Shakespeare Kadınların Hakkını Yedi mi?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri / Royal Shakespeare Company, kadınlar için daha iyi roller arayışı içerisinde Jakoben tiyatroya yöneliyor. Peki gerçekten de, Shakespeareyen gelenek aktrislerin önünü mü kesiyor?

Guardian. 14 Eylül 2013, Çeviri: Burak Akyunak

UK - William Shakespeare's Othello directed by Nicholas Hytner at the National Theatre in London.

Olivia Vinall Desdemona, Adrian Lester Othello rollerinde. Fotoğraf: Robbie Jack, the Observer

Kendisi için Lear veya Hamlet ayarında büyük bir rol arayan bir kadın oyuncu genellikle yüzünü antik dünyaya, muhtemelen Medea veya Antigone’ye, ya da Ibsen’in Nora veya Hedda Gabler’ine bakmak için İskandinavya’ya çevirmek zorundadır. Royal Shakespeare Company (RSC), İngiliz tiyatro geleneğindeki bu kusuru örtmek için Jakoben tiyatronun üç büyük kadın rolünü dirilteceğini açıkladı. Yardımcı sanat yönetmeni Erica Whyman’a göre bu üç oyun, Thomas Middleton ve Thomas Dekker’ın The Roaring Girl’ü, 1592 tarihli anonim eser Arden of Faversham ve John Webster’ın White Devil’ı, biraz da “provokasyon” olarak sahnelenecek. Whyman, sahne üzerindeki cinsiyet eşitsizliğini çözmeyi amaçlamadığını, yalnızca “ortaya birkaç soru atmaya niyetli olduğunu” belirtiyor.

Whyman bu eserlerin yazıldığı dönemde olduğu gibi günümüzde de cinsiyet erkinin dalgalandığını ve bu nedenle bu nadiren sahnelenmiş eserlere bakmak için doğru bir zaman olduğunu düşünüyor. Öte yandan Jakoben tiyatroya yaptığı bu cesur hamle, özellikle de Stratford-upon-Avon’daki RSC’den yükseldiği için kulağa oldukça radikal gelen bir soruyu beraberinde getiriyor: Shakespeare kadınların hakkını mı yiyordu?

İngiliz dilinde yazılan tiyatro eserlerinde klasik kadın rollerinin yoksunluğu aşikar. Peki bu büyük ozanın hatası olabilir mi? Watford Palace Theatre’ın ödüllü sanat yönetmeni Brigid Larmour, büyük oyun yazarının üzerine atılı bu suçu işlediğine kuşkuyla yaklaşıyor.

“Shakespeare’in etkisi halen ilham vericidir tabi ki, ama aynı zamanda sınırlayıcı da olabilir” diyor. “Cleopatra veya Beatrice gibi, prova odasında her daim referans verdiğimiz devasa karakterler vardır. Asıl sorun onun oyunlarının ve dehasının başarısını merkeze aldığımız bugünün tiyatrosunda aynı cinsiyet dengesini korumamızdır. Oyun yazarlarının dokuz erkek ve bir kadından oluşan bir oyun yazdığında bunu fark etmemesini sağlayan bir şablona sadık kalmaya devam etmemizdir.”

Watford’daki “İdeal Dünya” sezonunda eşit oranda kadın ve erkek rolleri yaratmak için çalışan Larmour, Whyman’ın endişelerini anlayışla karşılıyor. “Geçtiğimiz gün Stratford’da aktrisleri, ne kadar az yaşlı kadın rolü olduğu hakkında konuşurken duydum. Ve bu aktrisler işlerini ustalıkla öğrenmiş ve gerçekten geliştirebilecek kişiler.”

Büyük dehasına rağmen Shakespeare yarattığı oyun karakterlerinin sonraki asırları nasıl etkileyeceğini fark etmemişti. Dahası, cinsiyet konusundaki kendine has taraflılığına dair tartışma, o dönemde kadın rollerinin erkekler tarafından oynandığı gerçeğini düşündüğümüzde daha da karmaşık bir rol alıyor.

Shakepseare’in kadın mirasıyla ilgili hayal kırıklığını ifşa eden aktrislerden biri de Janet Suzman: “Antony’nin ölümünden sonraki dünyadaki konumuna dair Learvari bir netlik kazanan Cleopatra çok yaklaşmakla birlikte, kadın karakterlerin hiçbiri için bir monolog yazmaya gerek duyulmamış. Ve hiçbiri, üzerine uzun uzadıya analizler yazılıp çizilen adıyla müsemma kahramanlar listesine girmeye hak kazanmamış.”

Suzman “yarattığı kadınlar arasında en önemlisi” dediği Cleopatra’yı Shakespeare’in kadın rolleri arasında ikinci en büyük olarak değerlendiriyor. Diğer oy hakkını ise Coriolanus’un baskın annesi Volumnia’dan yana kullanıyor. Hamlet’in annesi Gertrude, Lady Macbeth ve kayıp aşık Ophelia’yı ise “saman alevi gibi” oldukları gerekçesiyle reddediyor.

Geleneksel olarak Shakespeare oyunlarında en çok arzu edilen roller arasında kılık değiştiren iki kadın olan Size Nasıl Geliyorsa’daki Rosalind ve On İkinci Gece’deki Viola gelir. 685 satırlık repliği ile Rosalind Shakespeare’in en uzun kadın rolüyken, cazip karakterine rağmen Viola onuncu sırada gelir. Kuru Gürültü’deki Beatrice de çok az sayıda replik sunmasına rağmen büyük bir dramatik etki yaratır. Öte yandan bu eserlerde bir rolün gücü yalnızca replik sayısına bakılarak ölçülemez. Eli kanlı kocasına “cesaretine sahip çıkmasını” söyleyerek öyküye yön veren Lady Macbeth’in replikleri kocasınınkinin yarısı kadardır. Benzer bir şekilde, Othello’nun –oyunun lirik ve sıcak merkezini oluşturan- Desdemona’sının replikleri de kıskanç kocasının 880 repliğinin yanında cüce gibi kalır.

Venedik Taciri’ndeki Portia ve Kısasa Kısas’taki Isabella gibi karakterler iki oyunda da kendi yasal argümanlarını ve oyunların ahlaki argümanlarını sırtlarında taşırlar ama erkeklerin çok daha fazla rolü vardır. Hırçın Kız’daki Katherina veya tutkulu genç Juliet gibi roller ise, becerikli oyun yazarının karakterizasyonu sayesinde parlatılmasalar, konuların önemsiz bir parçası gibi görüneceklerdir.

400 yıl boyunca Shakespeare’in küçük kadın rolleri bile büyük aktrisler tarafından arzu edilmiştir. Bir Yaz Gecesi Rüyası’nda sadece 141 repliği olan ve genellikle Hippolyta’yı oynayan aktris tarafından aynı anda canlandırılması tercih edilen Titania, 2010 yılında Judi Dench tarafından canlandırılmıştır.

Shakespeare oyunlarındaki genç kızlar masumiyet doludur ve aynı zamanda erdem kaynağıdırlar. Yukarıda saydığımız rollerle birlikte Hamlet’in Ophelia’sı, Lear’ın Cordelia’sı ve Fırtına’nın oyundaki tek kadın karakteri olan bakir Miranda’sı 200’ün altında replikle sıralanır.

“Bu küçük, anahtar rollerin abartılı duygu seviyelerinde oynanmasını her zaman rahatsız edici bir yanlış yorumlama olarak görmüşümdür.” diyor Whitman. “Ophelia genellikle sanki virane bir karaktermiş gibi gösterilir. Neden yönetmenler bir kez olsun bu kadının söylediklerinde gerçekten de ciddi olduğunu düşünmezler? Her şeyi herkesten çok görmüştür ve dahası yapabileceği hiçbir şey yoktur. Fırtına’nın zirvesindeki Miranda gibi o da bilge ve politiktir.”

Cymbeline’deki Imogen gibi ihmal edilen büyükçe roller varsa da Shakespeare’deki birçok hatırlamaya değer karakter, doğrucu yaşlı kadınlar olarak tanımlanabilir. Üç cadı buna açık bir örnektir, ama Romeo ve Juliet’teki hemşire, IV. Henry Bölüm 1’deki Mistress Quickly, Kış Masalı’ndaki Paulina ve Othello’daki Emilia da bu alanda güçlü olan diğer karakterlerdir.

Peki Shakespeareyen tiyatroda kadınlar için yazılmış güçlü bir rol olmadığını söylemek adaletli olur mu? Suzman’ın bu konuda hiç şüphesi yok: “Ruhsal, entelektüel veya metafizik açıdan Lear, Richard’lar, Henry’lerle baş ölçüşebilecek veya Othello ve onun şeytani baştan çıkarıcısı Iago kadar derinlikli bir kötü kadın karakter kesinlikle yoktur. Benzer şekilde Timon’lar veya Titus’lar gibi gözü dönmüş, veya tüm bu karakterlerin Everest’i sayılabilecek Hamlet gibi bir kadın karakter yoktur.”

Larmour da bu görüşe katılmakla birlikte daha geniş repertuarda “Lear veya Hamlet gibi zorlu ve sınav niteliğinde” birkaç bölüm olduğunu ekliyor. “Charlotte Keatley (ödüllü My Mother Said I Never Should oyununun yazarı) bizim için matematikçi Émilie du Châtelet rolünü yazıyor ve bu rol oyuncuyu oldukça zorlayacak bir rol. Bu gibi roller yazılmaya devam etmezse yüzümüzü Ibsen’e, Amerika’ya veya Shaw veya O’Casey için İrlanda’ya dönmek zorunda kalmaya devam edeceğiz.”

Shakespeare’in döneminde toplumsal cinsiyet politikaları tehlikeli bir konuydu. 1. Elizabeth’in iktidardaki gücü giderek azalıyordu. Kadınların sahneye çıkması yasaktı ve bu Shakespeare’in kadın roller yazma heyecanını söndüren şeylerden biri olabilir pekala. Larmour bu tiyatro dehasının daha sonraki bir dönemde doğmuş olması durumunda Britanya tiyatrosunun şu anda çok daha farklı bir görünümde olabilecek olduğunu belirtiyor. “Eğer Shakespeare daha özgür sayılabilecek Restorasyon zamanında yazarlık yapıyor olsaydı, çok daha fazla kadın rolüne sahip olacaktık.”

RSC’deki Whyman da dönem politikalarının kritik olduğuna inanıyor. “Shakepseare’in en etkili olduğu yıllarda Elizabethyen devrin gücü solmaya başlamıştı. İnsanlar halefinin de erkek olmayabileceğine dair endişe duymaya başlamıştı” diyor. “Yani her şey temelden değişseydi bile, eski düzen yeniden tesis edilirdi. Kimliklerin ve rollerin sabit olmadığı günümüzde de buna benzer bir şekil değişimine tanık oluyoruz.”

Geçmişte yönetmenler Shakespeare oyunlarındaki kadın rollerinin ağırlığının az olmasını cinsiyet körü rol dağılımı yaparak aşmaya çalışıyorlardı. Larmour bunun devamının geldiğini görmek istiyor. “Ten rengi körü rol dağılımı yapma konusunda hala çok fazla yolumuz var ama az da olsa gelişmeler oldu. Cinsiyet körü rol dağılımı konusunda ise ileriye bir adım bile atmadık. Atılan bir adım varsa, o da geriye doğru.” Donmar Warehouse’da Julius Caesar’ın tamamen kadın oyuncular tarafından sahnelendiği prodüksiyondan bahsediyor: “Muhteşemdi, ama bu tarz işler 1980’lerde bir standart haline gelmişti.”

Tarihsel arkaplanı değerlendiren Whyman, Shakepeare’i özgür bırakmak istiyor: “Her ne kadar erkekler için yazdığı, oyuncuyu uzun bir yolculuğa çıkaran roller kadar kadın rolü yazmadığından dem vurabiliyor olsak da, yazdığı tüm karakterleri sadece insanlar olarak gördüğünü düşünüyorum. Shakespeare’in yazdığı kadın rolleri her şeye rağmen kadınlar için yazılan en güçlü roller.”

Whyman için önemli olan büyük ozanın feminist olup olmadığı değil. Yazdığı tüm kadın karakterlerin oldukça ayırt edilebilir olması.

Paylaş.

Yanıtla