20 Mart Dünya Çocuk ve gençlik tiyatrosu günüdür. Bazılarınız şöyle düşünebilir, ‘Tanrım, neden renkli kıyafetler giyip aptalca davranan ve onları sıkılarak seyreden anne, babalara ve yırtınarak bağıran çocuklara saçma şarkılar söyleyen aptal oyuncuların gününü kutlamak için özel bir güne ne gerek var ki?’
Ama eğer tüm bunların çocuk tiyatrosu olduğunu düşünüyorsanız, gerçekten güçlü, neşeli, cesur, cazip ve süprizlerle dolu olan tiyatroyu, yani dünyayı kurtarabilecek olanı göz ardı ediyorsunuz demektir.
Tüm dünyada sanatçılar, dansın estetiğini, tiyatronun yeniliklerini, yeni oyunların tazeliğini, kuklacılığın çekiciliğini ve yeni müzikallerin teşvik edici enerjisini birleştiren yeni bir çocuk tiyatrosu yaratıyorlar. Çocuklar, Washington D.C.’den Atlanta’ya, San Francisco’dan İrlanda’ya, Kosova’dan Cape Town’a kadar daha deneyimli bir tiyatro vizyonuna erişme imkanına sahipler.
Bu oyunlar, yeniden kurgulanmış masallar ve favori kitapların uyarlamalarından, güncel oyunlara ve fizikle ilgili tüm yeni elektronik müzikallerden Amerikan sivil savaşındaki zorbalığa kadar değişik konuları kapsamaktadır.
Fakat nasıl oluyor da tiyatro, özellikle de çocuk ve gençlik tiyatrosu, bizimki gibi böylesine endişe dolu ve uyumsuzlukların olduğu disparity-scattered? bir dünyada önemli hale geliyor?
Çok da abartmış olmayı istememekle birlikte (ki bunun için çok geç) , ama dünyadaki bu aşırı kirlenme, toplumsal olarak empati kuramamaktan kaynaklanmaktadır. Birbirimizi anlamıyoruz ve anlamak da istemiyoruz. Ama tiyatro bizi empati yapmaya davet ediyor, hatta buna zorluyor.
San Francisco SF Playhouse’dan arkadaşım Bill English’in de söylediği gibi, tiyatro empati için bir ön hazırlık gibidir. Bu tıpkı şefkat kaslarımızı güçlendirebileceğimiz, insanları dinlemeyi, bizim gibi olmayan insanları anlamayı ve onlarla bağ kurabilmeyi deneyimleyebileceğimiz bir alandır. Oturup dikkat kesilme ve diğer insanların eylemlerinden bir şeyler öğrenme alıştırmaları yaparız. Önemsemeyi deneyimleriz.
Çocukların böyle alıştırmalara yetişkinlerden çok daha fazla ihtiyacı var. Burası onların dünyası olacak ve bu empatiyi uygulamak ve bir fark yaratmak için daha çok zamanları olacak. Budist Roshi Joan Halifax bizleri bilhassa çocuklara etkin bir şekilde empatiyi öğretmeye (ve empati duygusu olan yöneticilere oy vermeye) davet ediyor. Neden sırf bunun için bile çocuklarınızı tiyatroya götürmeyesiniz?
Esasında “Bugün Bir Çocuğu Tiyatroya Götürün”, ASSITEJ’in (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği) önümüzdeki 3 yıllık kampanyasının temasıdır.
Eğer bir çocuğu tiyatroya götürürseniz, orada sadece empati duygusunu deneyimlemekle kalmayacak, aynı zamanda ya kahkahalarla gülecek, ya eve bilimle ilgili bir şarkı söyleyerek gelecek, ya tarih hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyecek, ya size bugün okulda ne olduğunu anlatacak, ya tüm yemek saatini müzikten bahsederek geçirecek, ya çatışmaların üstesinden gelmeyi öğrenecek ya da geleceğin sanat müdavimi olmaya başlayacak.
20 Mart’ta bir çocuğu tiyatroya götürün. Onları her zaman götürün. Rahatça arkanıza yaslanıp gösterinin keyfini çıkarmak yerine, doğrulun, karşınızdakiyle bağ kurun ve daha iyi bir dünya için bir şeyleri değiştirmeye başlayın!
Lauren Gunderson – Tiyatro Eleştirmeni
Çeviri: Beril Boz (Tiyatro TEMPO oyuncusu)