[Ece Ulusum’un Sabah gazetesinde yayınlanan yazısını paylaşıyoruz.]
Üç genç tiyatrocu, Kuledibi’ndeki eski bir fırını satın alıp tiyatroya dönüştürdü. Onlar oyunlarını oynarken anneleri de mekanın kafesinde pasta, börek satıyor
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda aynı sınıfta okuyan Berkay Ateş, Can Kulan ve Emir Çubukçu, mezun olduktan sonra kendi tiyatrolarını kurmak için heyecanla kolları sıvadı. Ancak yol göstermeleri için kapılarını çaldıkları ustaları hep aynı sözcükle başlıyorlardı konuşmaya “imkansız.” Tam hayallerinden vazgeçmek üzereyken İstanbul Kuledibi’nde gördükleri bir fırın, umutlarının tekrar yeşermesine neden oldu. Ekibin kalemi Ateş, “Batacaksak 20’li yaşlarda ve hayallerimiz uğruna olsun” dedi ve ekip ceplerindeki bütün parayı vererek fırını aldı. 1920’li yıllarda inşa edilen Hamursuz Fırını’ndan bir zamanlar lezzetli kokular gelirken şimdi buram buram sanatın sıcaklığı vuruyor insanın yüzüne. 80 kişilik tiyatronun adı D22. Oturma düzeninin D21’de bittiğini varsayarak tiyatrolarına D22 adını vermiş üç arkadaş: “D22 ulaşamadığımız ama ulaşmak istediğimiz ilk kişiyi sembolize ediyor.” Onların gösterdiği çabanın en yakın tanığı, hocaları Meltem Cumbul ve Kumbaracı50′ nin kurucusu Yiğit Sertdemir. Maddi ve manevi desteklerini de esirgememişler ekipten. Kulan, “Meltem ve Yiğit hocalarımız bu tiyatronun her yerindeler” diyor.
KAFEDE ANNE, KASADA GÖNÜLLÜ
D22’nin her yerinde emekleri olan oyuncuların en çok önemsediği nokta, seyircileri evlerine gelmiş gibi ağırlamak. Üç arkadaşın anneleri tiyatronun ufak kafesinde yaptıkları kek, börek ve çayla bunu önemli ölçüde başarmış durumda. Tiyatronun açılışından beri üç aile bir olmuş. Ateş, annelerin tiyatroya ayrı bir hava kattığından bahsediyor: “Ailelerimiz en başından beri bizi destekledi ve kafe fikrini hemen benimsedi. Buraya anne eli değince seyirci de hemen ısındı” Anneler hem çalışıyor hem de boş vakitlerinde sahnelenen oyunları izliyor. Bu arada annelik görevlerini de ihmal etmiyorlar. Oyuncular fazla yorulduğunda uyarılar yapılıyor, hemen sıcak bir çayla yorgunluk gideriliyor. D22’nin arkasında bir de gönüllü gücü var. Gönüllüler, konservatuvara giden ya da hazırlanan gençlerden oluşuyor. D22, bu gençlere maddi anlamda bir şey vaat edemediği için eğitimlerine destek oluyor ve onların gerçek bir tiyatro deneyimi yaşamalarını sağlıyor.
GENCO ERKAL D22 SAHNESİNDE
Kumbaracı50’nin oyunlarından Çinka, Oggi Niente ve yakın zamanda da Sumru Yavrucuk’un oynadığı ödüllü Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi burada sahnelendi. Ateş, “Burası bizi, yan yana gelme hayallerini kurmaya bile çekindiğimiz isimlerle buluşturdu. Daha da önemlisi bu isimler bizim sahnemizde yer aldı” derken Kulan onlar için en unutulmaz olan anıyı anlatmaya başlıyor: “Genco Erkal, Yirmi Beş adlı oyunumuzu izledikten sonra yanımıza geldi ve ‘Sizin için ne yapabilirim?’ diye sordu. Biz öyle utandık ki konuşamadık ama Yiğit Sertdemir durumu anlayınca devreye girdi ve Genco Erkal İnsanlarım oyununu D22’de oynadı.”