer Etkinliğinden Notlar:
Savaş Aykılıç
İnternet ve Wikipediaya Güvenmeyin
(İnternet –Wikipedia’dan alınıp okunan özgeçmişi üzerine…) İnternette her okuduğunuza inanmayın! Benim özgeçmişimle ilgili orada geçen bilgilerin yüzde otuzu yanlış. Bazı tarihler yanlış, benim olmayan filmler var ve yaptığım bazı filmler yok vb. Tabii bu bilgileri bu söyleşiyi düzenleyen yöneticilerle çekleme şansımız olmadı. Bu yüzden olmuş olabilir bu. Benim bundan çıkardığım ders: İnternette yazılan her şeyi doğru ve gerçek sanmayın!
Oyunculuk Bir Öyküleme, Öykü Anlatma Sanatıdır Her Şeyden Önce
Oyunculuk bir öykü anlatma sanatıdır. Ben öyküme bakarım ezbere takılmam. BU kadar sözü ezberlemek zor olmuyor mu diye soruyorlar! Olmuyor! Çünkü ben ezberlemiyorum; ben o metinden seyirciye anlatabileceğim, paylaşabileceğim bir öykü çıkartıyorum! Hayır, sahnede lafımı hiç unutmadım. Çünkü ben düz metne değil öykümü anlatmaya konsantreyim.
Yetkin Dikinciler Nasıl Oyuncu Oldu
Çok kolay oldu. Ailem hep yanımdaydı. Tek ve özgür yetiştirilmiş bir çocuktum. Kendi kararlarımı kendim alacak şekilde yetiştirildim. Ailem destek olmuş demek ki, köstek olmayarak! Bakın bugün şu anda sizin sayenizde, sorularınızdan kendimle ve ailemle ilgili yeni bir şeyi fark ettim, yaşasın!
Okul Hayatım Boyunca Matematikten Hep Bir Aldım
Ben nasıl oyuncu oldum? Ben bütün okul yaşamım boyunca matematikten hep bir aldım! O da daha aşağı bir not olmadığı için! İlkokul birinci sınıftaydım. Hocamız çok basit bir matematik sorusu sordu, tahtaya yazdı, şimdi herkes bunu defterinde çözsün, kontrol edeceğim dedi.
“Bir Aferin” Yüzünden Matematik Benim İçin Hep Bir Sorun Oldu
Hepimizin defterine baktı. Bir şeyler yazdı. Hocamız, defterine “aferin” yazdıklarım gelsin sıraya girsinler, dedi. Ben defterime baktım. Bir şey anlamadım. Çok yakın bir arkadaşım vardı. Onun okuma yazması vardı. Baktı benim defterime ve “-Hadi sen de çık !” deyince ben de sıraya girenlerin en sonunda kuyruğa girdim. Derken sıra bana geldi.
Arkadaş Şakası Hocamın Farkındasızlığı ile Birleşince
Öğretmenimiz çok güzel bir bayandı ve aferin alanlara elini öptürüyor sonra o da çocukların yanaklarından öpüyordu. Sıra bana gelince öğretmenimin elini öpmek için uzandım… “Dur”, dedi, beni durdurdu. “-Ben seni ayırdığımı hatırlamıyorum. Sen aferin aldın mı?” diye sordu. Arkadaşımla göz göze geldik. “Tabii aldım”, dedim. “Git getir bakayım”, dedi. Koştum sıramdan defterimi kaptım getirdim heyecanla.
Çocuk Kalbim Kırılıyor ve Matematiğe Kendimi Kapatıyorum
Hoca baktı, “Evet dedi, tahmin ettiğim gibi! Aferin almamışsın sen! Hadi geç yerine otur!”, dedi. Tabii benim bu kadar etkileneceğimi ve çocuk kalbimin çok kırılacağını hiç düşünmemişti. Bu yüzden sanırım ben okul hayatım boyunca matematikten hiç iki alamadım; hep bir aldım! O da ondan da aşağı bir not olmadığı için!
Herkes Matematik Çözerken Harıl Harıl Ben Dışarıdaki Manzarayı Seyrederdim
Sınıfın en uzun boylu olduğum için beni hep en son sıraya, paltoların asıldığı askıların altındaki sıraya oturturlardı. Paltoların kolları başımdan, omzumdan aşağı iner, yüzüm görünmez olurdu! Matematik derslerinde camdan dışarısını seyreden, hayallere dalan bir çocuktum.
Okulda Fen Bölümüne Giriyorum Matematik Hala “Bir”
Okul hayatım boyunca hep bir aldım, dedim ya, abarttığımı sanmış olabilirsiniz! Ciddiyim! Ortaokul böyle bitti. Lisede fen ve edebiyat ayırımı vardı. Beni tuttular zorla fen bölümüne yazdılar nasıl olsa edebiyatı iyi diyerek. Bilin bakalım matematikten yine kaç aldım?
Üniversite Sınavında Felsefeyi Kazanıyorum Ama Matematikten Çaktım
Evet, yine bir! Bitmedi. Lise son sınıftayız, üniversite sınavlarına girdik. İnanılmaz bir şey oldu. Ben sadece üç tane matematik sorusu cevapladım ki onlar da en basitin en basiti olanlardı. Ve ben, olacak şey değil, İstanbul Üniversitesi, Felsefe Bölümü’nü kazandım!
Kurtarma Yazılısı Son Umut
Ama gidip kayıt yaptıramıyorum! Bir dersten beklemedeyim. Bilin bakalım hangisi? Evet yine matematik! Bir ders yüzünden üniversitesinden olmasın dediler ve bana ek matematik kurtarma sınavı yaptılar. Bilin bakalım kaç aldım!
(Bütün salon: “Bir!”)
Bir Mucize Oluyor Af Çıkıyor Ama Ben Hala Matematik Hiç Bilmiyorum
Evet, bir! Ve ben kazandığım felsefeye girememe tehlikesi ile baş başayım. O yıl şansıma Milli Eğitim Bakanlığı “Bir dersten kazandığı üniversiteye kayıt yaptıramayanlar için o yıla geçerli olmak üzere bir af çıkardı” ve ben gerçekten de okul hayatı boyunca hep bir alarak bu sistemden mezun oldum!
Ders Ezberle Değil Öykülerle Hayatı Deneyimlemek ve Hayata Hazırlanmaktır
Bir öğretmenimiz vardı. Ne bir müfredatı vardı ne derslerde okuttuğu bir kitap vardı. Derse girer, en sevdiğimiz hoca da oydu, bize hikayeler anlatırdı. Sonra çıkar giderdi. Bizse ne zaman derse başlayacağız diye birbirimize sorardık. Biz de okuldan çıkıp gittikten sonra anladık ki ders,işte o hikayelermiş !
Öğrencilere Gençlere Yetişkinlere Tek Bir Tavsiyem Var: Tavsiye Yok
Biliyorum, birazdan son bölümde bana “tavsiyelerimi” soracaksınız! Size tavsiyem, arkadaşlar, hiç tavsiye almayın!
Kastamonulu Hoca ve Çember Hikayesi
Okulda Kastamonulu bir hocamız vardı. Hiç abartmıyorum! Şöyle konuşurdu: “Dersiming, matemating. Çiziyoring, ahandaying, çembering!”, deyince beni afferim almışsın diye kekleyip hoca karşısında utandıran arkadaşım yine fırladı atıldı: “-Hocam her yuvarlak sırf yuvarlak diye çember midir? Hocası cevap vermiş: “-Sening, kafang da yuvarlaking ama içi tam bir çembering! Dikkat edin hocaya laf çakıcam derken hoca size çakmasın.
İçimde Bütün İnsanlar Bütün İnsanlık Var
İlkokulu İstanbul –Şehreminide okudum. Annem hemşire babam memur.Bir memur çocuğu olarak babamın işi nedeni ile birlikte bütün aile ülkemizi dolaştık.Her yerden insan, şive biriktirdim.
İlkokulda Piyeste Oynayan Taksici De Benim Meslektaşımdır
Bir gün taksiye bindim. Taksici beni “Babam ve Oğlum” filminden tanıdı.”Vay, abi hoş geldin”, dedi,ekledi, “Biliyor musun biz seninle meslektaşız !” dedi. Acaba bir dizide filan mı birlikte oynamıştık diye hatırlamaya çalıştım. Güldü. “Yok” dedi, “ben de ilkokuldayken okul piyesinde sahneye çıkmıştım!”
Evet, doğru söylüyordu, o da benim bir meslektaşımdı! Kendisini bu kadar yakınlaştırıyor, katabiliyorsa gerçekten de o benim meslektaşımdır!
Magazinciler Özel Hayata Saygı Göstermeliler
Evli miyim? Henüz değil. Evet cevabım bu. Ülkemizde ne yazık ki bazı şeyler yanlış biliniyor, yanlış anlaşılıyor ve yanlış uygulanıyor. Bunlardan birisi de, ekranlardan tanınan insanların özel hayatlarına saygı konusu. Bazen rastlıyoruz, bir magazin gazetecisi “-Sizi biz yarattık!”, diyebiliyor! Hadi ya! Dört yıl konservatuarda oku. Diyarbakır’da yıllarca görev yap, bütün Türkiye’ye turne yap, sonra gelsin biri “-Sizi biz yarattık !”, desin!
Tiyatrocularla Tiyatrocular Kıyaslanabilir Elmalarla Armutlar Değil
Elmalarla elmalar, ayvalarla ayvalar, armutlarla armutlar yarışırdı, kıyaslanırdı, karşılaştırılırdı eskiden. Şimdilerde dizilerde tiyatro eğitimi dışında “ünlü olmak”, “tanınmak”, “popüler olmak”, “gündemde özellikle sansasyonel bir şekilde olmak” vb. “nitelikler” aranıyor ve bu yüzden de elmalarla ayvalar ve armutlar birbirine karışıyor, karıştırılıyor!
Kariyer İçin Bir Şey Yapmıyorum Böyle Yaşıyorum Sonradan Kariyer Oluyor
Kariyerimi nasıl yaptım? Kariyerimi yaptıklarım, ettiklerimle değil; yapmadıklarım, yapmayı seçmediğim/tercih etmediklerimle yaptım! Bir noktada size her yerden teklifler gelir. Sizin nerede durduğunuzla yakından alakalıdır bu konu. Seçersiniz ve seçimlerinizle var olursunuz.
Tiyatro ve oyunculuk, hayatı ve insanları anlama sanatıdır. Tiyatro ve oyunculuk sayesinde bir şeye değişik açılardan yaklaşabilir, bakabilir, hayata ve insanlara bakış açılarınızı genişletebilirsiniz.
İşimi Yaparken Her Gece Heyecandan Ölürüm
İnanmadığım hiçbir işin içinde olmadım. İşimi de iş olarak değil hobi gibi, hep eğlenerek ve zevk alarak, coşkuyla, hep heyecanla yaptım ve yapıyorum. Profesyonel oyununu dört yüz kez oynadık ama ben her akşam sahneye çıkmadan önce yine heyecandan ölüyorum!
Bütün Roller Benim İçimdedir Zamanı Gelince Onları Orada Bulur Çıkartırım
Bir role nasıl hazırlanıyorum? Rol yapmayarak! Hepimizin içinde bütün duygular var, arzular, korkular, kötü dediğimiz örneğin kıskançlık, tepkisellik vb. olumsuz tutkular da var. Önemli olan bunları yok saymak ve bastırmak değil. Her rolde, iyiyi ve kötüyü oynarken,kendi içimizdeki iyiyi ve kötüyü ortaya çıkarmak,onu işlemek.
Oyunculuk Hem İyileştirir Hem Zevk Verir Hem Var Eder
Oyunculuk, içimdeki olumsuz tutkuları arzuları da sağaltır. Temizler. Arındırır. Doktor gibi iyileştirir. Ben rolümü kotarırken içimde zaten potansiyel olarak duran duygularımı harekete geçiririm. Hepimizin içinde kızdığımız, sinirlendiğimiz kişilere karşı onları çimdirmek, dürtmek, itmek, belki fiziksel zarar vermek isteği bile olabilir. Bütün olasılıklar ihtimaller vardır içimizde.Oyuncu onları dışarı çıkarır.Transfer eder.
Taklit Etmek Değil O Olmaktır Oyunculuk
Örneğin “Babam ve Oğlum” filmindeki saf ve iyi yürekli İrfan. Ben o olurum, onu yaşarım, onun gibi olmam. Onu taklit etmem. Bendeki ondan harekete geçerim, bendeki onu ortaya çıkarır, büyütür, bürünür ve yaşatırım. Üstelik bunu heyecanla keyifle zevkle yaparım. Böyle yaşarım. Ben böyle yaşadığım zaman sonradan yaptıklarım alt alta yazılarak sizin şimdi kariyer dediğiniz şey ortaya çıkıyor ama ben onları kariyer yapayım diye yapmıyorum, ben böyle yaşıyorum.
Her Reji Yapan Rejisör Olmayabilir
Reji yaptım ama ben bir rejisör değilim oyuncuyum. Birimizin dışarıdan bakması oyuncu arkadaşlarımıza dış göz olması gerekiyordu o sırada ben oldum. Rejisörlük eğitimi ve mesleği oyunculuk gibi uzmanlık gerektirir.
Mahcubiyet Bir Oyuncunun Nasıl Dinamosu Olabilir
Mahcup bir insanım ben. Tanımadığım bir yere, örneğin bir kahveye girerken tedirgin olurum, yere bakarım, çağırmazlarsa gidip masalara asla oturamam. Sormazlarsa konuşamam. Kimseleri rahatsız etmek istemem. Belki de bu yüzden oyuncu oldum. İçimdeki bu utangaç çocuğu sosyalleştirmek için.Kendimi geliştirmek,güçlendirmek için. Toplum içinde rahat ve özgüvenli konuşabilmek için. Onları ikna edebilmek için.
Notları Alan ve Kendi Diliyle Düzenleyen: Savaş Aykılıç.