Yaşam Kaya
Üç Kişinin Aradığı Büyük ‘Sır’!
Yıllar önce, Londra – İstanbul arasında mekik dokuduğum yıllarda Maya Sahnesi’nde izlediğim Yiğit Sertdemir imzalı ‘Bekleme Odası’, o günden bu yana hatırımdan çıkmayan bir metin. 2003 yılında İstanbul sahnelerinde boy gösteren oyunun o dönemki kadrosuna baktığımızda şu anda bambaşka noktalarda işlerine devam eden insanları görürüz. Gerçi ilk oyunun yönetmeni Gülhan Kadim ve oyunun yazarı Yiğit Sertdemir Türkiye Tiyatrosu’ndaki varlıklarını sürdürmüş, ortaya koydukları projelerle adlarını tiyatromuzun içine kazımayı başarmış. Geçmişin derinliklerine yaptığımız kısa yolculuk on bir senenin nasıl bir çırpıda akıp gittiğini en azından bana net olarak gösterdi. İçinizde mutlaka o yıllarda bu oyunu izleyeniniz vardır, ama 2014 yılında yeni kadrosuyla yeniden sahnelere taşınan ‘Bekleme Odası’ mutlaka görülmesi gereken bir iş olmuş.
Konuda üç kişiyi bir bekleme odasına alan şirketin, son kez yapılacak mülakatına tanık oluruz . İçeride derin bir sessizliğin hakim olduğu sırada bekleme odasının kapısının kilitli olduğunu fark eden içerdekiler, birden panik olup bulundukları noktadan çıkmanın peşine düşer. Fakat bu hiçte kolay olmayacaktır. Odada kilitli kalanların özel hayatları birer birer deşifre olmaya başladığında konu bambaşka noktalara kayar. Neyse, konudaki enteresan noktaları anlatıp sizleri bu şaşırtıcı olaylardan mahrum etmek istemem. Yiğit Sertdemir, Beyti Engin ve Sevinç Erbulak’ın mükemmel performansıyla seyirciye ulaşan olaylar silsilesi, aslında gerçekçi ‘kapital sistem eleştirisi’ sunuyor. Sadece 1 işi kapma uğruna ortada dönen yalanlar, riyakarlıklar; para olgusunun insandaki tüm değerleri nasıl yok ettiğini bizlere tüm çıplaklığıyla göstermiş.
Yiğit Sertdemir, yazdığı metni kafasındaki düşünsel yapıya göre yönetmiş. Mesela Sevinç Erbulak’ın önce ‘masum’ görünen yüzü, sonradan Beyti Engin’in oynadığı karakterle bütünleşince insanı derinden düşündürüyor. Yiğit Sertdemir, karakterine sıradan bir algıyla yaklaşmış, ama bu sıradanlık oyunun sonunda seyircide ‘şok’ etkisi yaratıyor. Yani sahnedeki üçlünün performansı harikulade. Monoton ilişki düzeni içinde gelişen olaylar, bir örümcek ağı gibi seyirciyi yavaş yavaş içine çekmiş. Başarılı metnin yanında başarılı bir yönetim ve oyunculuk izliyoruz. Özellikle boğuşma sahnelerinde, geçmişe yapılan yolculuklarda grubun enerjisi üst noktada.
Ebru Gözdaşolu’nun dekor tasarımı göz dolduruyor. Ortaya konulan işin ufkunu açmış.
Seyircinin mutlaka ama mutlaka bu sezon ‘Bekleme Odası’ adlı gösteriyi görmesi gerekir.
‘Çinka’ Çarpıcı Bir Karadeniz Öyküsü
Altıdan Sonra Tiyatro’nun bu sene ikinci projesi olan ‘Çinka’, grubun geçtiğimiz yıl beraber proje yaptığı ‘Theater an der Ruhr’ ile ortak bir yapım. Karadeniz’in bakir doğası içinde masalsı bir destanı ‘müzik tiyatrosu’ şeklinde bizlere sunan oyun, Laz efsanesi ‘Çinka’ üzerinden gelişen farklı bir yorum. Karadeniz’de hemen hemen her yörede bir ‘Çinka’ masalı duymanız mümkün. “Çinka” uzun boylu ve uzun suratlı, ince yapılı ve korkutucu yaratıktır. Irmaklarda, büyük taşların arasındaki mağaralarda yaşar. Genelde güneş battıktan sonra akşam karanlığında ortaya çıkar ve değirmen kenarlarında görünür. Yani bir nevi Amerikalıların ‘koca ayak’ dediği efsaneyle örtüşen bir konu. Çünkü ‘Çinka’nın da ayağı büyük, ama terstir.
Geleneksel halk sanatının aktarımlarıyla günümüze kadar ulaşan bu öykü üzerinden Yiğit Sertdemir bizleri mükemmel Karadeniz yolcuğuna çıkarmış. Canlı müzikleri ve enstrümanlarıyla Birol Topaloğlu bölgesel bir şölene doğru adım atarken sahnede Candan Seda Balaban ve İlyas Odman’ın başarılı performansını izliyoruz. Efsaneye uygun biçimde karanlıkta geçen öyküyü sahnede elinde ışıkla adım adım izleyen Yüksel Aymaz, olayı seyirciye mükemmel hissettirmiş. Candan Seda Balaban ve İlyas Odman dansları, figürleri, horunu bazen ‘Hes’lere karşı yapılan mücadeleyi, bazen Karadeniz’ in esprili insanlarının görüntüsünü, bazen doğanın içinden fırlayıp gelen yemyeşil ağaçları hayalimize yerleştirdi. Yiğit Sertdemir projeyi derinden özümsemiş.
‘Bekleme Odası’ ve ‘Çinka’, Altıdan Sonra Tiyatro’nun bu sezon sergilediği iki başarılı çalışması. Yüz küsur oyun izleyen bir eleştirmen olarak seyirciye her iki oyunu da sonuna dek öneririm.
Oyunlarla ilgili bilgi ve iletişim için
Kumbaracı 50:
Kumbaracı Yokuşu
No:50 Kat: 2 Beyoğlu
212 243 50 51 (Gişe: Pazartesi – Cumartesi: 16:00 – 20:30)
532 255 55 80 (bilgi: Gülhan Kadim)