Mimesis Çeviri / Eleştirmenler işten çıkarılıyor. Eleştiri yazarak para kazanmanın yolları zorlaşıyor. Tiyatro eleştirisi serumla ayakta duruyor gibi gözüküyor. Gerçekten öyle mi?
Guardian. 8 Ekim 2013, Çeviri: Mustafa Yıldız
Yok mu oluyor yoksa evrim mi geçiriyor? … Tiyatro eleştirmeni Tynan, 1965. Fotoğraf: Stuart Heydinger
Eleştirmenler işten çıkarılıyor. Eleştiri yazarak para kazanmanın yolları zorlaşıyor. Tiyatro eleştirisi serumla ayakta duruyor gibi gözüküyor. Gerçekten öyle mi?
Bazı yorumculardan sıkça duymaya başladığımız gibi tiyatro eleştiri eriyip gidiyor mu? Ben o kadar emin değilim. “The Independent on Sunday” gazetesindeki sanat eleştirmenlerinin işten çıkarılması Britanya’daki bazı gazetelerin sanat ve tiyatro eleştirmenlerini sepetleyen ABD’deki emsallerini takip ettiğini gösteriyor. Bu yüzden artık gazete alışveriş listemde yer almıyorlar. Ancak “The Guardian” gibi birçok gazete, muazzam kültürel değişimlerin üzerlerine inşa edildikleri ekonomik modellerin çökmekte olduğuna işaret etmesine rağmen sanat ve tiyatro eleştirisine olan bağlılığını koruyor.
Ama sorun, iyi gazeteciliğin –ki bu tiyatro eleştirmenliğini de kapsıyor- parasının nasıl ödeneceği sorunu, gazetecilik veya eleştirmenliğin kendisiyle alakalı olmak zorunda değil. Sözcük sayımı ve yıldızlı değerlendirme sistemi eleştirmenin işini, mağazadan buzdolabı almaya çalışan tüketiciye yol gösteren bir rehber kıvamına getiriyor olsa da. Ama kim bilir, belki gün gelir devran döner. 90’ların başında gazetelerin yerel tiyatroların yanına bile yaklaşmadığı zamanlar vardı, şimdiyse West Yorkshire Playhouse’da en son oyun hakkında yazı yazmayacak bir gazete düşünmek imkansız.
Gelecekte eleştirmenler için farklı türlerde eleştiriler veya aynı eleştiriyi farklı şekillerde yazma durumu oluşabilir. İnternet için uzun ve derli toplu olma gereği duymayan, diğer sanatçılara ve sanat biçimlerine referanslarda bulunan bir yazı, basılmak içinse kısa bir eleştiri yazısı. Tüketim odaklı yaklaşımı aslında daha önemli bulan birçok kişi var, hele de tiyatro izlemenin çok pahalı olduğu şu günlerde. Ancak çok daha fazla kişi, üzerine düşünülmüş yazılar okuyup uzun uzadıya tartışmayı tercih ediyor.
Tabi ki de bu dediğim Exeunt, Bellyflop ve A Younger Theatre gibi blog ve internet sitelerinde zaten olan bir şey. Ama benim demek istediğim, daha önce hiç olmadığı kadar insanın tiyatro hakkında yazı üretip bunları yayımlıyor olması. Yakın zamanda yapılan ve online kullanıcıları baz alan bir Ticketmaster anketi, tiyatroya giden her beş kişiden birinin sosyal medya üzerinden izledikleri oyunlar hakkında bir şeyler yazdığını gösteriyor. (Ama dikkat edilmesi gereken bir husus var: atılan tweet’leri de bir yazı olarak sayacak mıyız?)
Geçmişte tiyatro hakkında bir şeyler karalamak istediğinizde bir platforma ihtiyacınız vardı ve eğer Oxford ya da Cambridge mezunu beyaz bir erkek değilseniz böyle bir platform bulmanız oldukça zordu. Artık durum değişti. Bilgisayarı başındaki herkes bir blog açıp tiyatro hakkında yazabilir, herkes o yazıyı okuyup tartışmaya dahil olabilir. Geçmiş sohbetleri gösteren bir bölüm iyi blogların en önemli özelliği. Eleştirmenlerin gösteri sürecinin hakikaten bir parçası olabilecekleri bir yazı türü, hem eleştirmenlere hem de sanatçılara birbirleriyle etkileşime geçmeleri için bir çeşitli yollar sunacak.
Tiyatro eleştirisi üzerine yakın zamanda düzenlenen bir Critic Circle konferansında oyuncu Hattie Morahan, artık gazete yazılarından çok bloglara bel bağladığını açıkladı. Bu konuda yalnız da değil. Bir tiyatroda seyirci ne kadar çoksa o kadar iyidir ama aynı çoklukta ana akım eleştirmen olması tiyatro için hiç iyi olmayacaktır. Bu mesele üzerinde daha fazla ve çeşit çeşit ses çıkıyor ve bu farklı seslerin tiyatroya katkıda bulunacağı kesin. Özellikle de tiyatro üzerine yazanların çoğu ana akım basında yer bulamayan biçimler ve eserlerle ilgiliyse.
Ancak çok çeşitli tiyatroya ihtiyacımız olduğu gibi çok çeşitli de eleştiriye ihtiyacımız var. Ana akım eleştirmenler ve blogcular birbirleriyle rekabet için değiller. Onlar gün geçtikçe büyüyüp canlanan bir diyalogun parçası. Bu diyalogda sanatçılar sık sık eleştirmenler gibi yazıyor, eleştirmenlerse sanatçılar gibi konuşuyor, düşünüyor ve yazıyor. Beraber ortaya çıkarılabilecek şeylerin potansiyeli heyecan verici. Bu bir kriz değil, tiyatroya büyük yarar sağlayacak bir nimet.
Tabi ki de en başta değindiğim soruna geri dönüyoruz: tiyatro üzerine yazacak, yetişmekte olan bir kuşağın karnını nasıl doyuracağız? Eleştirmen olmak isteyenlerin sorunu hep bu oldu. Geçtiğimiz otuz küsur yıl boyunca tiyatro üzerine yazarak hayatını kazanabilen ancak bir düzine insan oldu. Ben işe başladığımda, hem yazıp hem de karnınızı doyurabilmeniz için gündüz başka bir işte çalışmanı gerekiyordu. Bu durum, tiyatro yapanlar için de geçerli oldu hep. Çoğu çalışır, çok az kişi yeterli bütçesi olan bir sahneye çıkma imkanına sahip olmuştur.
Ama böyle bir şeyi kotarma ihtimali, yirmili yaşların sonuna gelip, bir ilişki tutturan ve aile kurmayı planlayan insanların bu yolda devam etmesini sağladı. Ama böyle devam etme ihtimalinin olmadığını düşünen bir sanatçı ve eleştirmen nesli yetiştirirsek, işte o zaman bir kriz yaşanacak. Çünkü bu durum, ancak varlıklı ailelerden gelenlerin tiyatro yapıp bunun üzerine yazabilecek durumda olduğunu gösterecek. Asıl sorun tiyatro yapmaya, farklı sesler duymaya nasıl devam edebiliriz. Fikri olan?