Mimesis Haber/Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümünün 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle hazırladığı etkinlik programını paylaşıyoruz.
27 MART 2014 DÜNYA TİYATRO GÜNÜ KUTLAMA PROGRAMI
Dünya Tiyatro Günü Bildirisi
Hiç Kimse Düşlerimi Benden Çalamaz!… Çünkü Ben Tiyatroyum…
Haydi gelin bir ülke düşleyelim, bir kent, bir kasaba… Sırtını yeşile vermiş yüzünü maviye… Her daim güneşin o muhteşem yüzü şefkatle alnınızda, omuzlarınızda, sırtınızda, bedeninizin her yanında pırıl pırıl pırıldıyor. İnsanlar coşkulu, insanlar umutlu… Güneş gibi, ay gibi, masmavi deniz gibi, özgür… Bir o kadar da güvenli ve de cesur!
Devam edelim düşlemeye… Bu kasabanın tiyatroları olsun, kapalı, açık… Oyun alanları olsun her köşe başında… Opera, konser salonları olsun! Sergi evleri olsun sıra sıra Picasso’ya inat! İnsanlar sabırsız, insanlar heyecanlı, insanlar ter temiz… Dolup taşsın insanla her yan!
Olmaz mı dersiniz… Olur, neden olmasın! Olacak, olmalı!… E olduralım o zaman!… Öyle olduralım demekle olmaz ne yazık ki! Oldurmak için emek gerek, sabır gerek, azim gerek, inat gerek bitip tükenmeyen! Özgürlüğü inşa etmek gerek bıkmadan yorulmadan!
Ömrü insanla yaşıt Tiyatro Sanatıdır işte bu gücün kaynağı… Her ne kadar yönetenler tarafından tarihin her döneminde “kurbağa zehrine çalınmış bir parmak bal” olarak nitelense de insanda umudu yeşerten, gücünü tazeleyen bu sanattır. Bu yüzden ütopyamızın üzerine kara bir örtü örtüyor tarihin her döneminde yönetenler. Biz bunun ayırdındayız… Ve inadına umudumuzu besliyor, gücümüzü hep canlı tutuyoruz. Çünkü tiyatro sanatıyla uğraşanlar olarak biliyoruz ki insana dair her şeyde tiyatro vardır, sanat vardır, güzellik vardır, zenginlik vardır ve de özgürlük… Umudumuz, gücümüz, geleceğimiz için “Yaşasın Tiyatro!” demeyi sürdüreceğiz… Ve kimsenin düşlerimizi çalmasına izin vermeyeceğiz…
Düşlerimiz için,
Güzel ülkemiz için,
Bir tanecik dünyamız için
Ve tüm dünya insanları ve insanlarımız için
Barış için
Kardeşlik için
Dayanışma için
Ve geleceğimiz için
Yaşasın düşlerimiz ve Yaşasın Sanat
Ve de Yaşasın Tiyatro…
İYİ SEYİRLER
Prof. Dr. Nurhan TEKEREK
Sahne Sanatları Bl. Bşk.
Oyunculuk ve Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı
Lisans II ve Lisans III Öğrencileri Sunar
Ö N D E R
(Kısa Oyun)
27 Mart 2014, Saat: 14.00
Yazan: Eugene IONESCO
Çevirmen: Genco ERKAL-Ülkü Tamer
Yöneten: Prof. Dr. Nurhan TEKEREK
Yön. Yrd.: Oğuzhan FIÇILAR- Nihayet KÖSE
Reji Asist.: Derya AKTAŞ- PELİN AKAN
Dramaturgi: Derya AKTAŞ- Pelin AKAN- Yakup HATIRLI-
Doğa CANBEK- Nihayet KÖSE
Dekor: Prof. Dr. Nurhan TEKEREK- Onur CAMCI- Sergen BÖLÜK- Uğur ÜNSAL
Kostüm: Yüksel HAKVERDİ- Yakup HATIRLI, Derya AKTAŞ
Sahne Amiri: Elife TUĞRUL- Tuğçe ŞENER- Kerem Can SAN
Projeksiyon: Onur CAMCI- Uğur ÜNSAL
Işık- Efekt: Prof. Dr. Nurhan TEKEREK
Afiş: DOĞA CANBEK
Broşür: Pelin AKAN, Nihayet KÖSE, Derya AKTAŞ
OYUN KİŞİLERİ
SPİKER: Kerem Can SAN- Sergen BÖLÜK
DELİKANLI: Onur CAMCI
KIZ: Elife TUĞRUL
HAYRAN: Oğuzhan FIÇILAR- Uğur ÜNSAL
HAYRAN KIZ: Yüksel HAKVERDİ- Tuğçe ŞENER
ÖNDER: Gizem KARASU-Pelin AKAN
GÜVENLİK: Hakan Yasin KİREZ
KALABALIK: Yakup HATIRLI- Nihayet KÖSE- Pelin AKAN- Derya AKTAŞ- Doğa CANBEK- Hakan Yasin KİREZ- Gizem KARASU
NE YAZIK KAFASI OLMAYAN ÖNDERLERİ YARATAN TOPLUMLARA!…
“Hiçbir toplum mutsuzluğa son veremedi, hiçbir politik sistem bizi acı hayat şartlarından çekip alamadı, ne ölüm korkumuzu yenmemize yardımcı oldu bunlar, ne de mutlak olana duyduğumuz susuzluğu giderdi; toplumun durumu, yöneten insanlığın durumudur, yoksa bunun tersi değil.” Inesco
– İkinci dünya savaşı sonrası umutsuzluğa düşmüş olan İNSAN, daha iyi bir dünya ülküsü yerine azalmaz bir biçimde parçalanmışlığın içindedir. İnsan öznelliğini kaybetmeye başladıkça sıradanlaşır ve toplum içinde eriyen bir bireye dönüşür. Kendi varlık anlamını kaybetmiş bir kukla… Kurtuluş artık ya bir kahramanda ya da bir Önder ‘de…
Toplumların önder arayışında sorulması gereken bir soru: Siz kimsiniz? Adınız ne sizin? (Derya Aktaş, Pelin Akan, Nihayet Köse, Doğa Canbek, Yakup Hatırlı.)
– Halkların bilinçsizce önder bekleyişi, kafasız önderlerin gelmesiyle sonuçlanmaya mahkumdur. (Tuğçe Şener)
– Bir insanı efendileştiren de köleleştiren de yine insandır. (Oğuzhan Fıçılar)
Bir önder yaratma isteği, insanların korkularından dolayı sığınacak bir baba figürü yaratma isteğinden başka bir şey değildir. (Sergen Bölük)
– Yaşanmış ve yaşanılacak şeylerin ötesinde hayali önder arayan, idealist olmayan kuzular!… (Yüksel Hakverdi)
– Toplumlar önderini huzur ve düzeni korusun diye seçer; mevcut düzeni bozmak için değil. (Uğur Ünsal)
– Ey insanoğlu bir bilsen köle olmadan efendi olmaz. Öndersiz dünyalar için mücadele et. (Elife Tuğrul)
– Halk, medya ve siyaset üçgeninde perde arkasını görmeye var mısınız? (Kerem Can San)
– Kendimize dürüst olduğumuz gün liderlere ihtiyacımız kalmayacak. (Onur Camcı)U.Ü.
HOŞGELDİN AMERİKA
(2 Bölüm)
27 Mart 2014, Saat: 14.30
Yazan: Haluk IŞIK
Yöneten: Dr. Tülay AKGÜL- Murat LİMAN
Reji Asist.: Serpil CANALAN- İhsan YILDIRIM- Erdi BİLTEKİN- Serdal ÖZÖNALAN
Dramaturgi: Serpil CANALAN- İhsan YILDIRIM- Erdi BİLTEKİN- Serdal ÖZÖNALAN
Dekor: Mehmet Ali AÇIL, Oğuzhan ERDOĞAN
Kostüm: Grup Çalışması
Sahne Amiri: M. Salih SALCAN
Giriş Şarkısı: Doç. Dr. Ayhan HELVACI
Işık- Efekt: Serdal ÖZÖNALAN
Afiş: Erdi BİLTEKİN
Broşür: Serpil CANALAN- İhsan YILDIRIM- Erdi BİLTEKİN- Serdal ÖZÖNALAN
OYUN KİŞİLERİ
SARHOŞ: Mehmet Ali AÇIL
HİDAYET: Nurettin ÖRÜK
HAFİZE: Didem AKIN
MELAHAT: Gökçe KURT
KADRİYE: Burcu SARIGÜL
SULTAN: Merve YEL
MADAM: Duygu Nur GÜCENMEZ
SALİH: Oğuzhan ERDOĞAN
LORD HAYRİ: M. Salih SALCAN
I. ERKEK: Yiğit ALEMDAR
II. ERKEK: Murat ÖZCÜ
I. GÖREVLİ: Ali Bircan TEKE
II. GÖREVLİ: Fatih YAĞCI
MİLİTAN: Erdi BİLTEKİN
SAHTE BİR UMUT HER ZAMAN KOYU BİR UMUTSUZLUKTUR…
Hoşgeldin Amerika oyunu, 1946 yılında ülkemize gelen Missouri donanmasının İstanbul’a demirlemesiyle birlikte Ziba genelevinde yaşananları anlatır bizlere. Heyecanlar, hazırlıklar ve bu evdeki kadınların umutsuzluk içinde “umut” dolu bekleyişleri hazin hikayeleriyle birlikte ele alınmaktadır. Marshall yardımlarıyla bir ülkenin içine düşürüldüğü durum yine o ülkede geleceklerin çalındığı bir yerden sunulur bizlere.
“Didiklenmiş üzüm salkımıdır her kerhane
Ve hayatı geberesiye severler
Dört sermayelidir Ziba’mız
Madam’ın yedinci cehennemi
Küçümseyip deşmeyin yarasını
Yıl 946
Ziba’lıları yakıp kavurdu
Vatan aşkı!”
Dr. Tülay Yıldız AKGÜL
GECE O KADAR KİRLİYDİ Kİ İKİSİ DE KAYBOLDULAR
28 Mart 2014, Saat: 14.00
Yazan: Plinio MARCOS
Çeviren: Orhan GÜNER
Sahneleyen: Ali Bircan TEKE
Dramaturgi: Nazlı BAŞARAN
Teknik: M. Salih SALCAN
Işık: Onur CAMCI
Müzik, Afiş: Oğuzhan ERDOĞAN
Fotoğraflar: Gökçe KURT
OYUN KİŞİLERİ
RECEP: M. Salih SALCAN
AZİZ: Ali Bircan TEKE
EN ALTTAKİLER…
Bir apartmanın bodrum katında yaşıyoruz. Burayı çok ucuza kiraladık. Çok temiz bir görünümü olduğunu söyleyemeyiz. Her yerden borular falan geçiyor işte; kalorifer boruları, kanalizasyon boruları, elektrik boruları… Ama en önemlisi apartmanın kenef borusu, günün birçok bölümünde onun içinden akan sesleri duyuyoruz. Yo yo, bir süre sonra alışıyorsunuz. Apartmandaki her dairenin kenefi bizim evimizde(!) birleşiyor. Bazen o kadar sık kullanıyorlar ki mabatlarını, bize bir mesaj gönderdiklerini düşünüyoruz. Bazen de yarış halinde oluyorlar. Mesela geçenlerde 14 numara ile 23 numaralı daireler aynı anda başladılar, 23 numara çok hızlıydı ama 14 numarayı geçmeyi başaramadı. Biri 4. diğeri ise 7. katta… Neyse ki zamanımızın çoğunu pazarda geçiriyoruz. Yok daha neler alışveriş için değil, hamalız biz.
Biz…
Recep ve Aziz!
Ali Bircan TEKE
Gidin, nerde sevinç varsa oraya gidin!
Ve siz sayısız kalabalıklar, çıkarmayın
Size söyleyeceğim sözleri: Küpe olsun kulaklarınıza.
Çünkü şair seyircilere çatmak istiyor şimdi.
Bir haksızlık etmişsiniz kendisine
Şimdiye dek nice hizmetler etmiş size
Başka şairlerin adı arkasında gizlenerek,
Başkalarının karnına girip bir hayli güldürmüş sizi.
Sonra kendi adıyla çıkıp ortaya
Kendi bahtını denemiş karşınızda:
Bırakıp başkalarının atlarını
Kendi şiirinin atlarına binmiş.
Aranızda şanlar, şerefler kazandıktan sonra
Atina’da kimselerin kazanmadığı kadar,
Hiç de burnu büyümemiş, böbürlenmemiş.
Meydanlara çıkıp gençleri tavlamamış,
Sahneyi oyuncak etmelerine razı olmamış
Eski gözdeleriyle uğraşan aşıkların:
Saygı nedir bildiği için sanatına
Aracı kadınlara döndürmemiş şiir perisini.
Ve ilk korolarını kurduğu zaman
Sıradan insanlar değilmiş saldırdıkları.
…
Bari bundan böyle, siz ey tuhaf insanlar,
Şairler çıkıp önünüze
Yeni şeyler söylediler mi size
Sevin, tutun onları.
Alın düşüncelerini, ayvalar gibi,
Saklayın dolaplarınızda:
Böylece üstünüz başınız
SANAT KOKAR BÜTÜN YIL
(ARİSTOPHANES, Eşek Arıları-Yargıçlar)