Oyun ve Politika

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bülent Sezgin

Bu yıl İstanbul’da yapılacak IPA 19.Dünya Oyun Kongresi’nde ve 5.Dünya Oyun Oynama Günü etkinliklerinde oyun konusu akademik ve pratik bağlamda kapsamlı bir şekilde tartışılacak gibi görünüyor. Bilindiği üzere Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 31. maddesi oyun konusundaki tartışmaların ana eksenini oluşturmaktadır.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 31:

1. “Taraf Devletler, çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.

2. Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkına saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.” [1]

Bu tartışmanın kendisi oyun kavramının soyut bir kavram değil aksine sosyolojik ve politik bağlamda okunması gereken bir kavram olduğunu göstermektedir. Özelikle de ulus-devletlerin oyuna yaklaşımı, devletlerin tüm kurumlarıyla doğal ve özgür oyun alanına müdahalesi oldukça politik bir tartışmadır. Türkiye’de Gezi Parkı olayları esnasında tartışılan “özgür oyun oynayacak mekânlar” meselesi, oyun konusunda bir perspektif tartışması yapılmasını beraberinde getirmektedir. Bu bölümde bu tartışmaya model oluşturabilecek bir makale incelenecektir.

Georges Vigarello, Bedenin Tarihi[2] adlı çalışmasında oyunla ilgili tarihsel veriler sunar. Georges Vigarello, kitaptaki Egzersiz Yapmak, Oyun Oynamak adlı makalesinde oyun, iktidar ilişkileri ve bedenin oyun yoluyla düzenlenmesi üzerine görüşlerini belirtir. Georges Vigarello’ya göre oyun etkinliği, insan bedenini ‘tazeleyen’ ve ‘boşaltan’ bir işleve sahiptir. Oyun sürtünme ve ısınmayı sağlayarak insanı temizler. Ancak Georges Vigarello, insanın oyun yoluyla kendisini tutku, eğlence ve aylaklığa kaptırıp bir anlamda Tanrı’ya yabancılaşma yaşama olasılığı olduğunu, bu durumun da dini ve siyasi kurumlar tarafından şüphe ile karşılandığını belirtir.

Georges Vigarello’nun analizleri, oyun kavramının aynı zamanda tarihsel politik koşullardan etkilenen bir kavram olduğunu vurgular. Örnek vermek gerekirse, 16.yüzyılda Fransa’da iktidar olmak aynı zamanda güçlü bir bedene sahip olmakla eşdeğer düşünülüyordu. Ancak 17.yüzyıla gelindiğinde, hükümdarların ve soyluların portreleri değişti. Gücün yerini asalet, kuvvetin yerini duruş ve kıyafetler almaya başladı. Duruşun zarafeti, kuvvetin bedende ifade edilmesinin önüne geçti. Bu değişim aynı zamanda, oyun kültüründe de değişimlere neden oldu. Georges Vigarello, makalesinde 17.yüzyıla gelindiğinde oyunların şiddetten uzaklaşarak beceri yetenek oyunlarına evrildiğini örneklerle açıklar. Soyluların savaş oyunları, hayvanları öldürmeye dayalı av partileri, farklı stillerde dövüşler (paume, joute, tournouis vs.) çoğunlukla iktidar ve güç tahayyülüne dayanır. Ancak bu oyunlar biçim ve içerik açısından değişime uğramıştır. Örneğin yeni oyunlarda (yüzük yarışları ve hedefi vurma oyunları vs.) tekniğe hâkim olmak ve becerikli davranmak, göğüs göğüse dövüşmekten, kaba kuvvetten daha önemli hale gelmişti. Zarafet, duruş ve toplum neznindeki imaj, oyunların en önemli özelliği haline gelmişti. Kendini göstermek, seyredenlerin gözünü kamaştırmak ve dış görünüşle oynamak ön plana çıktı. Oyun basit bir fiziksel egzersiz etkinliği olmaktan çıkarak, simgesel ve sembolik bir güç gösterisine dönüştü. Bedeni çalıştırmaktan ziyade, aidiyet ve bir duruşu simgelemek için oyunlar tasarlandı.

Georges Vigarello, 17.yüzyılda oyunlarda teatral bir havanın ağırlık kazandığını belirtir. Örneğin Napoli’de yapılan bir turnuva sırasındaki geçit töreni sayfalarca anlatılırken, oyundaki çatışmanın gidişatından kısaca bahsedilir. 16. Louis dönemindeki şatafatlı saray eğlenceleri dönemi de, kralın merkezde olduğu (Güneş Kral imgesi) mizansenlerde yapılmaktaydı. Georges Vigarello’a göre, büyük şenlikler ve geçit törenleri devletin gücünü gösteren etkinliklerdir. Ancak iktidarı elinde bulunduranlar için, oyunlar gücün simgesel kullanımını göstermek için vazgeçilmezdir.

Georges Vigarello egemen sınıflar nezdinde oyun kültüründe yaşanan değişim sürecini dört başlık etrafında inceler.

i)Atlarla bale, şövalyeden süvariye: Atlar 17.yüzyılda disiplin altına sokularak ve teatral özelliği olan simgesel güç gösterisi oyunlarında önemli bir aktör haline gelmiştir. Kralın onuruna verilen saray eğlencelerinde at baleleri düzenlenmeye başlanmıştır. Binicilik teknikleri geliştirilerek atın klasik kullanımı değiştirilmiştir. Ata binmek de bir yaşam biçimini simgeleyen bir hünere dönüştürülmüştür. Askeri açıdan da, şövalye yerine süvari sistemine geçilmiştir.

ii)Bale ve geometri: Dünyanın düzenini taklit ederek, tıpkı dünyanın etrafındaki gezegenler gibi “belli bir hesaba göre” ciddiyetle kralın etrafının sarılması, yeni dans düzeninin felsefesi haline gelmişti. Gelişen matematik ve geometri biliminin ilkeleri de, dans düzenlenmelerinde kullanılmaya başlandı. Bale koreografileri geometrik şekillere uygun düzenleniyordu.

iii)Kılıç: kaba kuvvetten sanata: Ateşli silahların üstünlüğünün belirginleşmesiyle, kılıç kullanma yerini estetik özelikler barındıran eskrim sporuna bıraktı. Savaşın bir ürünü olan eskrim eski dönemlerde eleştirilirken, 17. yüzyılda fiziksel güç yerine kudret ve marifetin bir uygulaması haline geldi. Kılıç kullanımı geometrinin ve hareket mekaniğinin bir parçası gibi düşünülmeye başlandı. Jestlerin zarif tavırlara dönüşmesi için geometri oldukça önemliydi.

iv)Burjuvaların geçit törenleri ve marifet yarışları: Ok atma da tıpkı ata binme, kılıç kullanma gibi değişime uğramış, şenlikler ve törenlerde simgesel bir önem kazanmıştır.

Georges Vigarello bu incelemeyi yaparken soyluluğun doğuştan geliyor olduğu görüşünün de değişime uğradığını belirtir. Soylu olabilmek için bedenin terbiyesi ve ısınma egzersizlerine ve özel meziyetler geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bunun için de kişinin bedeni ve ruhunu terbiye eden kurumlara ve eğitmenlere ihtiyaç duyulmuştur. Moliere’in Kibarlık Budalası adlı ünlü oyununda belki de çok güzel bir şekilde anlatılan bu ortam, Georges Vigarello’nin yeni bir toplumun şekillendirilmesinde sanatın, beden ve oyun politikalarının sonuçlarını yansıtmaktadır.

Georges Vigarello, oyunları incelerken sınıfsal farklılıklara da değinir. Soyluların ve burjuvaların oyunları kurallı ve sistemli bir şekilde yapılandırılmışken, toplumun diğer kesimlerinin oynadığı oyunların dağınık ve kendiliğinden olduğunu söyler. Georges Vigarello halkın oynadığı oyunları iki başlıkta inceler.

1)Heyecan verici hareketler, darmadağın hareketler: Herhangi bir düzene bağlı olmadan farklı mekânlarda oynanabilen iddia ve ödüllü oyunlarını içerir. Önceden belli olmadan bahse girmek, oyuna hem gerilim hem de heyecan katan öğedir. Erasmus’un 1530 yılında söylediği “bir şeyine oynamak lazım, yoksa oyun uzadıkça uzar”  görüşüne atıfta bulunulur. Kaba saba, şiddet öğeleri de barındıran bu oyunlar yöresel öğeler de içermekte ve çeşitlilik göstermekte idi. Oyunlar taşkınlıkların kontrol edilmesinde ve enerjiyi dengelemek için yararlı olabilirdi.

2)Kontrollü oyunlar, parçalanmış oyunlar: Georges Vigarello’a göre iktidar öğeleri tarih boyunca oyunları denetim altında tutarak beden politikaları üzerinde denetleme yapmak ister. Şiddeti frenlemek, oyunlarda dönen parayı denetlemek ve oyunların “yararsızlığına set çekmek” oyunların denetimindeki ana unsurlardır. Özelikle bahis oyunları söz konusu olunca, devletin yasaklama ve denetim güdüsü vazgeçilmez oluyordu.

3)Sağlıklı egzersizler, sınırlı egzersizler: Oyunun verdiği zevkle birlikte egzersiz yapmak sağlığa yararlıdır. Ortaçağ’dan bu yana insanlar egzersizler sağlığı koruduğunun farkındadır. Hareket etmek bedenin temizlenmesine, sıvılarının dışarıya atılmasını sağlar.

Oyunun iktidar odakları tarafından kontrol altında tutulması Platon’dan günümüze devam eden bir uygulamadır. Devletlerin oyun alanına müdahale etmesi, doğal ve gönüllü bir eylem olan oyun kavramını ciddi anlamda etkiler. Bu anlamda oyun, politika ve iktidar ilişkileri bağlamında da tartışılması gereken bir kavramdır. Umuyorum 19. IPA Dünya Oyun kongresinde ve 5. Dünya Oyun Oynama Günü etkinliklerinde bu tartışmalar gündeme gelecektir.



[2] Alain Corbin, Jean-Jacques Courtine, Georges Vigarello, Bedenin Tarihi 1, Rönesanstan Aydınlanmaya (İstanbul: Yapı ve Kredi Yayınları, 1.Cilt, 2008)

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bülent Sezgin

Yanıtla