Başak Doğan
Gölgeyiz
Biz gölgeyiz
Yaşarız
Bu ormanda
Korkmayız
Karanlıktan
Aydınlıktan
Birarada
Yaşamaktan
Dostlarla
Düşmanlarla
Birarada
(BirYaz Gecesi Rüyası – Gölgelerin Şarkısı – Sırçasız Tiyatro)
NEREDE?
Sevgili ekümenopolisimiz İstanbul’un yeni semtlerinden biri olan Ataşehir’deyiz. Kentsel dönüşüm dahil türlü türlü dönüşümlerden nasibini alan, adı 1970’lerde 1 Mayıs, 1980’lerde Mustafa Kemal, 2000’lerde Aşık Veysel olarak değişen mahallemizde, gecekondular arasında, kokusundan dolayı pek hoş olmayan sıfatlarla anılan bir dere kenarında, nev-i şahsına münhasır bir devlet okulundayız. -Depremi mi sordunuz? Bina güçlendirmesi çok kez yapılmıştır, arz ederim.- Yanımızda tinercilerin buluşma mekanı olan asfalt zeminli futbol alanının demirlerine bağlı bir at, arkamızdaki evin penceresinden başını uzatıp meleyen bir keçi, karşımızda vakitsizce öten bir horozun etrafında gıdaklayan tavuklar eşliğinde akıp giden derme çatma, unutulmuş bir hayat… Okulumuz “Cep delik, cepken delik. Kevgir misin be kardeşlik?” şiarıyla tıpkı diğer mahalle sakinleri gibi, kendi yarasını kendi sararak, kendi yağıyla kavrulmaya çalışmakta.
“İstanbul’un orta yeri sinema.
Garipliğim, mahsunluğum duyurmayın anama.”
Orhan Veli Kanık
Okulun garipliği ve mahsunluğundan bahsetme hakkımız saklı kalmak kaydıyla, kahkahasını duyurmaya niyetlendik. Haydi, alkış seslerini takip edelim; çamurdan, soba dumanından, İstanbul’un isinden pisinden kararmış, serseri görünümlü mahalle kedilerinin doğumhane olarak kullanmalarıyla meşhur konferans salonunumuza doğru gidelim.
Sırçasız Tiyatro, William Shakespeare’den uyarladıkları “Bir Yaz Gecesi Rüyası”nı sergiliyor. Üzerinde bir adet (ana sınıfından ödünç alınan) sandalyeden başka bir dekor olmayan küçük sahnede, yaşları 9 ile 13 arasında değişen kadın oyuncular var. Oyuncuların beyaz kostümlerinin üzerinde tunik, pelerin veya kanat olarak kullandıkları -Salı pazarındaki parça kumaşçılardan veli işbirliği ve sıkı pazarlıkla tedarik edilen- tülleri görmekteyiz. Salonu dolduran seyircilerin en küçüğü 4, en büyüğü 62 yaşında. Oyunculardan ve seyircilerden gelen gözle görülür, kulakla duyulur geri bildirimlere dayanarak oyunun eli yüzü düzgün, seyirlik bir prodüksiyon olduğunu söyleyebiliriz.
KİM?
Evinde oturma yapayalnız
Gel de oynayalım
Yaşam bir oyundur dostum
Ben de bir oyun kurdum
Ev işlerini unut birazcık
Başla eğlenmeye
Bırak kaçsın dizilerin
Kapat gitsin feysi meysi
Her şey gönlünce olmalı
Felaket haberlerini unut
Su serp yüreğine
Hayat bir sahnedir dostum
Burada başrol sende
(“Kabare” uyarlaması: 27 Mart 2013 Dünya Tiyatro Günü – Sırçasız Tiyatro)
Oyuncu Mahsum Eskin’in önerisiyle Sabahattin Ali’nin “Sırça Köşk” isimli masalından esinlenerek 2008 yılında “Sırçasız Tiyatro” adını alan topluluğun dinamik bir kadrosu vardır. Bu dinamizm hem oyuncuların yaşından hem de kadronun sıkça yenilenmesinden kaynaklanır. Her sezonda oyuncuların en az yarısını, tiyatroyla yeni tanışan çocukların oluşturmasına özen gösterilir. Çalışmaya katılım ile rol dağılımında “gönüllülük” ve “kolektif kararlar” esastır. Herhangi bir seçme yapılmaz ancak katılımcılar doğal seleksiyon ile süreçte elenirler. Sene başında 30-40 kişi ile başlayan çalışmalar, sene sonunda 15-20 kişiyle sürdürülür. Katılımcılar kendileri ayrılmaya karar verebilir veya topluluk tarafından çalışmadan çıkarılır. Topluluk tarafından çıkarılanlara “oyunbozan” denilir. Oyunbozanlar için ortak karar alınır: Bir süre çalışma ortamından uzaklaştırılabilirler veya tamamen çalışma dışı bırakılabilirler. İşleyişte çocukların sokak arası oyunlarındaki mantık vardır yani aslolan oyundur. Çocuklar için mühim olan oyunun sürmesidir. Bu nedenle, ilk yıllardaki tek tük örnekler dışında pek oyunbozan atma durumu yaşanmamıştır. Oyuncular değişebilir; ama süreçte oynamayı seven bir çekirdek kadro oluşturulamaz ise sıkıntı yaşanır. Çalışmalar Ekim ayında başlar. Temel düzeyde drama, tiyatro, çocuk oyunları, müzik ve dans unsurlarını içeren çalışmalar oyuncularda fiziksel tiyatro altyapısı oluşturmayı, bağımsız oyun kurma ve işbirliği içinde oynama becerisi geliştirmeyi hedefler.1 Topluluk Mart ile Nisan aylarında yıl sonunda ne sahneleyeceğini belirler. Her yıl çalışmalarda ortaya çıkan ürünlerin seyircilerle paylaşılmasına özen gösterilir; fakat prodüksiyon itkisiyle hareket edilmez.
“Tiyatro yaparken kendimi huzurlu ve rahat hissediyorum.” Songül Gümüş, oyuncu.
Çalışmalarda “oyun” oynanır: Mahalle nüfusunun, etnik ve dini kökenler ile sosyo ekonomik altyapı bahanesiyle görmezden gelindiği, sistemin aşağıda mahalleyi yutmaya hazır bir volkan gibi dumanlar tüttürerek durmadan kaynayacak şekilde tasarlandığı, çocukların ev işi, kardeş bakımı, kağıt toplama, tartıcılık…vs işlerde çalıştıkları, barınma, beslenme, sağlık ve güvenlik sorunları yaşadıkları, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin bu ve benzeri yüzlerce mahallesi olan koca köy İstanbul’daki pek çok çocuğun hayatı olduğu göz önüne alınarak ısrarla “oyun” oynanır.
NE?
Gel dinle gel dinle
Garip bir hikaye
Anlatmış Shakespeare bize
Şu Atina kentinde
Cinler, periler, büyülü düşler
Hanımlar, beyler
Hepsi birarada
Bir Yaz Gecesi Rüyası’nda
Ne garip bir hikaye
Anlatmış Shakespeare
(BirYaz Gecesi Rüyası – Açılış Şarkısı – Sırçasız Tiyatro)
Tiyatro Boğaziçi’nin “Selam Sana Shakespeare” oyununu izleyen topluluk üyelerinin talebiyle 2012 yazında Shakespeare’in oyunlarının öyküler halinde aktarıldığı bir kitap okunmuştu.2 2013 Mart’ında oyuncu Eylül Duman’ın önerdiği “Bir Yaz Gecesi Rüyası” adlı öykü genel kabul gördü ve sahnelenmesine karar verildi.
“İşte o gün sahneye ilk defa rolüm varken çıkacaktım. Sıra bana geldiğinde içim içimi yiyordu. Artık sahneye çıkmıştım. Geri dönemezdim. Rolümü canlandırdım ve kulise gittim. “Rolünü sevdin mi?” diye sorarsanız, evet çok güzel bir rol almıştım. Herkesin rolünü sevdiğine eminim. Herkes elinden geleni yaptı. Tiyatromuz çok eğlenceliydi.” İlknur Aydoğan, oyuncu.
“Ben Titania’yı oynadım. Çok güçlü bir karakter, bir sürü perisi emrinde. Kendimi oynarken sihir yapmış gibi hissettim. Sanki gerçekten periydim, uçuyordum.” Zeynep Türkoğlu, oyuncu.
“Sırçasız Tiyatro’da ilk senemdi, güzel bir iş, oyun çıkardığımızı düşünüyorum. Helena rolünü oynadım. Helena sevdiğini asla terketmeyen mücadeleci ve gururlu bir karakter. Bu rolü oynamak isteyenlere çok eğlenceli bir rol olduğunu söylemek isterim.” Bircan Şenel, oyuncu.
NASIL?
Dedik gel oynayalım
Bir kumpanya kuralım
Ormanda çalışalım
Ah Tiyatro! Aaah…
(BirYaz Gecesi Rüyası – Esnaf Kumpanyasının Şarkısı – Sırçasız Tiyatro)
Çalışmaların mutfağında hep iki tezgah vardı: masabaşı ve sahne üstü. Çalışmalarda ağırlıklı olarak Ömer Faruk Kurhan’ın “Tiyatroda 20 Yıl” kitabında anlattığı kolektif oyunlaştırma tekniğinden yararlanıldı.(3)
Masabaşı çalışmalarında öykünün dramaturjik analizi yapıldı, 5N1K yöntemi ile sorular üretildi ve cevaplar bulunmaya çalışıldı. “Kızlar ve Oğlanlar”, “Aşk ve Dostluk” kitapları(4) okundu. Bir Yaz Gecesi Rüyası’nın çizgi film uyarlamaları izlendi.(5) Hermia’nın eş tercihi nedeniyle karşılaştığı baskı ve ayrımcılık tamamını kadın oyuncuların oluşturduğu bir kadro için önemliydi. Topluluğun çocukların tiyatrosunda cinsiyet rollerine dair eşitlikçi bir duruş sergilemeye çalıştığı söylenebilir. Danışman açısından dikkat edilen nokta, oyun çalışması sırasında kadronun ayrımcılığa dair farkındalığını tespit etmek ve bu farkındalığa artı bir bakış açısı kazandırmaktan öteye geçmemek oldu. Bu nokta, dramaturjinin ekip tarfından anlaşılabilmesi ve sahiplenilmesi için önemliydi: Varolan bilgi artı bir.(6) Kadronun hazırbulunuşluk düzeyi üzerine yapılan kötü dramaturji, danışmanın hazırbulunuşluk düzeyi üzerine yapılan iyi dramaturjiye yeğdir, diyebiliriz. Bu hususta deneyimli öğretmenlerin, usûl erkân bilmeyen yahut işlerine öylesi gelenler için sık kullandıkları esprili bir cümle vardır: “Hocam, sen bu konuların hepsini bir derste verdin vermesine de acaba çocuklar aldı mı?”
Sahne üstü çalışmalarda öyküde gerçekleşen olaylar, sahne üzerinde sözsüz olarak doğaçlandı. Örnek verecek olursak: “Hermia odasında Lysander ile buluşmak için hazırlanıyordur. Egeus salonda Atina Gazetesi okuyordur, birden durur ve Hermia’yı çağırır. Hermia gelir. Egeus, Hermia’ya onu Demetrius ile evlendireceğini söyler.Hermia itiraz eder. Egeus kızar.” Belirlenen eylemler fiziksel aksiyon olarak icra edildi. Mesela Hermia’nın hazırlanması aşamasında oyuncuların 5N1K sorularına cevap verebilecek kısa bir ön hazırlık yapması istendi. Hermia kimdir? Hermia nerede? Odasında neler var? Hermia’nın kıyafeti nasıl? Niye hazırlanıyor? Nasıl hazırlanıyor? Lysander’i neden seviyor? Bu tek kişilik ve (oyuncunun tasarımına göre) çok eylemli fiziksel aksiyon çalışması topluluk tarafından değerlendirilirken mantık hataları, gereksiz eylemler, olmayan nesne kullanımında göze çarpan sorunlar ve eylemlerin yapılış sıraları üzerinde duruldu. Egeus ve Hermia sahnesinin ikili doğaçlaması (Egeus: “Demetrius ile Evleneceksin” Hermia: “Ben Lysander’ı seviyorum”) konuşmanın eyleme dönüştürülerek sahne diline aktarılması konusunda bir başlangıç oldu. Bu iki cümlenin sahne üzerinde karakterlere uygun şekilde sözsüz olarak ifade edilebilmesi iki haftayı buldu ancak daha sonra dönüştürme işlemi giderek hız kazandı. Fiziksel tiyatro örneği olarak sessiz sinema filmleri izlendi. Sürece tersen bakabilmek için sessiz sinemadaki aksiyon söze çevrilerek sessiz filme dublaj çalışması yapıldı. Bu süreçte her oyuncuya gözlem yapma, deneme ve değerlendirme fırsatı verildi.
“Bir ara hiçbir söz kullanmaksızın oynamayı düşünmüştük. Bunun için Charlie Chaplin’in filmlerini seyretmeye başlamıştık ama biz, oyuncular tarafından sıkıcı geldiğine karar verince tekrar sözlü bir oyun halinde oynadık.” Sevcan Karayılan, oyuncu.
Bu çalışmaların akabinde sahnede sınırlı olarak söz kullanımına izin verildi. Oyuncuların fiziksel ifade kapasitesini arttırabilmek için farklı beden kullanımı örnekleri sunmak gerektiğinde sessiz sinema, çizgi roman ve çizgi film gibi kaynaklardan yararlanıldı. Öyküdeki karakterlerin hangi çizgi film karakteri tarafından canlandırılabileceği konuşuldu. Örneğin Puck’ı Jerry’nin (Tom ve Jerry’deki), Hermia’yı Minnie’nin oynayabileceği söylendi. İzlenilen çizgi film uyarlamalarındaki karakterlerin sesleri ve jestleri taklit edildi. Doğaçlamalarda çizgi film aksiyonu, eylemlerin çizgi karakterler gibi icrası çalışıldı.
Sahneler belirlendi Örneğin Hermia ve Egeus, Hermia ve Lysander, Hermia ve Helena, Esnaf Kumpanyası, Periler…vb. Müzik belirlendi ve dar kadro ile yürütülen masabaşı çalışmalarında şarkı sözleri müziklerin üzerine yazıldı. Doğaçlama ekipleri kurularak sahneler doğaçlandı. Doğaçlamalar değerlendirildi, topluluktan en çok olumlu eleştiri alan doğaçlama ekibi veya ekipleri sahne metnini oluşturdular. Anlatıcı olmak isteyenler, sahneleri birbirine bağlayacak öyküyü küçük bir çocuğa masal anlatıyormuş gibi doğaçladılar. Doğaçlamalar değerlendirildi, en çok olumlu eleştiri alan anlatıcı kendi metnini yazdı. Sahnelerin giriş-çıkışı ve sahne yerleşimi belirlenerek oyun akışı oluşturuldu. Oyuncular her akışta farklı rolleri denediler. Oyuncu Sevcan Karayılan inisiyatif alarak oyuncularla ek çalışmalar düzenledi. Gönüllü ekipler tenefüslerde ve okul saatleri dışında evlerde toplanarak çalıştılar. Sahnelemeye iki hafta kala nihai oyun metni oluşturuldu. Sahnelemeye bir hafta kala nihai rol dağılımı yapıldı: Oyuncular üç rol belirlediler. Topluluk kararı ile oyunculara belirledikleri üç rolden biri verildi ve anlatıcı seçildi.
Doğaçlamaların hazırlık aşamasında doğaçlama ekibine danışman dahil dışarıdan gözlemci alınmadı ancak doğaçlama sergilemeleri ve oyun provaları her zaman seyirciye açık yapıldı. Sınıf öğretmeni ve halk oyunları eğitmeni Kezban Kesici, oyuncuların anneleri, sınıf arkadaşları, eski “Sırçasız Tiyatro” oyuncuları çalışmaları izleyerek katkılarını sundular. Topluluğun kendisine “kadrolu seyircimiz” diye hitap ettiği beş yaşındaki Taylan Duman’ın eleştiri ve önerileri değerlendirildi. 2010 yılından beri çalışmalara gelip giden Taylan’ın oyunu anlaması ve beğenmesi topluluk için önemli bir kriterdi çünkü hem oyunun hedef seyircisi 5-13 yaş aralığındaydı hem de topluluk için tecrübe ile sabit, şaşmaz bir kural vardı “Taylan severse herkes sever.”
“Sırçasız Tiyatro ekibindeki bir grup tiyatrocunun hayalleriyle süslenen bir oyun sergiledik. Oyunumuzun içine bir tutam heyecen bir tutam mutluluk, bir tutam sevgi ve bütün başarılarımızı katarak oyunu renklerdirdik…” Esra Kılıçkaya, oyuncu.
NİYE?
“İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi…”
Orhan Veli Kanık
Oyuncu + Hikaye + Seyirci = Tiyatro
Her şeyin önce bir toz ve gaz bulutuyla başladığı evrenimizde “Sırçasız Tiyatro” için başlangıç noktası “oyuncu”dur. Oyuncunun takım oyununu öğrenmesi veya sahnede uygulaması aşamasında devreye “hikaye” girer. Hikaye yakantop oyunundaki topun vazifesini görür. Topun yok şu marka, bilmem ne ebatta olması gerekmediği gibi hikayenin de öyle muhteşem, dört başı mamur olması beklenmez. Top patlak dahi olabilir, top olmadığı durumda içi boş plastik şişe kullanılabilir fakat top yani bir hikaye gereklidir. Oyuncunun anlamadığı bir hikaye görünmez bir toptur dolayısıyla kimseye değemez, hiçbir oyuncu yanmaz, can alamaz…vs Oyunun zevki kalmaz. Böyle bir oyunu seyretmek de seyirciye keyiften çok sıkıntı verir. Çocuk seyirciler için oyunlar hazırlayan topluluğun hikayenin anlatımını güçlendirmek için dekor, kostüm, aksesuar veya ışık kullanımını ön plana çıkarmaması hem özellikle tercih edilmiştir hem de maddi koşulların gereğidir. Hikaye anlatımını güçlendiren en önemli unsur oyuncudur. Oyuncunun eğitiminde öz güven, hayal gücü, vücut ve ses kullanım kapasitesini geliştirebilecek çalışmaların seçilmesine özen gösterilir. Oyuncunun ekibin aktif bir bileşeni olması; sahnedeki hareket, söz ve yorumunu kendisinin bulması ve kendi sorumluluğunu alması teşvik edilir. Hikaye anlatımını güçlendiren diğer unsur ise “müzik kullanımı”dır. “Sırçasız Tiyatro” oyunlarında genellikle sahne üstünü destekleyici ya da sahne üstüyle kontrast tema oluşturma özelliği güçlü olan film müziklerini kullanmaktadır. “Bir Yaz Gecesi Rüyası”nda Joe Hisaishi’nin Miyazaki animasyon filmleri için bestelediği eserler kullanılmıştır. Buna ek olarak halk müziği veya popüler müzik türlerine ait eserlerin sözlerinin değiştirilerek kullanılması da topluluğun sıkça başvurduğu bir yöntemdir. Oyunun sonunda genç çiftler birbirine kavuştuğunda, oyuncu Saliha Şenol’un önerisiyle, Atina imparatoru Theseus Ankara misket oynayarak şöyle demiştir: “Haydi bakalım eğlenceler başlasın! Atina’nın bağları da/ Büklüm büklüm ormanı./ Ne zaman sarhoş oldun da/ Galdıramıyon kolları!”
NE ZAMAN?
Oyun Haziran 2013’te Orhan Veli Ortaokulu’nda onüç kez sahnelendi ve yaklaşık 900 seyirciye ulaştı. Buraya kadar sabredip okuduğunuz yazı, topluluğun 2012-2013 sezonunda geçirdiği süreci aktarmayı amaçladı, ki biline; yine bir yerlerde, yine dalgacı çocuklar, sabahları gökyüzünü boyuyorlar maviye…
“Sırçasız Tiyatro ekibindeki bir grup tiyatrocunun hayalleriyle süslenen bir oyun sergiledik. Oyunumuzun içine bir tutam heyecen bir tutam mutluluk, bir tutam sevgi ve bütün başarılarımızı katarak oyunu renklerdirdik…” Esra Kılıçkaya, oyuncu.
“Dilerseniz aldırmayın biz gölgelere. Farzedin ki bir rüyaydı bu. Bir Yaz Gecesi Rüyası.” Eylül Duman, oyuncu.
NOTLAR:
(1) Çocuk oyunlarının çocuğun gelişiminde önemli bir yere sahip olduğunu savunan Amerikalı sosyolog Mildred Parten (1902-1932) oyunun çocuğun sosyal gelişimi üzerindeki etkilerini incelemiştir. Parten çocuk oyunlarını beş evrede ele almıştır:
1 Tek başına oyun
2 Oyunu izleme
3 Paralel oyun
4 Birlikte oyun
5 Kooperatif oyun
(2)Shakespeare’den Hikayeler, Charles Lamb & Mary Lamb, İş Çocuk Klasikleri.
(3)Tiyatroda 20 Yıl, Ömer Faruk Kurhan, BGST Yayınevi
(4)Kızlar ve Oğlanlar, Brigitte Labbé – P.-F. Duppont – Beurier, Günışığı Kitaplığı, Çıtır Çıtır Felsefe serisi.
Aşk ve Dostluk, Brigitte Labbé – P.-F. Duppont – Beurier, Günışığı Kitaplığı, Çıtır Çıtır Felsefe serisi.
(5) İzlenen çizgi filmler: Mr Magoo’s A Midsummer Night’s Dream, BBC Shakespeare’s Animated Tales- A Midsummer Night’s Dream, A Mouse’s Tales Cartoon-A Midsummer Night’s Dream
(6) Kimimizin “modern dilbiliminin babası”, kimimizin “çağımızın en önemli muhalif entellektüellerinden biri” olarak tanıdığı Noam Chomsky’nin bigiyi işleme teorisine göre, bilgi birikiminin oluşabilmesi için öğrenende yeni bilginin ilişkilendirilebileceği bir ön bilgi bulunmalıdır böylelikle bilgi yığılmasının önüne geçilebilir ve yeni bilginin yapılanması başlar. Bilginin aktarımında öğretmenin rolü çocukların varolan potansiyellerini açığa çıkarmak ve bu potansiyelin gelişimine katkı sağlamaktır. Öğrenme sürecinde insan doğasındaki merakın arttırılamıyorsa bile korunması, öğrenenin keşfe ve nihayetinde bağımsızlığa teşfik edilmesi gereklidir.
1 Yorum
Eylül ve Taylan in babası olarak çok duygulandım o günleri yaşattınız hepinizin emegine saglik