Konya’dan, 2. Dilek Sabancı Tiyatro Festivali İzlenimlerim

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

Bir hafta önce, Antalya’da 8. Akdeniz Üniversitesi Tiyatro Topluluğu Uluslararası Tiyatro Festivali’ni izledikten sonra, geçen hafta da altı gün süren ve dün sona eren 2. Dilek Sabancı Tiyatro Festivali’ndeydim.

Selçuk Üniversitesi Dilek Sabancı Devlet Konservatuarı tarafından düzenlenen festival vesilesiyle Konya’da bir araya gelen İstanbul Sabancı Üniversitesi, Çanakkale Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesinde oyunculuk alanında eğitim alan ya da (Sabancı Üniversitesi örneği) tutkuyla tiyatro topluluğu kuran öğrencilerin birbirleriyle doğrudan iletişime geçişlerine birebir tanıklık ettim.

Çetinel’in, Atak’ın, Erbaş’ın, Tönel’in Göz Nemleri

Konservatuar salonundaki etkinlikte Dilek Sabancı, okulun ulusal kültür-sanat merkezi olması yolunda önemli adımlar atacağını müjdelerken; hazır bulunan Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mustafa Şahin ve Prof. Dr. Mehmet Musa Özcan’a, Vakıf Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan’a, İl Kültür ve Turizm Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıpan’a, Prof. Dr. Mesut Önen ile Avukat Ayşen Önen’e dikkat edemedim, ama konservatuarın kuruluşuna ve yaşamasına yoğun emek sarf etmiş Devlet Tiyatrolarının kıdemli misyonerleri Tomris Çetinel’in, Murat Atak’ın, Adnan Erbaş’ın; Oyuncu, Akademisyen, Gazeteci, Yazar Doç. Dr. Adnan Tönel’in tören süresince gözlerindeki sevinç yaşlarını sezinleyebildim.

Murat Atak’ın Konuşması

Diğer taraftan, uluslararası üne kavuşmuş Tiyatro Oyun Yazarı ve Yönetmeni Özen Yula’ya, Boğaziçi Gösteri Topluluğundan Uluç Esen’e plaketler sunuldu. Festivalin belkemiği Doç Dr. Dilek Zerenler’in, festivalin tüm süreçlerinde Sabancı ailesinden ve Rektör Prof. Dr. Hakkı Gökbel’den destek gördüğünü açıklamasıyla şükran duyguları salonda alkışlarla ifadesini buldu.

Tiyatro, müzikal, operet ve operada titizlik denildiğinde akla ilk gelen isim olan Murat Atak, açılışta öyle bir konuşma yaptı ki sanki yer yerinden alkışlarla oynadı. Murat Atak: “Uygar toplumlarda bilim ve sanat özgürdür… Kurumları özerktir… “ dedi. Yetinmedi: “Devlet bilimi ve sanatı desteklemek zorundadır” dedi. Az geldi: “Çünkü biz her hırsıza Moliere, her muhterise Shakespeare, her gözü karaya Sophokles, her vatan hainine Nâzım ve Brecht ile cevap veririz” dedi. Kürsüde şöyle bir gerildi: “Haysiyetsizi, onursuzu, düzenbazı Çehov ile gösterir, her mağrura mağduru hatırlatmayı Haldun Taner’le yapar, her yakın tarihimizi sorgulatmayı Özakman’la, her iktidar kavgasını Oflazoğlu ile savaşın acımasız, çocuklarımızı bile yok eden aşağılık yüzünü de birazdan izleyeceğiniz Anne Frankla gösteririz” diye devam etti.

Murat Atak’ın konuşmanın sonunda, salona baktım, kimi başını öne eğdi, kimi gülümsedi, kimi gözlerindeki yaşları sildi.

‘Anne Frank’in Hatıra Defteri’

Açılış sonrası Dilek Sabancı Devlet Konservatuarı mezunlarından izlediğimiz “Anne Frank’in Hatıra Defteri”ni Ankara Devlet Tiyatrosu Sanatçısı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sinan Pekinton, gene Ankara Devlet Tiyatrosunun başarılı oyuncusu Cebrail Eken’in yardımcılığında başarıyla sahneye koymuştu, her ikisini de yürekten kutladım.

Ergenliğe yeni adım atmış Anne Frank’ın iç dünyasını canlandıran; yanı sıra Anne’nin aile içi olaylara, insan ilişkilerine, dinlere ve en acısı savaşa bakışını seyircisine doğrudan okutmayı başaran Gülşah Bayar’ı, Otto Frank’ta Cafer Alpsolay’ı, Miep’te Serap Bektaş’ı, Margot’da Gizem Cesur’u, Peter’de Ömer Oduncu’yu ve Bayan Frank’ta Neslişah Yalçınkaya’yı umutlarıma sarmalayarak yüreğime bastım.

Sabancı Üniversitesinin “Kanlı Düğün”ü Manolya Tekin yönetiminde çok amatörce sahnelendi, hiç tutmadım; Onsekiz Mart Üniversitesi’nin “Vişne Bahçesi” de Adnan Çevik’in rejisinde hantal mertebesinde ağırlaştırılmıştı, Çehov’la bağdaştıramadım. Diğer oyunlara (özellikle Anadolu Üniversitesi yapımı Dürrenmatt eserine) zaman ayıramamış olmama gerçekten hayıflandım.

Merve Mortaş’ın Sesi

Konya ile özdeşleşmiş Etliekmek yemek için Meram’a, Meram’ın “Havzan”ına gittik.

Düğe eti kıymasından yapılan etli ekmeğe ve bir gün önceden zeytinyağında bekletilen düğe etinin iki bıçak arasında doğranan kuşbaşısına vallahi doyamadım.

Devrisi gün, gençler bizi ilk Hıristiyanlık döneminden kalma 1800 yıllık Sille Mahallesi’nde şimdilerde “Sille Konak” olarak adlandırılan Papaz Evi’ne götürdü. Lirik soprano sesli Türk Sanat Müziği Öğrencisi Merve Büşra Mortaş; tam da Bamya Çorbası içip, Ekmek Salması, Mormi Kebabı ve Tirit yerken Zeki Müren’in sözlerini yazdığı muhayyerkürdî şarkı “Gece kirpikli kadın/Aşkıma siyah bakma”yı öyle mükemmel söyledi ki sormayın gitsin!

Hele “bir alev de” derken, mi bemolü öyle bir vurdu ki, değmeyin söylesin!

Oyun Sonraları

Oyun sonraları, Selçuk Üniversitesi yapımı “Anne Frank’ın Hatıra Defteri”nin başarılı oyuncularıyla, 3. Sınıf Öğrencisi Esra Erdemir’le, geçen yılın mezunu Yiğit Kocabıyık’la ve de Konya’ya konuk gelenlerle söyleştik.

Sözler geldi, geldi hep Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) yasa taslağına takıldı.

Gençler yüzüme çaresizliğin utancıyla bakıyorlardı, ama gözlerinde umut ışıkları silinmemişti, sezdim!

Umutlarımı Konya’da nadasa serdim.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla