Mimesis Çeviri / Bale korosundakilerden baş dansçılara, bütün bale dansçılarının hadlerini bilmesi beklenir. Ancak San Francisco’da grevler baş göstermeye başladı ve dansçıların kariyerlerinin bekledikleri düzeyde ilerlememesine dair şikayetleri gittikçe artıyor.
Guardian. 24 Ekim 2013, Çeviri: Mesadet Sözmen
San Fransico Balesi’nden bir trio… dansçılar greve gitmek üzere. Fotoğraf:Tristram Kenton
Bale kumpanyalarının yapısının modernleştirilmesi ya da demokratikleştirilmesi gerekmiyor mu? San Francisco Bale’si dansçılarının “zorba” yönetimlerine karşı greve gitmelerinin beklenmesi, ve muhtemelen Paris Opera’dan (kendisinin de kabul ettiği gibi San Francisco’ya katılmak için) daimi izne ayrılacak olan yetenekli Fransız dansçı Mathilde Froustey’in bir görüşme sırasında kariyerinin ilerleyişinin haksızca engellendiğini belirtmesi gibi haberlerle bu soruyu son zamanlarda gittikçe daha çok duyar oldum.
Bu arada Royal Bale için yeni bir iş hazırlamakta olan İngiltere doğumlu, Almanya’da yaşayan koreograf David Dawson da aynı konu üzerinde FT’de[1] bir yazı yazdı. Genç bir dansçıyken deneyimlediği klasik bale dünyasıyla sonunda içinde yer alabildiği William Forsythe’nin çağdaş demokratik topluluğunu karşılaştırıyor. Dawson: “[Forsythe’nin] bana öğrettiği bir şey varsa o da dansta nasıl yetişkin olunacağıdır. Herkese o şekilde davranıyor ve bu benim için yeni bir şeydi. Başka yerlerde gördüğüm hiyerarşiden çok daha farklıydı” diyor.
Genç dansçıların kıdemli dansçılara sanki kraliyet üyesiymişcesine hürmet etmek zorunda olduğu zamanlardan beri işler değişti: bazı kumpanya yönetimleri dansçıları kızlar ve oğlanlar diyerek çağırma alışkanlığını dahi kırıyor. Ama yine de, son derece kurumsallaşmış bir derecede bale dançılarının hadlerini bilmesi bekleniyor. Paris’te ise dansçılar quadrilles [kadril], coryphées [prima balerin], solist sujets [solist], principal danseurs [baş dansçı] ve etoiles [yıldızlar] olarak katı biçimde sınıflandırılıyor. Terfi istediklerinde, içsel rekabetlerde birbirleriyle yarıştırılıyorlar.
Royal Bale de benzer bir şekilde dansçıları sanatçı, baş sanatçı, birinci solist ve baş dansçı olarak sınıflandırıyor. Ücretler kumpanyadan kumpanyaya değişiklik gösterse de, standart olan en alt basamaktakilerin birinci solistin veya onunla eşdeğer olan dansçının kazandığının %25’i ile %50si arasında bir miktar kazanması ve baş dansçıların çok daha yüksek olan maaşları için pazarlık yapılması.
Bu derecelendirme sisteminin kökenleri bariz bir şekilde bu sanat formunun tarihinden gelir. 19. Yüzyıl baleleri kendi zamanlarının yıldızlarını vitrine çıkarmak üzere yaratılmıştı ve koreografinin her yönü; etraflarında dönen solistler ve çevrelerinde daire oluşturan bale korosu ile sahnenin odağındaki balerin ve partnerinin yıldız statüsünü güçlendirmek üzere kurulmuştu.
Ancak, bugün artık sahne değişti. 21. Yüzyılda koreograflar gittikçe daha az tek bir yıldız etrafında inşa edilmiş işler yapıyor ve Wayne McGregor, Mark Morris ve Alexei Ratmansky tarafından yaratılan yeni baleler dançılar arasında hiçbir şekilde derecelendirmeye yer vermiyor, bütün kadro eşit biçimde sunuluyor. (McGregor kadronun alkışlarla tekrar sahneye çağrıldığı sırada dansçılara bireysel olarak çiçek verilmesi yasağıyla eşitlik ilkesinin altını çiziyor). Sanatın formunda böyle değişiklikler oluyorsa, kumpanyaların benzer reformları kendi organizasyonel yapılarında da yapmayı düşünmelerinin vakti gelmedi mi?
Elbette yeteneğin demokrasiyle hiçbir alakası yok. En iyi dansçılar sivrilecek ve en büyük gişe hasılatı getirilerinin lokomotifi olacaklar. Ayrıca birçok dans hayranı geleneksel sisteme hizmet eden dramlardan hoşlanıyor: dansçılar arası rekabet, sezon sonu terfileri ve ara sıra gösteri sonlarında yeni bir baş dansçının atanması.
Ama, daha açık bir yapılanmaya gidilse kumpanyaların nasıl görüneceği merak etmeye değer: ücret farklılığının aşırı olmamasıyla beraber birbiri arasında geçiş yapmanın daha kolay olduğu belki iki ya da üç geniş kategori.
Katı bir sınıflandırma sisteminin olmaması dansçıların kendilerinin de muhakkak kişisel ayrımcılığın daha az olduğu, daha adil ve daha yetişkin bir çalışma biçimi gibi hissetmelerine neden olacaktır. Tabii bunun sanatsal olarak da faydaları olabilir, özellikle koreograflar için yeni işlerin kadrosunu ayarlarken kumpanyadaki sıralamanın ötesine geçmek için ekstra teşvik edici olabilir. Genç dansçılar nadiren koro rollerinden baş rollere “çıkarılırlar”, ama o kariyer anları yetenek havuzunun gayet mantıklı bir şekilde açılması olarak değil de olağanüstü ve peri masalı gibi bir terfiymişcesine sunulur.
Bale, son yıllarda repertuarını daha çok ses getirecek şekilde genişletecek eğitim çalışmalarıyla elit bir sanat formu olmaktan çıkıp geniş topluluklara ulaşabilmek adına çok uğraştı. Ancak, kumpanyalar hala çağdışı bir kast sistemiyle yönetiliyorken, bu karşı çıkış gerçekten ne kadar anlamlı olabilir?